- 383 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
ÇAĞIMIZIN KAŞGARLI MAHMUD'U İLHAN AYVERDİ VE MİSALLİ BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
M. NİHAT MALKOÇ
Bir dünyadan bir dünyaya yahut güneşe ve hayata tebessüm…
Doğumla başlar her şey… O iki heceli sözcükle “merhaba” deriz hayata… Gün ışığıyla ilk kez buluşur gözlerimiz… Hayatın kepenkleri açılır o an… Herkes bir noktadayken siz sıfırdan dâhil olursunuz yaşama… Geriden gelseniz de temponuzla nicelerini geçersiniz hayat yolculuğunda. Sonra bir koşudur sürer gider; kimi dimdik yürür, kimi tökezler. Bazı yollar kader ağlarıyla örülse de kulun inisiyatifleri de vardır şüphesiz… İlhan Ayverdi’nin hayat yolculuğu da tam da böyle 24 Ekim 1926’da Manisa’ya bağlı Akhisar’da başladı.
Âh hiç unutulur mu o ilk mektep yılları?
Ah hiç unutulur mu o ilk mektep yılları… İlk ayakkabı, ilk çanta, mürekkep kokulu ilk kitap… Okula ve okumaya dair ilk izlenimler… İlk öğretmen, ilk arkadaş, daha nice ilkler… Zaman sanki bizi o müstesna dilimine çeker. İlhan Ayverdi için de unutulmazdı mektep yılları… İlk ve orta tahsilini doğduğu topraklar olan Akhisar’da tamamladı İlhan Hanım… Okullaşma yaygınlaşmamıştı o zamanlar… O devirde Akhisar’da lise olmadığı için İzmir’deki Karataş Lisesi’ne kaydoldu ve 1943 yazında lise diplomasını aldı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.
İstanbul Üniversitesi yılları Ayverdi için unutulmaz yıllardır. Zira orada Ahmet Kabaklı’yla kesişti yolları. Onunla aynı sınıfa düşmüşlerdi. Bu dostluk zamanla dayanışmaya dönüşerek ömür boyu sürdü onlar için… Yine Tarık Buğra’nın ilk eşi Jale Baysal da onun en samimi sınıf arkadaşlarından biriydi. Bu okulda Türk tarihinin ilk edebiyat profesörü Ali Nihat Tarlan, İsmail Hikmet Ertaylan, Mehmet Kaplan gibi çok kıymetli hocaların rahle-i tedrisatından geçer; onlardan aldıklarıyla kendini iyice yetiştirir İlhan Ayverdi... Millî kültür, tarih ve edebiyat şuurunu onlardan alır, bu değerleri gittikçe kimliğinin bir parçası haline getirir. O minval üzere şekillendirir hayatını. Mefkûre ateşini o ilk kıvılcımlarla tutuşturur.
Coşkunun ve heyecanın doruğu: Öğretmenlik yılları…
Okulunu bitirince dünyalar onun olmuştu sanki. “Öğretmen” sıfatını kazanmıştı. Kendini daha bir güçlü hissediyordu. O artık Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni’ydi. Geleceğin Türkiye’sine yön vereceklerin zihin hamurunu yoğuracaktı maharetli elleriyle. Hayalini kurduğu mefkûreci nesli yetiştirecekti vazife yaptığı okullarda. Yerli kültürün kılavuzluğunda bizim değerlerimizle cilalayacaktı pas tutmuş yürekleri. Heyecanlıydı bu yüzden… Bu şevk ve heyecan içerisinde sırasıyla Anarat Hiğutyun Ermeni Ortaokulu, Galatasaray Lisesi, Zoğrafyon Rum Lisesi (1951–55), Saint ]oseph ve Saint Michel Fransız Liseleri ve Çapa Eğitim Enstitüsü’nde Türk Dili ve Edebiyatı grubu dersleri öğretmenliği yaptı. Görev yaptığı okulların hepsinin de özel durumları ve hassasiyetleri vardı. O da bu özel durumların farkında bir öğretmen olarak kısa zamanda gönüllere girmesini bildi.
