- 195 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇAĞIMIZIN VEBASI KRONİK MUTSUZLUK
Genel olarak mutsuzuz arkadaşlar!
Hepimiz mutsuzuz. Çocuklar mutsuz, ergen gençler mutsuz, orta kesim mutsuz, yaşlılar mutsuz...
Çocuklarımız; gelecekleri için kaygılandıklarımız, bir dediklerini iki etmeğimiz, yemediğimiz yedirdiğimiz yavrularımız. Oyuncak meselesi ayrı bir olay! Çok olmasına rağmen doyumsuz, durmadan yeni oyuncak isteyip alındığında da 2 gün sonra ya da daha kısa bir zaman içinde görsel ya da işitsel bir şekilde başka bir obje gördüklerinde bu sefer o oyuncağın alınması için ailelerine baskı yapar çocuklarımız. Kısır döngü gibi olay başka bir obje görmesiyle başa sarıyor. Acaba her istediklerini yapmakla hata mı yapıyoruz.? Bu durum ergenlerde daha farklı görülüyor. Ergen gençlerin durumu daha da vahim. Doyumsuzluk bir yana ellerinde telefon o cafe senin bu cafe benim istedikleri kıyafetlerin alınması da bir şey ifade etmemesi çabası. Tamamen internet ortamından kopsunlar demiyorum ama beş duyu organımıza ek bir organ gibi telefonla yaşamakta nedir! Gerçi ergenlere kızamıyorum da, bu zamanda çocuğundan yaşlısına bağımlıyız telefona.. Çoğu arkadaşım eğitim masraflarına, çocuklarının isteklerine yetişememekten yakınıyorlar. Haklılarda. Arkadaşımla sohbet ederken “kitaplara ve formalara maaşımı bağışladım” dedi. Gülsem mi üzülsem mi bilemedim… Ah orta kesimde yaşayan bireyler. Benimde içinde bulunduğum kesim. Para kazanıp, harcayıp yinede mutlu olmayan kesim. Çevremdeki insanlar çocuklarının eğitim masrafları, ekonomik kriz, aldığını yetirememe, alım gücü eksikliği, eskisi gibi rahat hareket edememekten şikâyetçi. Bu nedenle de çoğu mutsuz. Ekonomik zorluklar bir yana kendilerine zaman ayıramamaktan, monoton bir hayatın döngüsüne kapılmaktan mutsuzlar aslında. Sabah çocukları okula bırak, işe gel, işte çalış, çıkışta çocukları al, çalışan bir bayan isen eve koş yemek yap, ev işi yap. Tam bir kısır döngü. Bitmeden yeniden başlayan bir süreç. Bu resmen modern kölelik. Tek fark isteğe bağlı yaşanması. Yaşımız ilerledikçe bu durum daha da farklılaşıyor. Büyükbabalarımız, büyükannelerimiz, atalarımız... Sohbet ettiğim büyüklerimizden biri bana "sakın yaşlanma dedi" neden diye sorduğumda "aldığım emekli maaşım yetmiyor, çalışmaya da gücüm yok. Birde yaşlanınca yanında kimse durmuyor herkesin öncelikleri farklılaşıyor. Biz çocuklarımızın her derdine yetişirdik. Şimdi onların öncelikleri kendi çocukları oldu. Aynı bizim büyüklerimize yaptığımız gibi onlarda bizi yalnız bırakıyor" dedi. Üzüldüm... Oysa büyükler için her bir çocuğu ayrı bir hikâyedir. Her birini emek emek işlemişlerdir. Fakat sonucu değişmemiş, değiştirilememiştir. Yaşlanınca bizde mi böyle olacağız acaba diye düşünmeden edemedim. Anladım ki yaşlı kesimde yalnızlıktan az da olsa çaresizlikten mutsuz. Peki, çözüm ne... Veba gibi üstümüze çöken bu kronik mutsuzlukla nasıl baş edebiliriz.? Elimizdeki imkânları iyi değerlendirerek, çocuklarımıza iyi örnek olarak mı? Uzmanlar eğitim anne karnında başladığını dile getiriyorlar. Biz kendimizi yetiştirirsek, çocuklarımızda bizi örnek alıp iyi yetişir. Ya Yaşlılarımız, onlara merhametli davranmak önceliklerimiz arasında yer almalı bence. Onlar bizim gibi olmayacak ama biz onlar gibi yaşlanacağız. Aslında her çözüm insanın içinde saklıdır. Dışarıdan mutluluk enjekte edilemeyeceği için, insanın mutluluğu kendinin sağlaması, oluşturması gereklidir. Hesap verilebilir bir hayat yaşamak lazım. Nasıl mı; Şükrümüzü arttırıp sorunlarımızı kendimiz çözdüğümüzde kronik mutsuzluğumuza çare bulabileceğimize inanıyorum. İnsan isterse başaramayacağı, çözemeyeceği problem yoktur. Rabbim herkesin şükrünü arttırmasını ve mutlu olmayı nasip eylesin. Amin….
Sosyolog Ayşenur
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.