- 345 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Hiçlik
İçimizdeki hasret bazen bizi geçmişimize götürür.’Eski günler ‘ diye başlarız hüzünümüzün bahçesinde dolaşmaya bilmeyizki geçmişi düşünmek sizi geçmişte yaşatmıyor sadece bugünü kaybediyorsunuz.Kısa ömrünüzü fiilen daha bir kısaltıyorsunuz. Zaman içinizdeki şeytana dur deme zamanı olsada siz bunu başaramıyorsanız çok şeyi kaybetmiş oluyorsunuz.Sakıncalı yaşamlar çoğumuzun heybesinde saklanıyor bu hayat denen yolculukta.
Gözlerine bakabildiğiniz kadınları seviniz. Onlar sizle huzur kırıntılarını olsun bahar çiçekleri gibi paylaşabilirler.Gözlerine bakamadıgınız kadınlar korkmanız gereken kadınlardır. Bir erkeğin kadından korkması aslında hayattan korkmasıyla ilgili bir sorun oluyor. Ah o yanlış zamanlarda yanlış bakışlı bir pencereden izlediğim dünya. Biliyorum yalansın ve ben o yalana mahkumum. Haydi bana şiirler oku içinde insan kokan söz cükleri olan .
Şöyle iki laf yudumsayacak birilerinin olmamasının acısını yaşıyor ruhum. Öylesine kırılganımki şu sokaklarda kendi yanlızlıgımın mahkunlugunu yaşıyorum.Sabahın belli bir saatinde dışarı çıkıyorum. Cddede birkaç esnaf ve savaştan kaçan ejnebilere apartmanda daire satan emlakçılar. Ksık Tıknaz kafalı esmer itici kadın suliyetleri sessizce dolaşıyor etrafta. Hani en son korkunç göreceğim tipler öne çıkıyor.
Kısık bir ışık dahi yok geleceğe karşı duyulan özlemde .Yitenlerin yoksunluğu daha bir yakıyor boğazı. Kırılgan bir sıvalşamanın içinde tükeniyor hayat.
Postane biaları on yıllardır şehirlerin merkezlerinde kalabalıklara yoldaşlık yapıyor. Ben çocukluğumdan bilirim o sarı siyah tabalalı binaları.Geçmişte pul satışları olurdu,Mektuplar önemsenirdi.Şehirler arası memurelerinin telefon bağlantıları sabırla beklenirdi. Dogal bir akışı vardı hayatın .Sonra yılgın bir ömür tüm insanların hayellerine dikenli teller ektiler.Çok basit konuları öncül edip önemsel yanlışları görmezden gelen insanlar oluverdik.Umudumuzun ve hayellerimizin sınırlarını bilemedik.Birde fedakarlıgn dozunu kaçırdık kendi hayatlarımız başkalarının hayatlarına peşkeş çekilirken bizler bu durumun sonuçlarını görmezden geldik.Emkçi insanlar mavi yakalı beyaz yakalı kıravatlı tulumlu kapitalizimin çarklarında ezildiğimizin gerçekliğinden ırak bırakıldık. Kapitalizim gereksel olmazsada ürttegi biz üretilenin peşinde sürüklendik.Üretenin değerini bizim alın terimizin verdiğini görme şansı bırakmadılar.Bize tanrının cennetini pazarladılar .Yetkisizdiler biz onları cehaletimizle yetkilendirdik.Cinsel rusal dinsel ekonomik bir çatışkının zavallı mahkumları yapıldık. Biz korkuyu cesarete tercih ettik. Bizi ezmediler biz ezilmeyi kendimizin kaderi sandık.Tabi durum böyle değildi olmamalıyıdI.Dünyamızı geniş açılarla biçimlendiremedik. yıkık çöküntü bir yorgunluk omuzlarımızda bizi çökertti.