Ekrem Hakkı Ayverdi’yle bir ömür saadet…
Evlilik, hayatın dönüm noktalarından biridir herkes için… Dünyayı iki kişinin gözünde ve gönlünde birleştirmektir bir anlamda. Mutluluğa kement atmaktır çoğu insan için. Belki de hayatın düzene konulmasıdır; bir mutluluk projesidir aynı zamanda. Yeni bir yola revan olmaktır. Evlilikteki seçiminiz geçiminize de birebir yansır, kolay değildir bu yüzden…
İlhan Hanım, Ekrem Hakkı Ayverdi ile 8 Ekim 1959 tarihinde evlenmiştir. 33 yaşındadır o zaman… Bu alanda ülke standartları düşünüldüğünde geç başlamış bir evliliktir onunkisi... İlhan Hanım o zamana kadar kendini yetiştirmekle geçirmiştir yıllarını. Yakın ve uzak çevresiyle paylaşmıştır entelektüel birikimini. Kendini öğretmenliğe ve kültür elçiliğine adamıştır. Kitapların sihirli dünyasına dalmıştır, vakıf hizmetlerine girişmiştir.
Geç evlense de aradığı mutluluğu yakalamıştır İlhan Hanım… Bu evlilik her ikisini de mutlu etmiştir. Zira bu iki insan aynı dünyaların insanlarıdır. Aynı kültür çeşmesinden gidermişlerdir susuzluklarını. Zevkleri, öncelikleri ve hassasiyetleri aynıdır. 24 Nisan 1984 tarihinde Ekrem Hakkı Ayverdi’nin ebedî âleme irtihaliyle bu evliliğin dünya ayağı son bulmuştur. 25 yıl boyunca bütün güzellikleri paylaşmışlar, nezakette sınır tanımamışlardır. Birbirine kol kanat germişler, nefes aldıkça Türk kültürüne hizmet etmişlerdir.
Merhum Ekrem Hakkı Ayverdi Türk mimarî kültürüne sevdalı bir insandı. Onun bu sahadaki eserleri emsalsizdir; her biri bir boşluğu doldurmaktadır. İlhan Ayverdi, eşi yüksek mimar Ekrem Hakkı’nın daima yanında olmuş, çalışmalarında ona desteğini esirgememiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi’nin“Osmanlı Mimarî Eserleri” adlı dört ciltlik eserinin hazırlanmasında İlhan Hanım’ın katkısı da büyük olmuş, eşiyle birlikte yirmi yıl boyunca Anadolu ve Rumeli’yi karış karış gezmiştir. Bu ikili el ele, gönül gönüle vererek kültürümüze hizmet etmişlerdir. Bu dayanışma, kültürümüzün ve medeniyet abidelerimizin gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır. Unutulmamalıdır ki o eserler bizim topraklarımızın tapusu hükmündedir.
Dostların vedaı ve yürekleri kanatan hicran yarası…
Ölüm iki yüreği ayırmıştı. Bir elmanın yarısı kadar birbirine benzeyen ve uyum içinde olan parçalar uzak düşmüştü birbirinden. Ekrem Hakkı Bey’in ölümü İlhan Hanım’ı fazlasıyla sarsmıştır. Boşluğa düşmüştür, fakat inancı ona bu zor günlerinde ışık olmuştur.
