- 178 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
MERES
Duran dayım ziraat okulundan çıkınca Bursa’ya tayini çıktı. Arada bir köye gelir. Akgala Ehmet’in gızı Ummanı’yla evlendi. Ummanı uzun boylu, iri yarı bir kızdır. Birgün Fındık’ta eşşek arıyom diye babamla garşılaşmış. Babam da Duran’dan eyi eşşek mi olur diye fıs fıs gülerdi. Daralığnın İçi Göğ Hacı’nın en gözde tarlasıdır. Dayımın Erkan, Serkan, Hakan ve Gülden adında dört çocuğu vardır. Orkköy’den arı almıştı. Arı guvanları fenni govandı. Depenin Oluğunönü’ne bakan emenin hemen altında bayırda govanlar diziliydi. Arılar Gafgas arısıydı. İyi bal yapardı. Rengi siyahtı. Oluğun suyuna cücük zamanı üşüşürdü. Dedem körüğün içine ağaç çürüğü goyar. Bir de köz atar üstüne. Kenezi de döker yarım kapak içine. Fıs fıs eder govanlara. Varoğlar zehiri yiyince sarı garınca gibi guvanın temeğine yapışırdı. Darağalı, Mezerin Yüzü, Almalık ekindi. Ellik takılır sol ele, sağ elle de orak gel edilir ekine. Yokkuş yokarı ağız barabarı sırtında şelekler araba yolunun üstüne yığılırdı. Harman hazır edildi. Patos yolun içine guruldu. Emenin önüne doğru patos samanı üfürmeye başladı. Öteden beri orman dayrsının pikabı çıkıp geldi. İçinde orman şefi, ormancı vardı. Şef patoscuya gızdı. Hemen yolu açın , dedi. Duran dayım şefe diklendi. Ben de memurum, vatandaşın ziraatı yerde mi galacak diye bağırıp çağırdı. Şef harmanın bitmesini bekledi. Motor yol verdi. Savuştu gittiler. Hakan güçcük çocuktu. Duran dayım Almalık’ta orakla ekin biçerken sırtından inmezdi. Bizim evin arkasında havuz vardı. Havuzun suyu ile mekeyi sulardık. Havuzun kenarında Erkan vardı. Bursa’da askeri lisedyi daha yeni gazanmıştı. Yokarı doğru gitti. Köyden çıkmak gerekir, diyordu. Dışarda gazanıp burda yiyeceksin, burda bir santim ileri getmezsin diyordu. Ummanı Bursa’da gonu gomşusuna benim babam avkat diye övünüyordu. Elif bana bunu hep anlatırdı. Emmisinin gızının huyunu çok iyi bilirdi. Duran dayım şakacı biriydi. Akgala’nın evinde bir yastık verdiler, bildiğin bir yayık sanki diye bizi güldürürdü. Avrat uşak köyü heç beğenmezdi. Hep küçümserdi. Köylü onlara göre cahil, görgüsüz, kaba, saygısız insanlardı. Böğök yerde böğök adam olunurdu. Burda durup ne yapacaksın ki. Ayağın hep daşa değecekti. Depenin başına ev yapmak için Ummanı yengem yokuş yokarı evin malzemelerini çekmişti. Azmi Harniye’de öğretmen mektebinde okurken sağ sol zamanında bir ton dayak yemişti. Okulu tergeyip eve gelmişti. Gavaz Orhan garşı tarafa biz de sizdeniz. Bu çocuğu da aranıza gabil edin diye minnet etmişti. Azmi dayım bölece okulu bitirip öğretmen olmuştu. Duran dayıma Daralının içini, Azmi’ye Mezerin Yüzü’nü , Erdoğan’a Almalık’ı, Nizipli’ye de Hebelik ve Daşarası’nı meres olarak taksim etme fikrini Azmi ortaya atmıştı. Eve meresçiler sahip çıkmasın diye Azmi dayım keserle dedemin başına dikilmişti. Duran dayım köye gelmekten vaz geçti. Avrat ve çocuklar istemiyor, bana her yeri verseler işime yaramaz diye böbürleniyordu. Miras lafı yalnız eksik olmuyordu. Gızlara nere veriecekti, onların meres hakkı var mıydı? Bu soruların cevabını kim eyi biliyordu, belli değildi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.