- 332 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Her şeyde Allah'ın imzası var
- Kısmetimde ne var bilmiyorum evlenemiyorum nasibim yok mu?.
İşe giriyorum ,bir türlü bir iş yerinde çalışamıyorum veya iş bulamıyorum mu diyorsunuz?.
Hayatınızdaki başarısızlıkları aklınıza getirdiğinizde, benim kaderimde başarılı olmak yokmuş mu diyorsunuz?.
Veya evlilik ile alakalı, evlilik benim kaderimde var mı ?.
Bu soruları her Müslümanın sorması gayet tabidir.
Yalnız, cevabı araştırırken sağlam bir kader anlayışımızın olması gerekmektedir.
Bu olmadığı için, kaderi bilmediğimiz için, maalesef bocalayıp duruyoruz, bir o yana bir bu yana.
Ben hastaysam ,bu benim kaderimde mi ?.Mutsuz bir evliliğim var ,bu benim kaderim mi?.
Günah işliyorum Allah korusun içki içiyorum ,veya şu ,şu haramlara bulaşıyorum e demek ki kaderi Allah yazdı bunda benim suçum ne ?.. Diyen insanlar da dikkatli okusunlar.
İlk önce konunun tam kritik noktasından başlayalım.
"Kader", nasıl inanmamız gereken bir şeydir?.
Şuradan başlıyor yanlış. Birileri kader yoktur diyor ,kader yok benim yaptıklarım var ,ben yaratırım diyor..
İyilikte olsa kötülükte olsa kaza, şu ,bu ,yok ben neysem oyum diyor..
Bunu diyen insanlar, kazandıkları paraları kendilerinin kazandığını örneğin birilerine bakıyorlarsa, onların rızkını kendilerinin verdiğini de söylemiyor olsalar da bu kapı buraya çıkıyor.
Kader yoktur- sa? O zaman sen nesin peki?. İkinci görüş ne, her şey kaderdir diyenler..
Dikkat buyurun kader yoktur diyenler dedik Allah kiminle evleneceğini ne bilir diyenler haşa yanlıştır.
İkincisi, her şeyi kadere bağlamak ve benim bir sorumluluğum yok ki.
Dolayısıyla, benim bir sorumluluğum olmadığı için, kaderi ben yazmadığım için, ben bir oyuncuyum, sadece yiyorum içiyorum hatalar yapıyorum vs.
Elimden geldiği kadar düzeltmeye çalışıyorum ama kaderi ben yazmadım, her hangi bir fonksiyonum olmadığı için suçum yok.
Hım, şimdi kader Rabbimizin hakkımızda çok önceden yazdığı bir senaryo ve kendinizi de mecburen o yazılmış olan senaryoya uymak zorunda kalan bir oyuncu gibi kabul ederseniz, buda kader anlayışı olarak yanlıştır.
İçki içiyorum kaderimde varmış, namaz kılmıyorum Allah böyle istemiş hayır, bunların hepsini inşallah tek ,tek işleyeceğiz.
Kardeşlerim bir atasözü var Arap atasözlerinden bir tanesi ne diyor biliyor musunuz “nasibin dağın altında da olsa sana isabet eder”.
Koca dağı kaldırma imkanın var mı yok ?.Ama Allah sana nasip edecekse o dağın altındakini sana iletir.
Allah Kuranda bize çok uyarılarda bulundu o uyarılardan bir tanesi de boşa geçirdiğimiz vakitlerle alakalıdır.
Bir iş istediğimiz gibi olmadığı zaman, başka hayırlı bir işe yönelmemizi istiyor.
Bu gün biliyorsunuz bakın depremle ilgili moralimiz bozuldu, elbette ki bizim olmasa da ,aynı aileden olmasak ta, insanların vefatlarını görünce o göçüğün altında kalanları görünce ne kadar üzülüyoruz.
Orada da yine kader aklımıza geliyor, şunu, şunu yapsalardı olur muydu?.
Mesela binayı sağlam hale getirselerdi, yoksa kaderlerinde o mu vardı ?.Bunlarda konuşuluyor...