İlhan Ayverdi 25 yıldan beri eşinden ayrı yaşıyordu. Ölümün getirdiği acıyı yüreğinden atamıyordu. Bu çok zor bir hayattı onun için. Unutmak istese de unutamıyordu bir türlü geçen mutlu yılları. Kendini çalışmalara verip bir nebze de olsa hayata tutunmaya çalışıyordu. Kolay mıydı bir kadının bu koca kentte yalnız başına ayakta durması?... Değildi elbet… Bu konuda en büyük desteği hocası ve görümcesi olan Samiha Ayverdi’den görüyordu. O, hayatındaki büyük boşluğu bir nebze de olsa dolduruyordu. Fakat eşinden dokuz yıl sonra 22 Mart 1993 günü de çok sevdiği dostu olan Samiha Ayverdi’yi kaybediyordu. Bunlar bir faninin kolay kolay kaldırabileceği acılar değildi şüphesiz…
Her şeye rağmen hayat devam ediyordu. Ölenle ölünmezdi. Mücadele ve hayata tutunmaydı esas olan… Bu acılardan sonra Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nın çalışmalarına adamıştı kendini. O, 1970 senesinde kurulan Kubbealtı Vakfı’nın ismini koyan kişiydi aynı zamanda. Bir umut fidesi olarak cemiyet hayatına oturtulmuştu bu vakıf… Nasıl ki bir fidan su isterse, o da ilgi isterdi onu var edenlerden… İlhan Hanım bundan sonraki bütün vaktini ve mesaisini bu vakıf çalışmalarına ayırmıştı. Türk kültürüne ve Türk edebiyatına hizmet yolunda gecesini gündüzüne katarak çalışıyordu.
Kapsamlı bir sözlük hazırlayan ilk kadın yahut Türkçeye adanmış bir hayat…
Merhum İlhan Ayverdi, Türk milletini de, Türk devletini de, Türk dilini de çok sevmiş, ömrü boyunca bunların diri ve iri durması için mücadele vermiştir. O, ana dili olan Türkçeye adeta bir ömür adamıştır. Bu dil için yaşamış, bu dil için nefes almıştır. O, Türk ilim hayatında kapsamlı bir sözlük hazırlayan ilk kadındır. Onun, milletine en büyük hediyesi 34 yılda tamamladığı “Misalli Büyük Türkçe Sözlük” adlı muhteşem eseri olmuştur.
Bir sözlüğe 34 yılını vermek, dile kolay… İlhan Ayverdi Hanım, 1970’te başlamıştı sözlük çalışmasına. Fakat işin bu kadar büyüyeceğini ve uzayacağını o da hesap etmemişti doğrusu. Fakat yaptığı iş, geçiştirilebilecek nitelikte bir iş değildi. Tırnakla kuyu kazmak kadar zor ve hassas bir işti sözlük çalışması yapmak… Olağanüstü sabır ve gayret gerektirirdi. O da bütün zorluklara rağmen sabırla çalıştı ve bu dünyadan göçmeden evvel Türk kültürüne ölmez bir eser kazandırdı. Allah ona en büyük eseri olan “Misalli Büyük Türkçe Sözlük” ü raflarda görmeyi nasip etti. O da bu mutluluğa tattıktan sonra bu dünya gurbetinden göçtü. Eserini tamamlama saadeti ona yetti. Halk tabiriyle söylemek gerekirse gözü açık gitmedi.
“Kubbealtı Lügati” olarak da bilinen “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”...
Dünyanın en zor işlerinden biridir sözlük hazırlamak… Yıllarca bıkmadan, usanmadan fişlerle uğraşacaksın. Kelimelerin peşinde koşup duracaksın. Kolay hazırlanmamıştır “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”… Çok zor süreçlerden geçmiştir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi hocalarıyla başlayan bu sözlük çalışması zamanla ilerlemeyince farklı arayışlara girilmiştir. Başta katkıda bulunacağını söyleyen çevreler somut çalışmalar yapmamışlardır. Neticede iş İlhan Ayverdi’nin üzerinde kalmıştır. O da hayatını bu işe vakfetmiştir.
