- 271 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEK ANLAMDA ORUÇ
Bazı şeyler ailede, bazı şeyler okulda , bazı şeylerde bizzat hayatta yaşayarak öğrenilir.
Çocuktum ! Beş altı yaşlarında var ya da yoktum.
Evimizde oruç için hazırlıklar yapılıyor, annem söhür (sahur) için yemekler pişiriyordu.
Babam sepetler dolusu peksimet ve ipe dizili kâhkelerden alıp getirmişti eve.
Annem , “oruç tutucusanız söhüre sizi kaldırıcım ona göre!” dedi.
“Aney ben tutucum , kâhke de yiycim !“ dedim
“Aney kurban sen daha küççüksün. Öğlene kader tut. Sonra beğe sat.”dedi.
Oruç nasıl tutulur bildiğim yoktu ki!
Tek derdim babamın söhür için aldığı şeylerden yiyebilmekti.
Annem gece yarısından sonra bizi uyandırmaya çalıştıkça, yastığa daha çok gömülür ayılamazdık bir türlü.
“Aha şimdi top patlarsa görürsünüz gününüzü! Bir daha da kâhke yiyemezsiniz. Kâhke söhüre kalkanların hakkı taman ! “der demez fırlardık.
Çayımızın içine bir peksimeti batırır yerdik. Bir kâhkeyi batırır yerdik.
Sanki gündüzmüş gibi bütün mahallenin ışıkları ortalığı aydınlatır, komşuların sesleri şenlik havasına dönüşürdü.
Karnımız doyar doymaz gözümüz yatakta olur,” küt” diye uyur kalırdık.
Sabah uyanınca ev işlerinin telaşına dalardı annem.
“İşler bitince bize yemek hazırlar anam “diye düşünürdüm.
Ne arasın! Yok!
“Aney ,acıktım!”
“He kızım öğlene kader tut. Beğe sat! Az kaldı aney kurban! “ derdi.
“Aboww ! Ben nasıl dayanıcım?
Açlıktan zehir zahfaran boyanıcım
Anam beni anlamor derdimi kime yanıcım?”
Kendi kendime böyle düşünürken derecte (merdiven) anamın mercan çiçeğini gördüm. Nasıl da güzel açmış. Kırmızı kırmızı!
Bir kelebek konup kalkıyor, ardından bir arı gelip konuyor.
“O zaman bu çiçekte bal var .”dedim.
“Nasılsa anam öğlene kadar yemek vermici ! Ben de arılar gibi bu çiçeğin balını somurur dururum .”
Beni kimsenin gördüğü yok. Çiçekleri tek tek koparıp şeker gibi balını emip atıyorum.
Yere ne kadar çiçek atmışsam anam görür görmez bir çığlık attı.
“Beeeee’ !!!! Kele kızım nettin anam sen?”
“ Heç vallah aney Berşi etmedim.
Bes dadına baktım.”
Anam ne güleceğini biliyor, ne de ağlayacağını bilebiliyordu.
Derec mercan çiçekleriyle kaplı kırmızı bir halı gibi olmuştu.
Annem yaptığı hatanın farkına varmıştı belki de!
Beni karşısına alıp hiç kızmadan orucun ne olduğunu, kimlerin tutması gerektiğini bir bir anlattı.
“Daha sen küçüksün büyüyünce tutarsın”dedi. Ama sahura da kaldırdı birlikte sahurun güzelliğini yaşadık.
Büyüdüm. Büyüdükçe orucun gerçek anlamını öğrendim.
Oruç,kul hakkı yememekmiş öğrendim.
Oruç yetim hakkı yememekmiş öğrendim.
Oruç,karnını gece tıka basa doyurup, gündüz uyumak demek değilmiş öğrendim.
Oruç, gösteriş yapmak demek değilmiş öğrendim.
Oruç bir lokmanı bile olmayanla paylaşmakmış öğrendim.
Oruç, sadece belli bir süre için mideyi terbiye etmek değil ruhu terbiye etmekmiş öğrendim.
Komşun aç yatarken , senin tok yatmaya hakkın olmaması imiş öğrendim.
Hakkın olmayan şeye göz koymaman gerekirmiş öğrendim.
Ruhunu kinden nefretten arındırmakmış öğrendim.
Dilini yalana, riyaya döndürmemekmiş öğrendim.
Oruç, boşu boşuna aç kalmak demek değilmiş öğrendim.
Ben bunları öğrendim .
Gerçekten ruhumu, yüreğimi, bedenimi oruç sayesinde arındırdım. Kurdu kuşu ağacı çiçeği böceği anlamaya, algılamaya çalıştım. Onların yerinde ben olabilirdim. Onların ağzı var dili yoktu. Ne acıktıklarını, be de susadıklarını söyleyebiliyorlardı.
Ya ben onlardan birisi olsaydım! İnsanların gözlerine melul mahzun baksaydım da , beni anlamasalar kovalasalardı. Ne yapardım?
Kendimi onların yerine koymayı öğrendim.
Şimdi bahçemde onlarca kedi ve köpek var. Yemek zamanı geldiğinde kendim yemeden onların karnını doyururum.
Hayatın böyle paylaşım yaparak güzelleştiğini bu sayede öğrendim.
Herkese bu güzelliklerden nasiplenmeyi dilerim. Esen kalın!
04.04.2023
Tülay Sarıcabağlı ŞİMŞEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.