Güzel kardeşim ,kader ve kazaya inanmak imanın altı şartından bir tanesi.
Ama bunu lafla söylemek yetmiyor, mahiyetini bilmek gerekiyor.
Hayatta başımıza gelen her şey, amma iyi amma kötü, ya da hayır yada şer, her şey bir kader içerisinde tecelli eder.
Ama kişi başına gelen herhangi bir olayda, kaderi bahane ederek kendisine sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalı.
Zaten böyle bir durumda yok ,yani bir insan az önce bahsettiğim gibi Allah böyle yazmış ,alın yazım buymuş ,bu şekilde taktir edilmiş yapacak bir şeyim yok ki ,diyerek günah işledikten sonra da yanlış yapıp ,suç işledikten sonra da kendini suçsuz gösteremez . Çünkü cüzi bir irade verilmiştir insanlara.
Bu yapıp ettiklerimiz bizim tercihimizdir ve hangi tercihimizi yapacağımızı Allah daha biz dünyaya gelmeden öncede bildiği için. Öyle bir ilmi olduğu için, ona göre yaratılan hangi seçeneği seçeceğiz ondan sonrasında olanlarında bilindiği için, ona göre yaratılan bir kader var.
Yani ,bir çok insanın bu gün zannettiği gibi kader dediğimiz şey, yazılmış olmuş bitmiş bir defter düşünün, kara kaplı bir defter düşünün.
Alın yazı dediğimiz şeyde, kara yazı ve siz bunu yaşamaya mahkumsunuz, böyle bir kader yok kardeşlerim.
Tekrar ediyorum Allah yazdı çizdi ve ben sadece buraya acı çekmeye veya şunları ,şunları yaşamaya geldim ,benim hiçbir suçum günahım yok değil.
Kader kelimesi aslında "kadar" kelimesiyle de aynı, mesela etrafımızda çok "kadar" görürüz.
İnsan tepeden tırnağa aslında kaderdir.
Varlık yerden göğe o kadarlar, bu kadarlar ,üzerine yükselir çok sevdiğimiz yemek tarifinde onlarca kadarlar vardır.
Şu kadar şunu koyacağım, bu kadar bunu koyacağım, onlarca da kader vardır.
Kader ne?. "Taktir etmek" demek, bu gün şöyle parmaklarınızın uçlarına baktığınız zaman, gözünüze baktığınız zaman etrafınızdaki ağaçların eğilişine renklerine, nehirlerin akışına ,güneşin şuradan doğup buradan batmasına.
Yağmur damlalarının inişine kadar bakın kadarlar hep aynı yerden yürür, bir intizam vardır, bir ölçü vardır ,bir ahenk vardır.
Bunların olduğu yerde denge ve düzenin hükmettiği alanda takdir vardır, yani kaderin olmadığı hiçbir yer yoktur.
Allah dostları boş vakit geçirmek sakınmamızı öğütlerken ,vakti çok önemli bulmuşlar ,keskin bir kılınca benzetmişlerdir ve güzel işlerde bulunulmadığı durumda, vakit sizi keser evladım demişler.
Şimdi ,nasibin vücut bulması için ,elimizden geleni yapmak çalışmak durumundayız.
O boşa vakit geçirmekten uzaklaşmak durumundayız, boş işlere dalıp gereksiz zaman derdinden faydasız işler meşgul olmadan bu işi biz götüremeyiz.
Bir örnek vermek istiyorum, bir kardeşimiz iş arıyor benim nasibim yok diyor, ama zamanı da iyi kullanmıyor.
Öğleden sonraya kadar yatıyor, nasıl olsa işim yok diye hiçbir kapıyı tıklatmıyor, iş başvurusunda bulunmuyor.
İnternetten veya iş kurun ilanlarına bakmıyor, birkaç yere söylemiş haber gelirse çalışacak ve faydasız işlerle meşgul oluyor.
Şimdi bu kardeşimize nasıl hak verebilirsiniz?..
Yan gelip yatarak, veya böyle el alem alışverişte görsün diyerek iş aranmaz, bu benim nasibim de yokmuş diyemez.
