- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SPOR VE AHLAK
SPORDAN DOĞAN AHLAK
Ahlâk, insanların toplum içindeki davranışlarını, birbirleri ile ilişkilerini düzenlemek amacı ile konulmuş, kabul edilmiş kurallar olarak tanımlanabilir. Bu kurallar genellikle yazılı olmayıp, hukuk düzeninden bu yönü ile ayrılır; insanı insan yapan insan ile özdeşleşen, toplumun uyduğu kurallardır. Spor ise inanın bedenini ve sıhhatini güzelleştiren en önemli aktivitedir. Bu bakımdan, sporcuların da uyması gereken kuralların başında ahlâk ve bunun yanında dürüstlük gelmektedir.
Aslına dönük iki kavramı birleştirdiğimizde ortaya her yönüyle örnek insan ve örnek sporcuların çıkması gerekmektedir. Akli tanımdan ve normal seyrinden çıkması gereken sonuç budur. Sporcuların toplumun birer üyesi olduğunu düşünecek olursak, ahlak kavramı centilmenlik deyimi yada moda tabir ‘’ fair play,, her şeyden evvel her fert için geçerli olmalıdır. Eksikliği daima başkalarında; güzel olan doğruları sadece kendimizde görme alışkanlığımızdan kurtulduğumuz zaman bu konuda bir adım atmış olacağız hiç şüphesiz.
Ancak şunu unutmamalıyız ki, sporcu toplumun vitrini, reklamı ve hissiyatıdır. Bu bakımdan kendisini avam görmeyip örnek olma mecburiyetinde hissetmelidir.
Bencilleşen dünyamızda biz hissinin yerini ben duygusunun kapladığı bir gerçektir. Milenyum çağında güzel hasletlerimizin ön plan çıkması bakımından sporcu kardeşlerimize büyük ve önemli görevler düşmektedir.
Daha hafızamızdan silinmemiş tarihimizden örnekler süslemeli bakış açımızı. Devrinin en meşhur pehlivanlarından olan Koca Yusuf ile Kurt dereli civanmertlerinin er meydanında müsabakalarından sonra, rakibini yenen Koca Yusuf’un aldığı ödülden iki beşibirliği Kurt Dereli’ye vermesi düşünülmelidir. Bir sonraki er meydanına ben çıkar ve tekrar Kurt Dereli gardaşımı yenersem pehlivan nasıl yetişir endişesiyle , müsabakaya çıkmaması yazılmalı beyinlerimize…Sporu kumar vasıtası görmenin garabeti sarmadan sadece spor olmalı akıtılan her ter damlasıyla. Tribünler savaş alanı değil, panayır alanı olmalı daha ilk adımımızda. Bir düğünün iki tarafı görmeli kendisini ve rakip taraftarı...Bir vuslata dönüşmeli her maç sonrası diğerini bekleme adına..
Para amaç olmaktan çıkıp araç olmalı güzellikler adına…Statlar er meydanı, ok meydanı, cirit meydanı bilinmeli ve adet-i kadimler olarak tasavvur edilmeli. Yiğitliğin, cesaretin, dürüstlüğün , yardımseverliğin, arz-ı endam edildiği bir vaha olmalı susuz kalmış gönüllerimizde.. Mertebe-i silsile bilmeliyiz rakibimizin gönlünü, onu kırmama adına…
Ve kazanmak sevinci ,kaybedenin empatisi ile tevazu içerisinde olmalı ! çığırtkanlığa inat.
Statları yıkalım hevesi yerini gülistana çevirelim şekline dönmeli, rakibini yuhalayan değil alkışlayabildiğimiz ölçüde spor, spor olacaktır. Kaybetmenin hüznü ile kazanmanın sevinci arasında bir erdem olduğu gerçeği yazmalı skor tabelamızda..
Belki ilk birdirbirimizde ya da ilk mendil kapmacamızda saklı olmalı kardeşliğin koşuşturmacası. Arkadaşımız takılıp düştüğünde boş kaleye sırtımızı dönebilmektir aslında spor. Otuz saniye çizgide kalmanın gizemi aslında rakibin kalbinde de kalmakla alakalı olmalı her topun berheva olmasıyla…Rakibimizin sırtının yere gelmesiyle nefsimizin kibrini de yer ile yeksan edebilmeliyiz ki pehlivan olalım. Bir yay gerildiğinde ok gibi olmalı sporcunun ahlakı, dans ederek süzülmeli toplumun içerisinde , ıslık çalarak varmalı hedefine. Duruşuyla tam on iki den vurmalı hedefi toplumun vicdan tahtasında..
Çocuklarımız duruşunu örnek almalı gol kralının. Lisanını terennüm etmeli örnek edasıyla bir pehlivanın.. Kum torbasına sağ yumruğu ile vurduğunda, Sol yumruğunu içindeki kibir yumağına da vurması gerektiğini öğretmeliyiz aslında…Sporun bir yarış olduğunu ama kendisinin bir yarış atı olmadığını kazımalıyız her seferinde diğerine geçmeden…
Sonuçta bir güzelliği yaşadığımızı bilmeliyiz yensek de yenilsek de... Bir döngü olduğunu bilmeliyiz birinden diğerine. Sevgiyi paylaştıkça nasıl büyütüyorsak sevindikçe.. Kardeşliği büyütmeliyiz spor adına unutmamamız gerekir ki ! bir yandan bedenimizi disipline eden çalışmalarımız diğer yandan ahlaki meziyetlerle süslemeli her birimizi ahlak adına. ‘’Sporcunun zeki, çevik, atik ve aynı zamanda ahlaklı olanını severim" şiarı sarmalı her daim. Şunu aklından çıkarmamalı sporcu: Spor yapan yada spor sevdalısı her birey. Her yönü ile örnek olmadıkça spor sadece bedenin yorulmasıdır. Spor kaslarımızdan beynimize oradan kalbimize süzülerek hareketlerimize dökülmeli güzellik adına. Alkış madalya ve başarı her ne varsa önce kişiliğimize verilmeli hediye olarak güzelliklerin başarılarla süslendiği yurdumuzun her köşesinde bir bayram havasıyla nice spor şölenlerinin yaşandığı geleceklere ulaşmak hevesiyle….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.