- 187 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACILARLA BÜYÜDÜM ÇELİKTEN SERTTİR SÖZLERİM!
Kemale ermeden kelam etmeyi zilletten sayan bir kardeşiniz olarak, elimdeki kalemi kullanmaya titizlikle özen gösteren biriyim…Kaleme ve yazıklarına yemin olsun ki diye Rahmanın üzerine yemin ettiği kalem olabilmem için her zaman adaletin sütunu olmaktır amacım…
Tekrarlanan yanlışları hata olarak görmeyen, onları bir tercih olarak algılayan yürek ikliminde oksijen alarak yaşamımı sürdürmekteyim.
İnsanları aldatan ve onların huzursuzluklarından mutlu olmayan, insanlığını çıkarlarına satacak kadar çukura düşmeyecek erdemli bir insanım…İnsanım diyorum, yaratık olmadığımı herkese deklare ediyorum.
Hayatım para kazanmakla geçmedi, ben bir ışık olarak karanlık bir dünya da her ortama bir kıvılcım olma sevdası ve aşkıyla yaşayan biriyim…
Gök kubbe altında Yaratandan başka kimsenin beklentilerini karşılamayacak bir vakar taşımaya çabalıyorum, günahkâr bir kul olabilirim fert olarak, ancak kendi günahlarımın kurbanı olarak kimseyi görmek istemeyecek kadar da onurlu ve merhametli yaşamaktır çabalarım…
İnsanların zaaflarından duygusallıklarından kendime dünyada fildişi kule kurmak olmadı hedefim ve asla olmayacakta bunu bana idrak ettiren Rabbime hamdederek yaşamak en büyük idealim…
Aşırılıkların tanımını doğru yapmaya çalışırken, kolu kırıp çaktırmadan yen içinde acı çektiren bir vicdani yaklaşıma asla sahip olmadım ve olamam…Necis neredeyse kendi nefsimden başlayarak temizlenmesi en büyük şiarım…
Yalan dolan kandırma ve yamukluk, kıyıma kenarıma uğramasın diye hep öğüt adı altında şeytani denklemlerle mücadele ederken beni düşündüğünü söyleyenlerin bu söylemlerinden en az şeytan kadar nefret ettim…Beni düşündüğünü söyleyen her kim varsa, onların en acılı voyvoda kazıklarının sineme açtığı yaraları sarmakla geçti ömrüm…
Gecenin sesiz sakinliğinde benden çok benim dışımdaki canlıların huzuru ve mutluluğu için zihnimi kalbimi ve bedenimi yorduğumda bunların vermiş olduğu hazzı, hiçbir şeyden almadım…
Masa başında oturarak birilerine laf yetiştirme derdinde olan, sosyal medya manyağı değilim, söyleyeceklerimi ve yapacaklarımı yapmadan rabbim canımı alırsa sorumluluklarımın hesabını vermeme endişesiyle her anımı yolda sokakta yatakta, otobüste hep bir sorumluluk aşkıyla yaşayan korkusuz bir faniyim…Dün yoktum yarın yine olmayacağım ancak beni var edenin var etme gerekçesine uygun yaşarsam var olacağıma canı gönülden inanan biriyim; ondan tüm çırpınışlarım…
Var olmak istiyorum, burada asli şahitliğimi yaptığımda bir anlamım olacağını biliyorum, ondandır işte tüm anlamsızlıklarla savaşım…Aldatılmayı ve aldatanlara fırsat tanıyıp yakınmayı değil, önlem almak ve aldatanların zihninde bu cinliklerin oluşmaması için çabalarım ki, onların da doğru olana yönelmesi isteğim…
Rahmandan başka memnun edeceğim olmadığını biliyorum; onun memnun olduğunu Allah yarattıklarına bırakmayacağından o kadar emin ve mutmainim ki, bu huzuru dünyayı bana bağışlayanların veremeyeceğini, en içten kalbi duygularımla anlatayım…Ondan dolayı; adaletsizliklere, çirkefliklere, fuhşiyyata, yamukluğa, aldatmaya aldatılmaya, ikiyüzlülüğe,manipülasyonlara,değerler kullanılarak aldatılmaya tahammülüm olmadığından verilen ömrümü anlamlı yaşayarak buradan gitme derdindeyim…