O kardeşim uğraşacak ,çalışacak eğer gerekiyorsa da altı saat uyku uyuyacak sekiz saat değil, iki saat daha iş arayacak.
Sonra hayıflanmayacak nasibim yok diye.
Allah’ın "bizim geleceğimizi bilmesiyle" geleceğimizi önceden yazması farklın şeyler. Yanlış genelde buradan yapılıyor.
O iş arayan arkadaş var ya ,hemen kendini nasıl savundu benim nasibim yokmuş iş bulamıyorum dedi.
Hayır, ne yaptı orada Allah’ı suçladı aslında ,çünkü Allah yazdı ya kaderi.
Bakın yanlış burada, evet Rabbimiz bizim geleceğimizi bilir, yüz kişinin bin kişinin değil, aynı anda sayı onun için önemli değildir. Beş milyar insan var diyelim, beş milyar insanın arasında hangisi kaza edecek, hangisi intihar edecek ,ne oldu, ne bitti bunların hepsini bilir ama bilmesiyle "yazması" önceden yazması farklı şeylerdir.
Mesela, biz geleceğimizi biliyor muyuz bilmiyoruz, bakın deprem oldu Allah rahmet buyursun vefat etti vatandaşlarımız onlar geleceklerini biliyorlar mıydı hayır. Dişçiye gittiler, pastaneye gittiler veya evde temizlik yapıyorlardı onlar bilmediği gibi, bende bilmiyorum, sende bilmiyorsun.
Çünkü biz mahlukuz ,yaratılanız ve biz zaman ve mekanla kayıtlıyız.
Ama Allah zaman ve mekanla kayıtlı değildir ,bunları artık öğrenelim.
O hem geleceği de geçmişi de ve şimdiki halimizi de bir anda görür.
Bir cetvelle çizgi çizdiğinizi düşünün bir yere, beyaz bir a4 kağıdını aldınız cetvelle ortasından bir çizgi çektiniz.
Sol tarafı çizginin başladığı yer diyelim ki, kainatın yaratıldığı yer olsun zaman çizgisinde. Tam ortada ki yer, sizin şu anki yaşadığınız ve dünyanın tam ortası zaman olarak ve çizgini en sağ tarafı kıyametin koptuğu dünya hayatının bittiği bir yer. Şimdi, peki siz nerede doğdunuz, nerede öldünüz ,anneniz babanız dedeniz nerelerde öldü?..
Aralarda bir yerde noktacıklarda.
Bunu öyle düşünelim ki Allah haşa tabi örneği verirken mekandan münezzehtir, örnek verilmesinin sebebi konu iyi anlaşılsın- dır.
Düşünelim ki Allah senin o olduğun noktanın öncesini de biliyor senden beş yüz ,bin sene sonra yaşayacak insanları da biliyor, neden başını da görüyor o çizginin zaman çizgisini sonunu da görüyor.
Arada senin hangi tercihleri edeceğini de bildiği için, ona göre bir kader yazıyor bunu böyle bilelim.
Bizim hakkımızda gördüğü ,bizim yaptıklarımızdır yani konu daha iyi anlaşılsın Allah bizim yaptıklarımızı biliyor.
O bildiği için yapmıyoruz Allah sen namaz kılmıyorsan eğer, senin namaz kılmayacağını daha önceden zaten biliyordu.
Anlatabiliyor muyum Allah istemedi diye sen namaz kılmıyor değilsin.
Senin namaz kılıp kılmayacağını da biliyordu, belki tövbe edeceksin üç sene sonra onu da biliyor.
Bunu iyi değerlendirelim tek fark Allah önceden biliyor ne yapacağımızı biz bilmiyoruz.
Önceden bildiği için de önceden yazmış.
Bu çok insanın kafasını karıştıran bir olay bu, önceden yazma veya görme bilme olayı.
Kafanın karışmasının sebebi ise, önceden bir olayın nasıl görüleceği ve bilineceğini bizim aklımızın almıyor olması.
Neden ?.Çünkü ben mahlukum, bunu bir anlasak mesele çözülecek.
Nasıl yani, ben bu gün şöyle bir günah işleyeceğim ben bile bilmiyorum.
