AHDE VEFA (3)
AHDE VEFA (3)
......Bir devrin unutulmaz hatıraları
Özel bir ekip olarak sabaha kadar nöbet tuttuğumzdan dolayı gözlerimde uyu tütüyordu. Bir de yorgunluk eklenince vücuda, kendini taşıyamaz duruma düşmüştü. Sabahın ışıklarında çay ocağının yanına kahvaltı masası kurarak kahvaltımızı zeytin peynirle yaptık. Ülkücünün teşkilat kahvaltısı böyledi. Havyar yiyecek değildik ya!
Kahvaltının ardından yorgunluğumu bahane ederek ben genel başkanın odasına çıkmıştım arkadaşlardan izin isteyerek. Genel başkanın odası çay ocağının hemen üstündeydi. Beş altı basamaklı merdiveni vardı yukarı çıkmak için. Genel merkezimizin sadece iki odası. Boydan boya elli kişilik bir salon, salonun iki mertelik alanı da çay ocağına ayrılmıştı. Limonata dolabı bile salonun bir kenarına iliştirilmişti yerin darlığından. Genel başkanlık odamızda sonradan yapılma bir yerdi binanın yüksek tavanlı olmasından dolayı. Bina sahibi ek bir odacığı kondurmuştu. Odayı genel başkan ve yönetim kurulu toplantı odası olarak kullanıyorduk. O zamanlar imkanlarımız oldukça kısıtlı olduğuından ancak bu bina tutulabilmişti. Buna da şükürdü gurbet ellerde bir mekanımızın olması. İmkanlarımız çok kısıtlı idi. Ancak evimizi zar zor geçindiren fakir ülkücülerdik. Solcular gibi belediyelerden yardım almıyor, üye aidatlarımızla çay ocağının gelirleri ile ayakta duran teşkilatlardık.
Genel başkanımızın odasına girip kimse rahatsız etmesin diye kapıyı kilitledi görevli arkadaşımız. Ben genel başkanın masasına oturarak iki kolumu basanın üzerine bırakıp başımı koydum. Birazcık kestireyim derken dalıp gitmişim dakikasında. Nasıl yorulmuşsa zayıf bedenim. Rüyamda Tanrı dağlarında, Ötüken yaylaklarında dolaşıyordum keyifli keyifli görevli gelip yönertim kurulunun odasının kapısını açıncaya kadar...
Arkadaşlar kapıyı tıklasalarda, vursalarda duymadım. Kapıyı kilitleyen arkadaş alış verişe çıktığı için başkasında da anahtar yoktu. Arkadaşımız alışverişten gelip kapıyı açarak bana dürtmesiyle ayağa fırladım. Sersem sersem
’’Ne oluyor ya?’’ dedim şaşkınlıkla.
Arkadaşımız demesin mi?
’’Başbuğ gelmiş. Bende alışverişdeydim. Başbuğu buraya alacaklarmış ama kapı kilitli olunca aşağıda masa hazırlamışlar. Hemen toparlan başbuğu buraya alacaklar, toplantı yapılacak!’’ dedi heyecanı doruktaydı arkadaşımızın.
Kendi kendime kızdım ! ’’ Tam uyuyacak vakti buldun haa!! söylenerek hemen toparlanıp aşağıya indim. Genel başkanımız Hüseyin Dede Aksar o nurani yüzü ile gülümseyerek başbuğa beni tanıttı.
’’Başbuğum, Genel merkezimizin genel sekreteri Sefer Şimşek. Konya’mızdan. Lahey Ülkü Ocağımızda da görevli.’’ der demez başbuğ kurt bakışları ile beni süzerken hemen ellerine sarılarak öptüm.
’’Hoş geldiniz Başbuğum!’’ diyebildim titrek sesimle.
Çok heyecanlanmıştım Türk Dünyasının cesur ve yiğit başbuğumu karşımda görünce; meydanlarda, 12 eylül’ün kızıl savcısının karşısında nasıl bozkurtça kükrediği gözlerimin önüne geldi o an! Gür sesi kulaklarımda çınladı, heyacanım ta Tanrı dağlarının yamaçlarına vurdu, Sey ırmağının coşkulu akışlarında coştum, Adalar denizi gibi kabardım. Her ülkücüye nasip olmayan Türk dünyası başbuğunun nurani ellerini emek büyük onurdu benim için.
Genel başkan odasının hazır olduğunu genel başkanımıza söyleyince hep birlikte kalktık. Teşkilatlarımızın başkanları ve diğer görevli arkadaşlarımızla genel başkanımız ve aynı zamanda yönetim kurulumuzun toplantı odası olarakta kullandığımız odaya çıktık. Başbuğumuzu maun ağacından yapılmış genel başkanımızın masasına buyur ettik. Genel başkanımız Hüseyin Dede Aksar sağında, genel sekreterimiz de solunda ayakta el pençe durarak yer aldılar. Başbuğa hitaben kısacık konuşma yaparak sözü başbuğumuza bıraktı. Onu pür dikkat dinlemeye başladık. Hollanda’daki çalışmalarımız, faaliyetlerimiz için bize bilgiler verdi. Türk seciyesinden, töresinden taviz verilmememizi ama yaşadığımız ülkenin şartlarına göre kendimizi hazırlamamızı, davamızı onlara anlatmamızı, sandıkları gibi olmadığımızı gösterin! Biliyorum ki buradaki malum marksist çevreler sizleri yanlış tanıttırdılar onlara! Her şeyden haberimiz var. Ülke genelinde teşkilat çalışmalarına hız vermemizi, yolumuzun çok çetin olduğunu; yılmadan yıkılmadan, bayrağımıza leke sürdürmeden Allah yolunuzu açık eylesin, size yâr olsun!’’ diyerek konuşmasına son noktayı koydu.