Yeryüzünde Halife olarak yaratıldıysam bu görevimin itibarını koruyarak asil bir duruşla yaşamaktır derdim…İdeolojik boşlukların kurbanı olanlar, mitolojik dini masallarla büyüyenler, taraftarlık hayatlarının vazgeçilmezi olanlar benim derdimden bir şey anlamazlar…Ondandır anlayacak ve anlayacağım insanlarla karşılaşmaktır dualarım…
Uyutan bir dinin hiçbir yerinde ismim adresim yok benim…”Ey nebi kalk ve uyar sen yüce bir ahlak üzerindesin” diyen Rabbin kuluyum ve o kararlılığı yerine getiren bir elçinin takipçisiyim…Onun nasıl yaşadığını bilen ve o acıların verdiği ağrıları bir rahmet gibi yaşayan elçinin takipçisi olarak, gideni az olan ve kimsenin gitmek istemediği bir yolda yürüdüğümün farkındayım…Rahmet dilediğim babam derdi ki,oğlum,Allah’ın vahyi şu an bir kor ateş gibi ona yaklaşanları yakıyor, uzaklaşanlar karanlık yola sapıyor, ne mutlu o koru her şeye rağmen alıp yol gidenlere, sana tavsiyem öyle bir yolun olsun… Öyle gittiğin sürece tüm haklarım sana helal olsun ve hayatta kimseye dayanmadan, sadece Allah’a dayanarak yürümeni vasiyet ediyorum…Küçük kardeşlerin var onları koru sen çok merhametlisin ve içinde hiç kindarlık yok, sen hakikat aşığısın öyle kal oğlum, belki bir daha görüşemeyebiliriz, Allah yolunu açık etsin dediği yıllarda, henüz bir kitap yayınlamamış ama makaleler yazıyordum. Yıl 1994 Nisan ayının 6sı…5 nisan kararları olmuş ve benim heyecanım bugünkünden çok daha fazlaydı, yerimde duramıyordum…O gün Mardin, Diyarbakır, Gaziantep ve ardından Kilis’i gezerek oradan Hatay’a ve köyümüze gelmiştim…İki gün onlarla geçirdiğim günün ardından ayrılmak zorundaydım, bizim hayatımız mücadele ile geçti,o gün yetiştirdiğim ve doğrudan ilgilendiğim kardeşlerim şu an devletin en üst kademelerine kadar var rahatlıkla ülkenin her noktasından haberi 2 saat içinde çok şükür alabilecek durumdayım; ondan dolayıdır ki konuşmalarımın ve söylemlerimin hepsi temellendirilmiş bir çabanın ürünüdür…Kimsenin kişiliği ve şahsiyeti ile değil sorunum…Davranışlar ve eylemler üzerinde yoğunluğum…Fikirler ufkunda, insanımızı, sorumluluk bilinciyle bir yolculuğa çıkarmaya çalışıyorum…
Babamla en son canlı olarak bir daha karşılaşmadım, ancak sabahın 6’ında telefonum çaldı oğlum sana bir haberim var, hemen memlekete gel ve kardeşine haber vermeyi unutma; ne oldu anam bir şey mi var dediğimde baban şu an hastanede dedi ve gerisini getiremedi anladım ki çekilmiş perde, gökteki yıldızlar döküldü üstüme pençe pençe, çat telefon kapandı yüzüme…Hemen kalktım otobüs aradım üç saat sonra bir araba buldum, Adana’dan doğuya gazete getiren bir arabanın boş olduğunu, onunla 6 saatlik bir yolculuk sonrası Hatay’a geldiğimde tam saat 18.10 du,hemen abimlere doğru yola çıktım ve karşıma çıkan abim babam dedi gerisini getiremedi,o bilge hikmet sahibi, evladına hayırdan başka bir öğütte bulunmayan adamın ruhu uçmuştu Rabbine…Abimin gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve hemen yere çömeldi,25 yaşımdaydım. Onu