Zaten Allah’ın farkı burada, haşa sen ben gibi olan bir zat nasıl Rab olabilir.
Şimdi bir örnek vereyim size, konu iyi anlaşılsın diye.
Kayıt yapan kameralar var değil mi her yerde otobüse biniyorsunuz mobese kameraları sokakta otobanda bizi kaydediyorlar cep telefonlarımızın mesela kameraları var. Onun arasından bir örnek vereyim size.
Kayıt yapan bir kamera, bu kamera bizim yapmadığımız bir şeyi kaydetmiyor.
Bizim yaptıklarımızı kaydediyor, şayet siz on gün veya daha ilerisine kaydeden bir kamera olsaydı, bu kamera yine bizim yaptıklarımızı kaydedecekti.
Ne oluyor o zaman, o kaydettiği için biz yapmayacak, biz yaptığımız için kamera kaydetmiş diyecektik.
Dolayısıyla Allah benim namaz kılmamı istemedi Allah içki içmemi bana yazdı diyemeyiz.
Nasip mevzusu da önemli, konuları birbiriyle bağlamak için şunu söylemek istiyorum.
Bazı insanlarında kaderinde nasipsizlik olabilir ,mesela gelen işleri parasından makamından beğenmez geri çevirir, oysa gelen işi gönderen de Allah’tır ve kulunu denmiştir.
Bakalım bu işi kabul edecek mi, az da olsa parası şimdilik boş durmaktansa çalışmak evladır diye kabul edecek mi diye bakıyor.
Yani çalışan sebat eden kuluna Allah eninde sonunda hiç ummadığı tahmin bile etmediği yerden nasibini karşısına kor.
Allah bizim belki de unuttuğumuz dileklerimizi niyetlerimizi nasibimizi bir gün karşımıza çıkarmak üzere biriktirir.
Bu gün hiç birimiz şunu diyemeyiz, benim hayatımda hep acı hep hüsran hep hastalık oldu. Ben çocukluğumdan bu zamana kadar bir gün tebessüm etmedim, boş vaktim olmadı, ağrısız bir günüm olmadı diyemeyiz.
Peygamberlerin hayatlarına baktığımızda o kadar çile ve imtihan dolu hayatlar yaşadıktan sonra neye tevekkül ettiler.
Bunun bir ahireti var değil mi ,dua ettiler Ya Rabbi ne olur bizi uyanmış olanlardan eyle diye.
Buradan neyi öğreniyoruz Allah sana verdiği imtihanlarla baş başa bırakıyor ,senin o imtihanı kazanıp kazanmayacağını da zaten biliyor.
Hangi soruya nasıl cevap vereceğini o kitapçıkta doğru cevap kılavuzunda biliniyorsa zaten biliyordu.
Bel bağladığımız kesinlikle olması gerek dediğimiz şeyler ,belki bizi kısmet olmuyor.
Belki onda şer oluyor biz bilemiyoruz, olmalı diye direttiğimiz şeylerin altında belki bir ölüm var, belki bir cinayet var, bilemiyoruz.
İşte burada dua ön plana çıkıyor, senin aldığın dualar, annenin aldığı dualar o sadakaların var ya belki de seni koruyor.
Birazdan inşallah geçeceğim, ama şimdiden söyleyeyim mutlak kader diye bir şey vardır, yani kesinlikle değişmeyecek şeyler vardır.
Bir de dua ile sadaka ile Allah izin verdiğinde değişebilirler vardır.
Devam edelim, biz bir şeyi bilemiyoruz hayır mı başıma geldiğini ,şer mi başıma geldiğini.
Allah kulunu sağlam bir iradeye sağlam bir teslimiyete kavuşturmak için bazen onu üzer.
Yenilgilere uğratır, ama sonunda "nasip işte" dediğimiz anda karşımızda kocaman bir güneş doğuverir.
Eyvah, bütün her şeyimi tükettim, benim kurtulmamın hiç mi hiç yolu yok dediğiniz anda bilemiyorsunuz ya geleceği ama Allah biliyor, size çok güzel bir müjde hazırlamış.
