- 540 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
Ölümü Görüp Sıtmaya Razı!
Biz Bedri abiyle ailecek görüşüyoruz.
Defterin haricinde sık sık telefonla da konuşuyoruz. 3-4 gün sesi soluğu çıkmayınca aradım. Telefonu yenge açtı.
“Meraba yenganım, Bedri abiyi merak etmiştim de ondan aradım.”
Sesi üzgün.
“Bedri içerde” dedi.
“Sana zahmet bi telefona verebilir misin?”
“İçerde dedim ya, hapiste yani!”
Tepemden aşağı kaynar sular döküldü.
“Na-nasıl olur?” dedim.
Karşıda bir sessizlik. Yavaştan ağlama sesleri. Yenge ağlıyor kesin.
Dondum kaldım.
“Geçmiş olsun yenge, neyse üzülme!” deyip kapattım telefonu.
Ertesi gün sabah erkenden hanımı da alıp ver elini Isparta. Daha önce bir sefer misafir olduğum evi kolayca buldum.
Kapıyı yenge açtı. Ağlamaktan gözleri şişmiş kadıncağızın.
Hoşbeşten sonra “N’oldu yenge geçmiş olsun” dedik. Kısaca anlattı.
“Ben Bedri abiyi görmeye gidiyorum” dedim.
“Almazlar ki, beraber gidelim” dedi.
Onu da aldık, gittik.
Anons yaptılar. Az sonra Bedri abi geldi görüş yerine.
Çökmüş.
“Hoş geldiniz-geçmiş olsun” merasimi buruk. “Anlat abi n’oldu” dedim.
- Suat’ım hiç sorma. Sen Defter’deki “Ölüyorduk” yazısına yorum yapmıştın. ‘Burdur Şişi’nin yanında yediğiniz iki baş soğanı taksitle alın, çocuklar bayramda gelince kullanmak üzere takı kutusunda saklayın. Çocuklar mahrum kalmasın!’ tavsiyesinde bulunmuştun ya, bizde öyle yaptık. Oradan mı yoksa başka şekilde mi öğrendiler bilmem, gece yarısı mutfakta bir tıkırtı. Kalktım BEYLİK elimde ışığı yaktım.
(Adamdaki BEYLİK de çam kütüğü gibi alimallah. 8 aylık hamile kadın görse anında çocuk düşürür Allah göstermesin.)
Elimdeki tabancayı görünce adamın ödü bokuna karıştı. İki tane de halının üstüne sıktım. Apartman yerinden oynadı.
Gece yarısı dann dann!
Hırsız can havliyle kendini üçüncü katın mutfak balkonundan aşağı attı. İki ayağı birden kırılmış. Allah’tan ölmedi. Mutfak balkonunun borusundan tırmanarak balkon kapısından girmiş.
Ambulans falan derken o “iki baş soğanı” hırsıza vererek davadan vazgeçirdik. Ama devlet vazgeçmiyor ki. ‘İş kamu davası’ diyor da başka bir şey demiyor.
‘Meskûn mahalde silah çekip ateş etmekten’ altı yılla yargılandım Suat’ım 6 yılla!
Kendi evim, evimin içi, mutfağım.
Suçmuş.
Yatak odası haricinde suçmuş! Hırsıza "Lütfen yatak odasına gel de sana orada ateş edeyim" mi diyeceğim.
Neyse iyi hal falan derken, yalvara yakara 6 aya düşürdüler.
Öldürmeye tam teşebbüsten 6 ay ceza almış. Üç ay yatıp çıkacakmış. Üç ay yatıp çıkacak. Ölümü görüp sıtmaya razı olmuş gibi bir hali var. “Durup dururken ben niye üç ay yatıyorum” demiyor da üç ayla teselli buluyor! Neredeyse zil takıp oynayacak ucuz kurtuldum diye...
Aslında eski neşesi de yok belli. Kolay mı?
Hep bir espri bulup güldüğümüz ortamda değiliz ki! Suskun, küskün.
Allah kurtarsın diyerek vedalaşıp ayrıldık.
Suat Zobu
-
... (NOT: BURADA ANLATILANLARIN TAMAMI KURGUDUR) ...
YORUMLAR
Soğanla,sarımsakla da uğraşmadan olmuyor işte mutfakların demir başı.İçerisine katılmayınca leziz kılmıyor aşı.Hırsızı kovala ayyuka çıksın telaşı .Yatak odasına girince sorun yok patlat aksın göz yaşı.Sen de ne sıtma ol ne de öl.Üstad telaşlandım bir an,Yazının sonuna gelince gül Allah'ım gül.Soğan bu soydukça saklanır cücüğü.Adaletsiz ortamda olur mu suçun büyüğü-küçüğü.Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
Yazılanların hepsi de doğrudur. Sadece sonda ki not yanlış.
Olay aynen Suat'ın anlattığı gibi oldu. Hapisteyim. Üç ayı doldurmak için
her gün hapishane duvarına çizik atacağım.
Aslında soyadı tutmayanları ziyaretçi almıyorlar. Benim yaşlılığım, Suat'ın da kariyeri
nedeniyle görüşmemize izin verdiler. Siz defterimizin değerli yazarları, şairleri;
dua edin de af çıksın. Zira önümüzde seçim var.
Tahmin edebiliyorum. Ben bile yazıyı okuduktan sonra demirli mi diye pencereleri
yokladığıma göre, kim bilir bizi seven sizler yazının sonunda ki notu görünceye kadar
çok üzülmüşsünüzdür, Suat'la bu defter sayesinde tanıştık. Dost olduk. Birbirimizi aramazsak, sormazsak huzursuz oluruz. Ne ilginç diyaloglar geçer aramızda. Söyleşir güleriz. Benim
canım kardeşimin kendine has öyle güzel bir gülüşü vardır ki, Onun gülüşünü duyanın
hastası olsa bile gülmeye başlar.
Eskiden defterimizde böyle şakalaşmalar, takılmalar olurdu. Çoktandır böyle şeyler olmuyordu. Sağ olsun Suat'ım güzel bir espriyle bunu başlattı.
Bir kuru soğandan çıkan mizahi bir yazı. Bu yazıdan hiç haberim yoktu. Ben de sizlerle beraber
okudum.
Yaşasın Dostluk.
Yaşasın Defterimiz.
Sen de çok yaşa benim Canım Dostum Suat'ım.