- 650 Okunma
- 11 Yorum
- 9 Beğeni
RENGİ VAR MIDIR MUTLULUĞUN...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Rengi var mıdır mutluluğun ya da hayalleri şahit tutmanın ötesinde ufka bandığım umut mudur sözcüklerimin tokası yüreğin de tutulan nutkunda saklı o feryadı kimse duymazdan gelen.
Mevsimsiz bir z/âmândayım ruhun sallantıda olduğu bir çıkmaza gebe…
Sırlarım var serdiğim surlara.
Kırıklarım var aldırmadığım ve yalnızlığıma ve kendime duyduğum isyanın rotasından çıkıp da buluşmak adına yeniden mesut bir dilde yeni bir mevsimde sadece kendimle eşleştiğim kadar ruhum da bedenim de emanettir Tanrıya.
İstila edilmiş yerküre.
İçtimada gök kubbe.
Sarmalında hiçliğin, rakkasesi sözcüklerin kalemin dumanı üstünde bazense insanlar sevdiğim ama uzağında kaldığım ve burunlarından aldırmadıkları bir gözlük camı gibi içime çektiğim her görüntünün de bulanıklaştığı günden güne…
İstirham ettiğimdir Tanrı.
İhbar ettiğim de kendimi yine O’na.
Bir sirk cambazı gibi üzerinde yürüdüğüm gergin ve gerilimli elektrik fayı aymazlığında yanlışların figan diktiğim hüzün biçtiğim şerh düştüğüm Şimal Yıldızına öykündüğüm oysaki ben oysaki ben ölü bir gezegenim.
Ne müdavimlerim vardır ne de yandaşlarım.
Yandan çarklı ruhların bozguna uğrattığı ve gözümü sakındığım kadar da özümde saklandığım elbet yolum da düşmüşken bilinmeze ve çaputlar bağladığım düş budağım bense zemherinin efendisi sözcüklerin tanrısıyım.
Araf’ta kalan deyişler ve atasözlerim.
Dimağım dinç.
Ruhum bin yaşında.
Beden yaşımdan öte beden yasımdır ağrılarımın hedefinde olan başım her tuttuğunda içime çektiğim bir şiir yalnızlığım her fiske vurduğunda yazdığım bir nesir bazense…
Boyumu aşar cümleler.
Bezgin Bekir misali baz aldığım hüzne verip veriştirdiğim bir umuda dair de sesleniş iken meleklerin kulağıma fısıldadığı.
Huzur ötesi.
Ölüm öncesi.
Efkârın güftesi.
Dam üstünde yaşayan saksağanlar bense zemherinin kulu kölesi içime yağdığım dışımı kundakladığım ve beşiğinde sallanan bir bebe gibi aralıksız kundaklanmış kalemim kulp taktığım sadece kendime ve küpe yaptığım küpe çiçeğine.
Soğuk bedenim.
Simam ölgün.
Şiarım ölüm.
Sancım tuttu yine sevecen esintisinde baharın yaza kucak açtığım bir arife ki öncesiz bir iklim ve sonrasız bir hüzün idame ettiğim hayatın bodoslama seyri.
İhtimamla yaşadığım mı?
Yoksa iltimas geçtiğim duygular mı?
Misafiri olduğum günün gecesini ertelediğim ve koynumda büyüttüğüm sözcüklerim hem himayesi hem idamesi hem de seviyesi elbet bende saklı ulaşılmaz bir kaide bir anıt gibi mezar taşımdan çıktığım yola öncemde musalla taşım oysaki ben kanlı canlı bir beşerim azıcık şaşkın ve şahikası olduğum yalnızlığın da kurbanı iken yaralı yüreğim.
Bir melodi az evvel firar etti kâinat orkestrası gamlı notaların seyrinde, o devasa sol anahtarı ile açtılar kâinatın kapısını:
Ne hancıyım ne yolcu bir bilinmeze gark ettiğim.
Ne tutucuyum ne isyankâr aralıksız hamt ettiğim.
Lacivert göğün turuncu güneşiyim ve parlayan yıldızların serptiği yıldız tozundan nasiplendiğim kadar yüreğimin yaldızlı yolunda sevdalandığım evrenin bekçisiyim sözüm ona…
Sözüm meclisten içeri.
Ses etmeden yaşamaksa…
Ruhum meclisten dışarı firarım gecikmiş olsa da.