Hayırlı olanı aramamız için vazgeçmemeyi bize öğretiyor, biz bilemiyoruz.
Sabırsızlığımızı, sabra dönüştürmek istiyor bilemiyoruz, hayırlı olanın nasibimizi güzel eylediğini görmemizi istiyor belki de.
Bildiğimiz ve inandığımız şey Allah’ın Rezzak olduğudur ve bizi her şeyiyle rızıklandırdığıdır.
Bu gün, insanların kendi aralarındaki köşe kapmaca yarışları o müşteri senindi benimdi.
Halbuki, biz kadere doğru düzgün olması gereken bir şekilde inanmış olsak, bunlara ne lüzum var.
Mesela bazı insanlar ,kaderimde ne varsa onu yaşarım der ve Allah’ın haramlarına bile giderler.
Ne demektir bu ,bir örnek vereyim benim kaderimde zaten ölüm varsa ölürüm.
O zaman ben gözüm kapalı bir şekilde otobanda saatte 260 km hızla giderim, bu intihardan başka bir şey değildir.
Neden Allah zaten senin o tarihte o saatte o saniyede o salisede o arabayı 260 km hızla götüreceğini ve böyle bir cahillik edeceğini bilir ve sen böyle diriltilirsin.
Böyle bir kader ,teslimiyet inancı dinimizde mevcut değildir.
O anda şoförün yapması gereken, kurallara uymaktır.
Emniyet kemerini takması gerekiyorsa o emniyet kemerini takmaktır.
Efendim işaretlere uydu, ama karşıdan bir araç geldi ve çaptı ve adam öldü, işte bu kaderdir kaza kader mevzuları.
Ben çok iyi çalıştım dersime Üniversitede ilk ona girecek kapasiteye sahibim ,dershanede veya arkadaşlar arasında yarış yaptığımızda en başarılı benim.
Ama Üniversite sınavında ,bırak ilk ona girmeyi istediğim bir okulu kazanamadım.
Şimdi düşünelim, bu çocuk elinden geleni yaptı mı yaptı, dersleri başarılıydı emek verdi ama istediği yeri kazanamadı.
Doğru bir kader anlayışında bütün o etmenler bir araya getirilmiş mi evet, alın teri döktü uğraştı dua etti, sonrası onun kaderidir.
Evlilik içinde böyledir ki ,evlilikle alakalı birazdan bazı örnekler vermeye çalışacağım.
Burada kaderi konuşurken ,nasip mevzusunu konuşurken, şeytanı da unutmamak lazım.
Şeytan, bir insana mutlaka yaklaşır, aklı yerinde olan her insanın mutlaka bir şeytanı vardır. Sizi ümitsizliğe, isyana bıkkınlığa ve şikayete yönlendirecektir.
Aklı başında olanlar ,her ana bir oluş içinde Allahtan ümit kesmemeyi bilirler.
Bütün gün bir lokma yem için yağmurda karda rüzgarda o soğukta uçup duran bir kuşun günlük rızkını nasip eden Allah’ı görmüyor muyuz.
Öylece uçmadan duran yemim önüme gelsin de kafama göre takılayım diyen bir kuş gördünüz mü?.
Size bir örnek vermek istiyorum, timsahları biliyorsunuz koca çeneleri var, bilmem kaç ton basınç yapıyormuş.
O korkunç dediğimiz varlıkların, ağzını açtığı anda, küçücük kuşların dişlerine konduğunu ve dişlerinin arasındaki o et parçalarını çöpleri yiyerek rızıklandığını hiç gördünüz mü?.
O koca timsah özellikle beslendikten ve avlandıktan sonra koca çenesini açıyor ve kuşları hiç zarar vermiyor sanki kuşla ortaklık etmiş gibi, şimdi bunu neyle açıklarsınız.
Kuşlar nereden biliyor rızkının orada olduğunu?.
Ama biz insanız ve diğer canlılardan farklı bir yaratılışımız var.
Cüzi irademiz var, ne demek bu hani, cüzi bir ücretle bunu sana satarım diyor az bir iraden var.
Bu az iraden tüm sorumluluğunu barındırıyor ama yani Allah korusun diyelim ki bir harama düştün ve bunun yaptığım günahım içinde benim çok az bir günahım var o değil.
Kader içerisinde bir iradem var, doğdun ergenlik yaşlarındasın şeytanla tanıştın, her ne kadar onu hissetmesen de.
Artık sağdaki soldaki melekler bir şeyleri yazmaya başladılar, sen hangi arkadaş gurubuyla dolaşacaksın içki içecek misin Allah korusun zina edecek misin Allah korusun.
Hangi yolları benimseyeceksin, namaz kılacak mısın..
Bunların hepsini Rabbin biliyordu, daha sen anne karnına gelmeden önce. İnsan yaratılmadan önce de biliyordu.
Allah hiçbir kötüden razı değildir ve senin yapmanı istemez.
Üzerimizde ,kötülüğü işleyecek nefis bulunmalıdır ki, bu imtihan olsun.
Bazıları da öyle der, e neden Allah yaratmış.
Sen Allah’ın işine karışamazsın, neden niçin i insanlar için sorgularsın.
Senin küçücük bir aklınla, seni yaratan akıl sahibine bu sözü söylemen, zaten senin akılsızlığını gösterir bu bir.
İkincisi Allah zaten Kuranda bu dünyanın şen şakrak vur patlasın çal oynasın zevkin sefanın mutluluğun sadece bunlarla sınırlı bir yer olduğunu bize buyurmuyor.
Bu bir imtihan, işimize gelse de gelmese de.
Allah, hangi soruları soracağını ,hangi mevzulardan bizi sınava tabi tutacağını ve sonuca göre nereye bizi yollayacağını bize aktarıyor. Bunu böyle bilmemiz lazım.
Benim hangi seçeneği seçeceğimi bilen bir Rabbim var.
Kul her an Allah’ın emeklerini boşa çıkarmayacağına inanmalı. İnanmak zorunda.
Ve benim nasibim gelecek, gelecek diye o heyecanı bulmak zorundadır.
Peki Allah kaderimizi önceden biliyor mu. Evet Allah bilir ve bilmesi de mutlaktır.
Bizim gibi bir şeyleri olduktan sonra bilmez.
Eğer öyle olsaydı, bunca milimetrik hesaplar insanların hayret içerisinde kaldığı evrendeki galaksilerin yörüngesini şaşmaması. Güneşin hareketleri toprağın binlerce yıldır hiç eksilmeden aynı elementleri barındır olması, gökyüzü rengi şusu busu daha neler, neler. Evrendeki sayısız bu düzen ne olurdu eğer Allah bir şeyleri olduktan sonra bilseydi.
Her taraf kaos halinde olurdu değil mi?..
Ama bu güne kadar gördüğümüz her şeyin bir yeri var ,her yere bir şey takdir edilmiş, bir şey boşuna yaratılmamış.
Her şeyin bir an için durduğu yerde, bir an sonra yöneldiği istikamette mutlaka bir hikmeti barındırır bir amacı vardır, bir anlamı vardır.
Şöyle yapsaydım böyle yapsaydım gibi sözler boşunadır çünkü geçmiştir.
Ama yapmadın, bu olsaydı ama olmadı, böyle deseydi ama demedi bitti.
Uğraşmanın gereği yok, biz diyelim ki Allah’ım hakkımda hayırlısını nasip eyle.
Benim hakkımda neyin hayır ve şer olduğunu bilmiyorum diyelim.
Hani şu güneş dedik ya ,güneşin bir kaderi vardır, zaruri kaderdir hani değişmeyen kader demiştik ya, kendi iradesi yoktur güneşin.
Evet bizim gibi yaratılmıştır, ama bir cüzi irade opsiyonu yoktur.
Güneş belli bir ısıdadır, şekli bellidir, dönüşü kaç derecede olacak, kaç derece ısı var bunların hepsi bellidir ve güneşin kendi iradesi bir seçimde bulunamadığını ve bulunamayacağını biliyoruz.
Ayında öyledir, gel git hareketleridir oksijenin şu anda soluduğumuz havanın içerisinde hangi maddelerin olduğu bellidir.
Onlardan yüzde bir oranında bir değişiklik olduğunda insan yaşayamaz hale gelmektedir.
Dönüp duran dünyamızın eğer açısı hızı bile yüzde bir oranında yavaşlasa ve değişse bütün okyanuslar birbirlerine karışacak hale gelmektedir ve dönüp duran bu dünya bir an dursa ne olurdu diye bilim insanları araştırmalar yapmışlar. İnsanlığın sona ereceği bir durum.
Bakın birkaç dakika içerisinde bile aradan cımbızla bir şeyi çektiğimizde dahil bozulacak bir intizam ve bir nizam var nama insan bunların dışında.
İnsan robot değil, güneş değil iradesi olan bir canlı o yüzden emanet veriliyor kendisine bu emanet sayesinde insana Allah’ın lütfundan nasibini araması emrediliyor.
Herkese de anacak çabasının karşılığının verileceği bildiriliyor.
Ama bu çabasının karşılığı derken, ben o kadar çalıştım ama şu kadar maaş alıyorum diyorum bu adam çalışmadı, bu kadar alıyor dan bahsetmiyoruz.
Maddi konularda bunu düşünmenize gerek yok ,çünkü adam onla da imtihandadır.
Sen şimdi diyorsun ya benim üç katım maaş kazanıyor. Ama zekatını veriyor mu sorgu suale girecek. Acaba şımarıyor mu, sorgu suale girecek.
Şöyle düşünebilirsin, evet maaşının daha yükselmesi için çabalarsın uğraşırsın helal dairede kendi harcamalarına bakarsın. Acaba ben çok fazla mı borca giriyorum, ayağımı yorganıma göre uzatmıyor muyum dedin düşündün, tamam. Bir yandan da şunu düşünmen lazım, ben ki ben daha farklı bir insan olacaktım ,evet şu an kazancımın üç katını alacaktım ama imtihan dünyasındayım ya.
Belki o zamanda eşimle ilgili ,çocuğumla ilgili, sağlığımla ilgili bir imtihanım olacaktı, diye düşünmek lazım.
Bunu nereden öğreneceğim ,benden üç katı fazla maaş aldı diye kıskandığım kişinin bir sıkıntısı ve imtihanı olduğunu unutmayacağım. Çünkü bileceğim ki Rabbim verdiğinden beni sorumlu tutacak vermediğinden değil.
Ey kulum o pırlantaları, elmasları ,altınları ne yaptın demeyecek neden.
Ya sen bırak elması pırlantayı senin çeyrek altının yok, sen ondan sorumlu değilsin.
Kuranda ne anlatılıyor ne buyuruluyor şöyle “ hayrın ve şerrin her şeyi yaratan Allah’tır”.
Eğer Rabbim dilemezse, hayra veya şerre izin vermezse ne ben dileyebilirim, ne de bir şey yapabilirim, yaprak dahi Allahtan habersiz kımıldayamaz.
Her şeyde Allah’ın imzası vardır.
Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
YORUMLAR
Üşenmedim okudum :)
Bugünkü kitap hakkım doldu sanki :))
Kader karmaşık gibi görülsede, bugünkü teknolojiyle anlaşılması zor değil.
Biraz kafa yoran herkes kaderin nasıl bir kurguyla donatıldığını anlar.
Yazınızda bazı yerlerde anlam kopmaları olmuş.
Konuyu tamamlamadan başka konuya geçmişsiniz.
Harf hataları da olmuş.
Edit yapacağınızı zannediyorum.
Genel olarak kaderi anlaşılır kılan bir yazı.
Yeni yazılarınızda buluşmak duasıyla...
Semra Eroğlu
Evet edit yapacağım, henüz yapmadım, yaparım inşallah :)
Konudan konuya geçiyorum çünkü ne bileyim aynı konuyu sürdürmek bazen o da sıkıcı gelebiliyor bir şekilde toparlamaya çalışıyorum genel anlamda...
İlgi ve alakanıza teşekkür ederim beni memnun ettiniz.
Teşekkür ederim sevgilerimle...