Toplantıdan sonra Rotterdam teşkilatında görevli Kayseri’li Sami ülküdaşımız evinde yemek hazırlatmıştı Ülküdaşımızın evi de teşkilatın iki yüz metre kadar ilerisindeydi. Oraya yürüyerek gittik. Başbuğu hilal dairesi içine alarak yirmi kişilik grupla sohbet ede ede eve vardık. Sami ülküdaşımızın hanımı sofrayı mükemmel bir şekilde donatmıştı. Yemek masasına geçildi. Yemekler yenince çay faslı başladı. Çaylar yudumlanırken Avrupa Türk Fedarasyonumuzun değerli genel başkanı, davasına, başbuğa kalpten bağlı Türkmen Onur’a başbuğ dönerek,
’’Türkmen oğlum, Sakıp Sabancı’nın annesi vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Annesinin yemeklerini yedim, kahvelerini, çaylarını içim. Çok kıymetli bir insandı anası. Sakıp ağaya baş sağlığı telgrafı çekelim. Sen bir metin yaz, hemen gönderilsin’’ dedi.
Genel başkanımız Türkmen Onur hemen başsağlığı mesajı yazdı. Hollanda Ülkü Ocakları genel sekreteri Sefer Şimeşk’e yazılı metni uzatarak,
’’ Yakın bir postahaneye gidip bu telgrafı yolla Sefer başkan!’’ dedi.
Sefer Şimşek, Sami ülküdaşımızdan en yakın postahanenin yerini öğrendikten sonra ok gibi yerinden fırlayıp postahaneye gitti. Telgraf metninde ’’ Sakıp ağa, Annenizin vefatını öğrenmiş bulunmaktayım. Yurt dışında olduğumdan ötürü annenizin cenazesinde bulunamayacağım için üzgünüm. Başınız sağ olsun. Ruhu şad, mekanı cennet olsun. Yurda döndüğümde ziyaretinize geleceğim. Saygılarımla. (Alparslan Türkeş) ’’
Başbuğ ne kadar kadirşinas, dost canlısı, vefa duygusu ağır basan bir insan olduğunu bir ekz daha gördüm. Sakuıp Sabancı’nın annesinden bahsederken yüzündeki hüzün dolu ifade bize de yansımıştı. Halbuki bir ay kadar öncesinde Sakıp ağa, doğu bölgemiz için bi takıp lafları gevelemişti tv’lerde. Başbuğ öyle bir kızmıştı ki ona; ’’ Sakıp ağa, Sakıp ağa, çizmeyi açma! Sen git işlerine bak! ’’ diyerekten sert eleştirileri olmuştu. Bu sözleri karşısında Sakıp ağa bir daha bu konuları ağzına alamamıştı. Onu gayesi para kazanmaktan başka bir düşüncesi olmadığından ettiğ lafların ağırlığını hesap edememişti. İşte bunlara rağmen bağbuğ Sakıp ağaya karşı ne bir öfkesi, ne de kini vardı. Yanlışa düştüğünün farkında olduğundan ahde vefayı asla bırakmıyor, sanki o söler söylenmemiş gibi davranması bizleri hayrete düşürmüştü. Devlet adamlılığı, terbiyesi buydu işte.
Hatta Genel merkezde konuşma yaparken bazı arkadaşlarımız Kenan Evran’in kendisine yaptıklarını, idam sehpalarına gönderilen masum ülkücüleri, zindanlarda bahtları paramparça edilenleri, zindanların karanlıklarına gömülen, işkence ile sakat kalanları hatırlattıklarında,
’’ Evlatlarım; acılarımızı, çektiklerimizi, suçsuz yere hayatımızı bitirdiklerini biliyorum ama devlet bizim. Bu acılar devletimizin bekasının üstünde değil. Sustuk ve sizler devletimizin başında kim olursa olsun devletimizi yaralayacak, karalayacak tepkilerinizden uzak durun. Bize yapılanların cezasını adalet vermezse bile ahirette Allah hepsinin hesabını verir!’’ diyerek bizleri teskin etmişti. Fakat devletine , milletine, vatanına sımsıkı bağlı olan ülküdaşlarımızın Kenan Evren, Nurettinm Soyer gibi soysuzlar tarafından idam edilmesini, İşkencelerde sakat bırakılanların feryatlarını unutmak, sineye çekmemiz mümkün müydü?
Bu dünyada o cellatlarla hesaplaşamadık ama öbür dünyada hesaplaşacağımız kesin! Türk milletinin iyi niyeti, saflığı hainleri başına taç yaptı nedense? Bu durumuda anlamış değildik! Beslerdiğimiz insanlar kargalaşıp, hayinleşerek bazımızı oydular. Türk düşmanları olarka onları tarihe not düştürk nesillerimize anlatmak için.
Başbuğumuz bizlere ne ögütler vermişti Hollanda da kaldığı müddetçe. Her teşkilatımızda bizleri aydınlatıyor, karanlığımıza ışık olarak yolumuzu aydınlatıyordu. O bir Türk dehası idi. Onun sayesinde uyuyan, aldatılan gençliği sadece dokuz kişilik kadrosu ile yola çıkarak milyonlara ulaşmıştık: ’’Zafer yakın!’’ derken ABD’nin çocukları 12 eylül ihtilalini yapıvermiştiler millet uykuda iken!
Devam edecek!
Zafer Direniş
...
Fotoğraf: Başbuğ Alparslan Türkeş ve Hollanda Ülkü Ocakları Genel Sekreteri Sefer ŞİMŞEK
YORUMLAR
direniş
Kadir gecemiz kutlu olsun
sağlık ve afiyetle
saygı ve selamlarımla uzaklardan.