Yelloz imgeler başımın tacı nifak sokanlara inat aşka biat haykırdığım umutla sevgiyle.
Bir basamaksa yaşamak.
Bir merdiven ise hidayete çıktığım.
Bir taslak ise ömür.
Tasası yine bana düşmüşken sözcüklerin.
O manivela ki.
O akan gözyaşında yüzdürdüğüm kâğıttan kayıkların da küreği iken dikenli bedenimden firar eden yasın ve yaprakların rüzgârına kapıldığım aşka binaen yalnızlığa istinaden ihbar ettiğimdir içimdeki çocuk ve kundaklanmış sözcüklerim kulvarımda tek bulvarında hüznün paralel yollardan ve duygulardan geçtiği ve şiirin pedallarını çevirdikçe sancılı bir rüzgâr olup içime estiğim.
Kusursa hüzün.
Kasıtlı olsun olmasın döktüğüm gözyaşı.
Kusurlu addedildiğim trafikte yol ihlali yapan bir sürücü gibi…
Ve sürüncemede yaşadığım kadar sür-git bir hezeyan ile kendime yüklendiğim.
Hazzın değil haizi olduğum hiçliğin dibine gördüğüm kadar da ayaklarım yerden kesilivermekte ansızın ve işte gözüme kestirdiğim en yüksek tepede ve o kör noktada korumla közümle ve külümle yeniden yaşamaktan ziyade yaşatmaya değer bilumum duygu ile de iştigal içinde yaşadığım kalenin duvarlarına astığım bir tablo gibi yüreğimin resmini çektiğim her hikâye her şiir aslında benden çok beylik olmayan bir iç dökümden de hallice giydiğim mintanımdır sözcükler duyguların sarmalında hakkıyla yaşamak yaşatmak adına da sevgiyi ve sonsuz aşkı…
YORUMLAR
Gülüm kızım kadar derin kelime ve mecaz haznem ve hayal gücüm olsaydı nice şiirler, öyküler, belki de romanlar yazabilirdim...
Bilmem roman yazmayı düşünüyor musun Kızım.
Çok rahat yazabilirsin...
Günün yazısı olmayı fazlasıyla hak etmiş.
Kutluyorum...
Gülüm Çamlısoy
İki romanım basıldı.
Teşekkür ederim yürek dolusu
Selam sevgimle
Öncelikle otuz yıl gibi bir zaman ötesinde kalan gazetecilik (köşe yazarlığı, kültür bölümü şefliği, denetmenlik) görevlerimden; daha değişik bir tarzın, yazıda olsun, şiirde olsun, ortaya çıkıp çıkmadığını her zaman gözlemlemişimdir. Şiirde bunu defalarca gördük. Düz yazılarda ise kısmen gördük. Bu tür yazılara da çoğunlukta " deneme" adının verildiğine şahit olduk. Ancak bir yazıyı incelerken esas olarak şu bir kaç konuyu dikkate alır idik. Şimdi okuduğum günlük gazetelerde de aynen buna uyulduğunu görüyorum.Bu genel kanaat, edebiyata bakışın dünyadaki bakış ve anlayışına da uygun gözüküyor. Durumu biraz açarsak; yazının, yazıldiği dilin dilbilgisine, gramerine, seçilen kelimelerin yanlışsız ve de kullanılır olanlardan seçilmesine,içerdiği konunun düzgün ve de tutarlı biçimde anlatılıp anlatılmadığına,genel kültürü arttırıcı bir tarz ve uslûp kullanılmasına, kompozisyon kaidelerinin uygunluğuna, noktalamaların uygun yerlerde kullanılıp, kullanılmadığına dikkati gerektiriyor.
