GÜL ile BÜLBÜL
Gül ile Bülbül’ün aşkı...
Gül ile Bülbül’ün ayrılığı,
Gül ile Bülbül’ün hasreti,
Bülbülün güle olan özlemi…
Bülbülün Güle seslenişi..
Bülbülün Gül bahçesinde yalnızlığı.. vesaire devam eder gider yıllardır..
Aslı Farsça olan Bülbül kelimesi, sonradan Arapça’ya da girmiştir.
Bülbül için andelîb ve hezârdan başka sesinin güzelliği dolayısıyla, bin bir türlü hikâye söyleyen manasında, hezâr-destân, güzel okuyan manasında hoş-hân ve güzel sesli manasında, hoş-âheng kelimeleri de kullanılır.
Bunların yanında Bülbül hakkında daha bir çok kelime kullanılmıştır..
mürg-i bâğ (bahçe kuşu),
mürg-i çemen (çimen kuşu),
şeb-hân (gece öten kuş),
mürg-i şeb-hîz (gece uyanık duran kuş),
hezâr-âvâz (bin bir sesli) gibi kelime ve terkipler de bülbülü ifade eder.
Doğu edebiyatında gül ile bülbül aşkın en önemli sembollerindendir.
Divan edebiyatında bülbül, klasik Doğu edebiyatlarında olduğu gibi âşığı sembolize eder.
Bunda gülün sevgili olarak düşünülmesi de rol oynar.
Teşhis yoluyla âşığın bütün özelliklerinin izâfe edildiği bülbül, gülün daha kırmızı ve güzel olması için ona kanını vermiş olmasıdır..
Bülbül gülün hasretiyle sabahlara kadar feryat eden bir âşıktır.
Bu benzetmede bülbülün diğer kuşlardan farklı olarak gece de ötmesi söz konusudur.
Bazı şairler bülbülün feryat etmesini onun için ilâhî bir takdir olarak kabul ederler.
Fars edebiyatında ilk Bülbülname’yi Feridüddin Attar yazmıştır..
Türk edebiyatında bundan esinlenerek bazı farklılıklarla gül-bülbül konulu mesneviler yazılmıştır. ..
Bu mesnevilerin en meşhurları, bir Gülşenî dervişi olan Kara Fazlî ‘dir...
Şemsed¬din-i Sivasî’nin, Gülşenabad adlı mesnevisi...
ve Şeyh Galib’in de gül-bülbül aşkı konulu bir mesnevisi vardır.
Şiir sanatında gül ile bülbül güncelliğini kaybetmeden her daim işlenmiştir...
Özellikle klasik Türk edebiyatında gül-bülbül manzumuna bütün divanlarda sıkça rastlanır...
Bülbül ve gül ara¬sındaki meşhur hikâye hep aynı¬dır ama bu konu söz sanatlarıyla yapılan zengin çağrışımlarla öyle güzel anlatılır ki dinleyende okuyanda hiç sıkılmaz.
mesela..
Ağlama ey bülbül-i divane Allah aşkına
Merhamet kıl hasta-i hicrane Allah aşkına.. der Şeyh Galip..
Sen burada garip mi kaldın,
Niçin ağlarsın ey bülbül.
Yorulup iz mi yanıldın,
Niçin ağlarsın ey bülbül...der inler Yunus Emre..
Aşkın oduna ey gül yanarsa can-ı şeyda,
Her bir avuç külünden bir bülbül olur peyda... der, Şeyhülislam Yahya Efendi
Gül yüzünden dur olalı bu gönül bülbül gibi
Geceler ta subha dek hali degül feryaddan... der Muhibbi
Ve Dede Efendi ne güzel demiş..
Yine neş’e-i muhabbet dil-u cânım etti şeydâ
Yine bezm-i ayş-u vuslat edip ehl-i aşkı ihyâ
Aman ey gül-i nihâlim beni eyle vasla şâyân
Sana cân-ü dil fedâdır gönül andelib-i gûyâ
Gül fidanına kavuşulacaktır, bu gül-î nihâl, seveni, kavuşmaya yakışır hâle getirecektir.
Her türlü kavuşma “vuslat” değildir. Vuslatı haketmiş olmak gerekir.
Bundan dolayı, sevgili, “beni eyle vasla şâyân” diyor.
Bu cesâretle. Ehl-i dil olarak yaptığı yalculuğun çilesi ve cesaretiyle.
Kendi gönlünün, söyleyen, konuşan şiir söyleyen bülbül olduğunu bilerek:
Gönül, andelîb-i gûyâ, Gönül bülbül olmasaydı aşk küreye giremez, aşkı duyamazdı:
Andelîb-i gûyâsın ey gönül, mâdem ki söylüyor, konuşuyor, söz söylüyorsun, elbette bir gül bahçesi gerekecektir sana.
İşte, aşkta sözü olanlar, şairler, şuarâ-yi aşk, aşk âlemini duyup, dünyada gülistân oluşturanlar,
işte onlardır aşk ehli.
Ve Mehmet Akif Ersoy..
-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?
O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun, der..
Ne güzel dile getirmişler gülü bülbülü insan okumaya doyamıyor..
Ben de acizane bir zamanlar şu şiiri yazmıştım..
Akşam oldu, hüzün sardı her yeri
Bakarken etrafa, aşkın eseri,
Solmakla tükenmez, gülün değeri.
Güzellikte aşar, değeri Gül’ün,
Kendine aşk diye, öten Bülbül’ün.
Bir hüzün bir hicran, var bucak bucak,
Bülbülün gözünde, akşam olacak
ve Güller bülbüller, neşe dolacak
Yüzü gülüyordu, her sabah Gül’ün
Ötünce hicran-ı aşkla Bülbül!ün.
Ey Bülbül neylersin, aşkın gül-ü zar,
Bahçelerde figan, gülde ah-u zar,
zaman kalmadı artık leyl-ü nehar,
Hicranlı yıllarda, derdi çok Gül’ün,
Seherde aşk ile, öten Bülbül’ün.
…andelip…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.