hemen tutup kaldırdım ve ona dedim ki, biz rabbimizden geldik ve ona gidiyoruz. Ne kadar şükretsek azdır, çünkü biz böyle bir babanın evladıyız ona rahmet dilemekten başka işimiz olamaz…Benden küçük 7 kardeşim vardı hepsi küçük ve okuyorlardı kolumuz kanadımız kırıldı ama o acı ve ayrılıkla hayatta kalmayı başarmış bir yaşamımız var, açlık tokluk değil bizim işimiz, biz adaletten haktan hukuktan insanlıktan bahsediyoruz, ancak bu sıkleti çekemeyecek beyinlerle uğraşmak ne acı veriyor insana…
Ben o adama doyamadım ama ben çocuklarıma öyle bir baba olamamanın acısıyla yanıp kavrulan bir babayım…Nedeni ise hep başka yerlerde ve farklı zamanlarda hep ideallerimiz için koştuğumuzdan başkalarını gördüğüm kadar onları görmediğimden kendimle hesaplaşamıyorum…Biz o mücadeleleri böyle bir karanlığı yaşayalım diye yapmadık…Bugün bizi gençlerimizi bu karanlıklarda dağılan kum tanecikleri gibi savuran bir sistemi tahammül gücüm kalmadığından haykırışlarımın önüne geçemiyorum…
Sabah olup Antakya devlet hastanesinden cenazesini almaya gittiğimizde morktan çıkardım yüzünü açtım ve dedim ki esselamu aleküm ey babacığım ben sana doymadım ama rabbim seni katına aldı sana rahmet diliyorum, şunu bil ki doğruluk hayatımın temel ilkesi olmazsa o yaşamı yaşamak istemem, seni götürüp ebedi mekanına uğurlayacağız…Bir daha görmeyeceğim yüzünü, ama bu yüzü hiç unutmayacağım seninle geçen muhabbetimizi, Yakup (as)’in, Yusuf’un başına gelenleri okuduğumda, ağlayarak bana sarılmanı hiç unutmayacağım sen bir baba değildin candın…İşte bu acıları görünce benim canımdan çok içimdeki can acıyor ve dayanamıyorum…
Ben böyle bir babanın elinde eğitim aldım ne okullar ne üniversiteler ne cemaatler ne konferanslar onun bana verdiği bir zerreyi veremedi…O bana insanlığımı öğretti ben ona hayatın anlamını anlattım…İnsan olarak anlamlı bir hayat yaşamak hakkımız değil mi, biz sadece insan olarak anlamlı bir yaşamın derdindeyiz, tüm dünyalıklar, sahiplenmek isteyenlerin olsun bize insanlığımızı bırakın…
Biz imkansızlıklar içinde küçük 7 kardeşimin hayatta kalmayı başardığı ve acıları yudum yudum birlikte yudumlayarak var olduğumuz topraklardan gelen bir ruha sahibiz…Yokluk nedir çok iyi biliriz ve katlanmak gerekiyorsa katlanmayı herkesten çok baş tacı yaparız ama asla zalimliğe ve adaletsizliğe rıza göstermeyiz ben babamın oğluyum…Ben tek başıma, oğlum Amerika şeytanıyla baş ederim diyen bir babanın şizofren(!) oğluyum…
Bu yolculuk burada bitmez son nefesimize kadar ayakta dosdoğru yaşayarak ölmek hedefimiz…Sağlıcakla kalın, Acılarımın bir fotoğrafını nenemin çıkınından çıkardım ki, bu hayatı nasıl yaşadığımızı bilmeyenler bilsin istedim…
20.Temmuz 1994 saat:18.10 Can Babamın vefat anı ona rahmet diliyorum beni rahatlatan tek varlıktı yeryüzünde, ruhunu hatırlamak bile içimi boşaltı en iyi terapi oldu bana…Sana rahmet diliyorum…O sevdiğin yer yok artık görmemiş olmana çok sevindim çünkü sen bu acıları kaldıramazdın…Senin canın içimde sanıyorum, ben de dayanamıyorum yoksa ben bu kadar duygusal olamam) 😊
Erol Kekeç/10.temmuz 2023/13.53/Namazgah/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.