- 338 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
AŞK UĞRUNA
Ne şair yaş döker ne aşık ağlar
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Yıllar öncesinin duygulu ve aynı zamanda düşünce dünyası geniş şairi Faruk Nafiz Çamlıbel’e ait bu dizeler, radyo kanalları arasında dolaşırken kulağıma çarpınca birden irkildim. Çok etkiledi beni bu dizeler. Bütün dertlerimi depreştirdi sanki...İçin için kanayan yarama tuz basılmış gibi oldu.
Bu acıyla olsa gerek halk olarak çektiğimiz sıkıntıların temelinde nelerin yattığının bir kez daha farkına vardım o anda. Bu durum içimi elemle doldurdu. Bir kere daha ’’ahh’ ettim dünyanın faniliğine, zamanın gelip geçiciliğine...Yakıp kül eden bu hakikatle tekrar yüz yüze gelince insanoğlunun vefasızlığına, inceliğe, güzelliğe, sevgiye ve sevdaya ihanetine ve her şeyi kendine layık gören, kendini beğenmişliğine karşı bir kere daha öfkeyle doldu içim.
Çok iyi bildiğim ve defalarca okuduğum ’’Çoban Çeşmesi’’ adlı şiirin yukarıdaki iki dizesi ruhumu dalgalandırdı. Çoğu zaman ancak beynimin derinliklerinde muhafaza edebildiğim bazı düşünceler, duygular, işte bu yüzden iki dizenin tesiriyle su yüzüne çıktılar. Varlıklarını fazla hissettirmeden bedenimde dolaşan bu duygular aslında hangi şiddette var olduklarını birden gösterdiler.
Şairin yıllarca önce şikayet ettiği konudan, belki yüzyıl önce şikayetçi olanlar vardı. Onlarda bu konuda şiirler yazmış, türküler çığırmış, yazılar kaleme almışlardı. Sıkıntıları hep bunun üzerineydi. İnsanların birbirlerine karşı besledikleri güzel duygular yok oluyordu.
Bırakın dünyası ve ufukları dar insanları, bu yok oluş karşısında gücünü kuvvetini daha çok yüreğinden alanların, yani şairlerin bile gerektiği gibi haykırdıkları söylenemez. Artık anlatılmıyor büyük sevdaların, aşkların konu edildiği, cinlerin, perilerin, zalimlerin, mazlumların cirit attığı masallar. Çocukların ruhunda bırakacağı etkiden bile emin olamıyor insan. Ruhsuz ve cansız bir alet olmasına rağmen düğmesine basınca ortaya çıkan ve dünyanın her yanından görüntüler, haberler getiren bilgisayarın elinden çocuklarımızı nasıl kurtaracağımızı düşünmenin zamanı geldi de geçiyor bile...
Bu asrın insanı olarak, asıl hüzünlenmemiz ve acısını her daim yüreğimizde hissetmemiz gereken konu sevgi...Hiç bu kadar uzaklaşmamış, hiç bu kadar ayrı düşmemişti insanoğlu sevgiden ve sevdadan.
Bugün belki sevindirici olan kopmayı görüp durumun vahametini kavrayanların etrafındakilerle birlikte kendilerini bu işe adamaları sonucu, sevgi adına küçük de olsa yeni yeni güzelliklerin filiz vermesidir.
Ve onlar şimdi Karacaoğlan, Emrah, Sümmani gibi sevdakarların türkülerini dillerine dolamışlar ve ’’aşk’’ları uğruna diyar diyar dolaşmaktalar. Her biri adeta birer masal kahramanı olan bu kişiler Karacaoğlan’ın şu dizelerinde olduğu kadar ’’yar’’ yoluna baş koymuşlardır:
’’Bugün nazlı yardan bir haber geldi
Eğer doğru ise büktü belimi
Dediler ki yarin yadeller almış
Kadir Mevlam nasip eyle ölümü.
Bülbüle söyleyin dalına konsun
Bizi böyle eden Allah’tan bulsun
Sabreyle sevdiğim ilkbahar gelsin
Terk edeyim vatanımı elimi
Karacoğlan derki; doğmadan göçtüm
Yar elinden türlü badeler içtim
Kötüler zanneder ben yoldan geçtim
Ölmeyince çeker miyim elimi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.