Ben sizin yazınızı henüz görmeden; şiirlerinizin etkisiyle değişik bir uslûp kullanacağınızı tahmin ediyordum. Görünce, ve de okuyunca tahminimi aynen gördüm ve de buldum.Kelime haznenizdeki bilgi ve yanlışsızlığın keyfiyle de okudum. Bana aynen şiirlerinizi okuma keyfi verdi. Ayrıca kendi kendime de sordum; "Rengi var mıdır mutluluğun?" Bence vardır, dedim. Zira "mavi" rengi çok seviyordum. Hanıma sordum: "Benim için pembe" dedi. Öteki renkleri sevenleri de duymuş, "kara" rengi sevenlerle de karşılaşmıştım. Böylece ana cevap ortaya çıkmış oldu. Herkesin zevki bu konuda da elbette farklı olacaktı.İman-itikat konularında dahi bazı esneklikler hoş karşılanabiliyorken; insanların zevkler ve renkler konusunda tek düzeliği hoşgörülebilir miydi? Buna da cevap bulmuştuk. Yazının uslûp değişikliğini ise yazıdaki genel hatasızlığını dikkate alıp"DENEME" yazısı olarak benimsemek uygun olurdu. Bu yazının ilhamıyla yazdığım yorumu önce yazarının değerlendirmesine; sonra da okumak zahmetinde bulunacak dostların taktirine bırakıyorum. Selam ve de saygılarla. (Aksakal)
Gülüm Çamlısoy
Ruhun kumpanyası adeta sözcükler devasa bir hikmete tekabül eden ve duyguların sonsuz ritminde saklı:
Kah sessizlik kah çığlıkların da ardı arkasının kesilmediği ve de renkler...
Ne çoklar.
Ve bizler ne de azız hasretin sevginin mealinde azade düşler biriktirdiğimiz.
hüzün coğrafyasında saklı bir esinti iken ve de:
Bazen üşüten bazen ısıtan.
Ne kehanet ne de bir rivayet iken huzur ve muadili duygular ve aşkın ç/ağladığı ve de yüce Rabbin varlığına hamt olsun.
Çok teşekkür ederim deeğrli üstadım.
Var olmanın da lüksü iken hiçliğin duvarlarına yazdıklarım...
Haklarınızı asla ödeyemem.
Sonsuz selam ve saygımla kıymetli büyüğüm...
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim
İçten selam ve saygımla
Hani yıkıp şu dünyayı yeniden başlamak geliyor içimden yazıyı okuyunca umutlanıyor okuyucu bu güzel çalışmayı kutluyorum
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim engin yüreğinize.
Sonsuz selam ve saygılarımla hocam
Mutluluğun rengi ve mutluluğun şartı her insana göre değişir kıymetli dost
kimine göre en küçük bir şey mutlu olmaya yeter.
kimine göre dünyaları versen mutlu olmaz.
mutluluk göreceli bir kavram değildir .
Mutluluk insanın kalbinde, gönlünde ve ruhunda hayalini kurduğu veya arzu ettiği temenni ettiği duyguları yaşamasıdır.
Hasta bir insanın mutluluğu iyileşmesidir muhtaç olan bir insanın mutluluğu ihtiyacını giderilmesidir hep dışlanmış horlanmış insanın mutluluğu biraz sevgi görmesidir.
Bir de zahiren mutlu görünüp de içinde değirmen taşlarının döndüğü insanlar vardır. Dıştan belli etme zaman içten içe yer bitirir kendini..
Bana göre mutluluk her insanda ve her insanın gönlünde farklı şartlar ve durumlar gerektirir.
Ömür boyu mutlu olmanız dileğiyle..
selam ve saygılarla
Gülüm Çamlısoy
Mutluluk bir o kadar umuda ve sevgiye denk düşen ve inanca.
Sevdiklerimiz ve sınandığımız kadar da derinlerde saklı adeta o atıl mutluluk.
İzini sürdüğümüz bir giz misali....
Bir o kadar: mutluluk benim için yazmanın tekabül ettiği iç sesimle buluşan dış sesin kesişme noktası umuda dair bir sesleniş...
Dünya hallerinden uzak iç dünyamızla baş başa iken Mevlamızla.
Çok teşekkür ederim.
Çok mutlu kıldınız siz ve sizler.
Sonsuz selam saygımla değerli gönül dostum dostlarım
Gülüm Çamlısoy
içten selam ve sevgimle
Sözden fırtına...
Rüzgarında bir mola...
Mutedil isyancı.
Dağarcığı acı...
Çok saygımla Şairim.
Çok saygımla.
Gülüm Çamlısoy
çok teşekkür ederim
iyi ki varsınız siz ve sizler
Yüreğine sağlık kardeşim güne düşen yazınızı beğeniyle okudum kaleminiz daim olsun nice eserlere
Sonsuz saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
çok teşekkür ederim
iyi ki varsınız siz ve sizler
Yüreğine emeğine sağlık Gülüm hocam kalemin kavi ilhamın bol olsun sevgiler
Gülüm Çamlısoy
İyi ki varsın.
Tüm sevgimle