Bir kadın vardı çok kadınlardan izler taşırdı bakışlarında kanadı kırık kuş gibiydi .Konacak bir dal arıyordu.Yapamadım taşıyamadım yükünü onun kadın bakışlarının .Devrimci işçiler inandıkları ülkelerinde hikayeler anlattılar geceye. Gece doğan günü görmezden geldi.Bende görmezden geldiğim özgürülügün sevincini.Hep hüzünlüydü ömür.Kimbilir belki böyle olmalıydı.Birgün şirinin oglu serdal minanın dedesi tüm dikenlerini saklayıp ruhunda çekip gidecekti o toprağın ardındaki meçhuliyete. geride kalan bir izdüşüm arsız kadınlar gibi onursuz erkekler gibi yalnız kalacaktı yalanlarında bu yalan dolan dünyanın .
Sana türküler söyledi hayat sen onları dinlemek istemedin.Kısık sesli pireler adam olup dolaştılar yavan köylerinde bu çözümsüz kavgaların.Kıytırık bir odada şöyle kendince bir kömür sobasında tüketti o mavi gecenin yanlızlıgını hayelleri. Bana hikayeler anlatan korku hep siyah tuvallara çizdi resimlerini.Turanç bir sütyen takmıştı gögüs uçlarına o esmer saçlı devrimci kadın. Ankara Diyarbakır arasında bir tiren kompartumanında üşümüştü gençliğimiz.
Dünüyormki Dünyadaki tüm kutsalları yok saysak insanlar özgür olabilirmi ! Bu sorunun yanıtı oldukça çetrefilli.Çünkü biliyoruzki kutsalların insanlara ihtiyacı olmuyor.Kutsallar gereksel oldukları için insanlarca oluşturulmuş oluyorlar. Örnek verecek olursak tanrı kavramını gösterebiliriz.İnsanlar tanrısız yapamıyorlar.Yapamıyoruz ! halbuki tanrı insanlar onu red etselerde (pek mümkünlülügü olan bir durum değil ) tanrı varsa vardır.
İnsan denen varlık tanrıyı arıyor.Onu kabulleniyor. Tanrı bunun için insanlara bir yol çizelgeside sunmuş (kutsal kitaplar ) Tüm kutsal kitapların tanrı kelamını dünyadaki bir çok inançkar kabulleniyor.Okaynagı kendince yorumluyor.Burda çoğulu tekile indermenin gerekçesi tüm kutsal kitapların kaynağının aynı olması .Bazı kutsal kitapların değiştirildiği yozlaştırıldığı düşünülsede bir diğer yandan kaynağı özgün olmakla birlikte işlevre yorumla yozlaştırldıgı düşünülebilecek kutsal kaynak yada kaynaklarca günümüzde etken olabiliyor. Tanrının kelamı bireyin algısıyla başka bir evrime dönüşmüş olabiliyor. Kutsal algı yerini sorguya bırakabiliyor.Temiz akıl sahipleri biliyorki kutsiyet vahiy kaynaklı kitap biz Müslümanlar için kuran önemi yüksek olan dikate alınması gereken aklı öncül kılan öğretilerin başında geliyor. Bilelimki insanların ölümlü olarak dinlerle problemi olamaz dinleri red etmeninde sağlıklı bir duruşu olmuyor.Peki niçin seküler düşünmek gerekli oluyor. Görüyozki din mistik haliyle kalıplarını esnetemiyor bu onun kaynağından kaynaklanan bir sonuç olarakta karşımıza çıkmıyor.Sorun durumu anlamak ve filiyatta biçimlendirmekle ilgili bir durum .Bunu anlamak istemiyoruz Çünkü inancımız dahil çok şeyi başkalarına bırakmayı kolaylık olarak görüyoruz.Bİirleri düşünsün ve bizi rahatlatsın.O birileri şimdilik kendileri için dünyalar kurmakla meşgüller ve dini bu eylemlerinin paydaşı yapmaktan çekinmiyorlar. Yanılgı ve çözülme birey için burda başlamış oluyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.