“Kubbealtı Lügati” olarak da bilinen “Misalli Büyük Türkçe Sözlük” 2005 yılında tamamlanarak kütüphanelerimizdeki yerini almıştır. Sözlük hazırlanırken 400 yazarın bine yakın eseri taranmıştır. İlhan Ayverdi, bir kuyumcu titizliğiyle hazırlamıştı eserini. 100 bin kelime ve deyim yer alıyor bu kıymetli eserde. İlhan Ayverdi’nin deyimiyle Türkiye Türkçesi’nin söz hazinesini kapsayan bu sözlükte yaşayan dilimizin kelimelerine, deyimlere, terimlere, yer yer mazmunlara, edebî manalara ve ansiklopedik açıklamalara, 13. yüzyıldan itibaren var olup halk ağzında yaşamış olan ve Arap harfleri ile yazılan eserlerde, vesikalarda yer alan kelimelere, Türkçesi olduğu halde yaygınlaşan yabancı kelimelere, Türkçesi olmayan yabancı kelimelere de yer verilmiştir. 3549 sayfalık ve üç ciltlik bu eser Türkçemize bundan sonra daima hizmet edecektir. Gençlerimiz en doğru bilgilere bu sözlükten ulaşabilecektir.
Merhum İlhan Ayverdi “Misalli Büyük Türkçe Sözlük” adlı eseriyle 2005 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından dil alanında “Yılın Yazarı” seçilmiştir. O, bu ödülü fazlasıyla hak ediyordu. Bu eserin her kitaplıkta muhakkak bulunması gerekir.
İlhan Ayverdi hakkında yazılanlar…
Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ün müellifi ve Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı İlhan Ayverdi, yaşadıkça değer bilmiş ve değer görmüş mümtaz bir Hanımefendi’ydi. Vefalı olduğu ve değer bildiği için kendisinin de yaşarken değeri bilinmiştir. Yaşarken hakkında kitaplar yazılan sayılı insanlardan biridir kendisi. Aysel Yüksel’le Zeynep Uluant baş başa verip İlhan Ayverdi’yle ilgili “Bir Hayat Bir Lügat” adlı eseri kaleme almışlardı. Onları yine İsmet Binark’ın İlhan Hanım’ı anlatan “Bir İhlâs Abidesi İlhan Ayverdi”(Altay Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı Yayını, Ankara 2006) isimli kitabı takip etmiştir. Keşke bu güzel örneklerin sayısı artsa ve insanların kıymeti yaşarken bilinse…
Ömrünün son deminde….
Merhum İlhan Ayverdi, tabir caizse günümüzün Kaşgarlı Mahmud’uydu. Onun hazırladığı sözlük, bir sözlükten çok daha fazlasıydı. Adeta Türk dilinin envanterini çıkarmıştı bu zorlu çalışmasında. Ömrünün son deminde, “Misalli Büyük Türkçe Sözlük” adlı eseriyle Türk Dil Bayramı çerçevesinde 2008’de ‘Türk Diline Hizmet Ödülü’ne layık görülmüştü.
Günümüzün Kaşgarlı Mahmud’u ebedî istirahatgâhında, dostlarıyla beraber…
Tasavvuf terbiyesiyle yetişmişti İlhan Ayverdi. Mehmet Örtenoğlu’nun vasıtasıyla Samiha Ayverdi’yle tanışması İlhan Hanım’ın hayatında dönüm noktası oldu. Daha sonra Kenan Rifai’ye intisap etti. Hakkı Devrim’in tabiriyle İlhan Hanım veliyullahtandı. O, bir fenafillâh yolcusuydu. O, eşi Ekrem Hakkı ve görümcesi Samiha Hanım gibi vakıf insandı.
Gidimli gelimli dünyadır bu. Her fani ölüm yolunun yolcusudur. Türkçenin en büyük sözlüğüne imza atmış olan İlhan Ayverdi, 06 Kasım 2009 tarihinde çok sevdiği Rabbine iltica etti. Onun ömrünü verdiği sözlük öksüz kaldı. Türkçe bir sevdalısını daha kaybetti. Merkez Efendi Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından manevî rehberi Kenan Rifai’nin ve gönül dostu, görümcesi Samiha Ayverdi’nin de kabrinin bulunduğu Merkez Efendi Mezarlığı’nda toprağa verildi. Allah rahmet eylesin. Son söz Yahya Kemal Beyatlı’nın olsun:
“Tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler”