- 275 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Son Elçi’ye Sordum
Son Elçi’ye Sordum
“Son Elçi’ye Sordum” Yazar Mustafa Ökkeş Evren’in 2020 yılında, Anadolu Yayınları aracılığıyla okurlarıyla buluşturduğu kitabı. Elli altı sayfa hacminde olan kitap, “Hayata Dair”, “Kardeşliğe Dair” ve “Evrensel Çağrı” bölümlerinden oluşmaktadır. Daha çok çocuk edebiyatı eserleri ve dergilerden tanıdığımız Mustafa Ökkeş Evren’in farklı edebi türlerde onun üzerinde eserinin olduğunu biliyoruz. Yazarın, ön söz yazısındaki tabiriyle; tasnif etme, isimlendirme, hikâye edilmiş bütünlükte ve insicam içerisinde kurgulanmış bir eser olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlatımlarda hem Peygamber efendimize tazim hem de okurun, seçilen seksen hadisi kolaylıkla anlamasının ve öğrenmesinin amaç edinildiğini görmekteyiz.
Kitabın içeriğinde bir gezintiye çıkacak olursak; Yazarın gönül diliyle, şairane üslubuyla, Peygamber efendimizle karşılıklı kurgusal bir hasbihali işlenmektedir. Yazarın; Ayetler ve Hadisler ışığında, Peygamberimizden öğrenilmek istenen seksen soru ve seksen hadisi şerifi ihtiva etmektedir. Bu seksen hadis ışığında İslam ahlâkı, temel esaslar, Allah’a itaat, Peygamber sevgisi, komşuluk, kanaat, iyilik, hayırseverlik, sevgi, selamı yayma, alçakgönüllülük, kardeşlik, misafirperverlik, bunların karşısında mal, servet, kötülük, kibir, gıybet, haset, zan gibi birçok konuya, seksen hadisin ışığında cevapların verildiğini görmekteyiz.
Rehberimiz, önderimiz Hz. Muhammed (s.a.v) efendimize sorulan sorulara ve verilen hadisi şerif cevapları örnekleyecek olursam. Bu içerik ve konulara dair verilen seksen hadisi şeriften bir tanesinin soru cevap bölümü şu şekildedir. Yazar: "Efendim, Rabbimiz Ahzap Suresi Ayet 41,42’de "Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. O’nu sabah akşam tesbih edin." buyurmaktadır. Acaba Rabbimizin en sevdiği söz hangisidir? O’nu hangi sözle anmamızı öğütlersiniz? Peygamber Efendimiz: "Allah’ın en çok sevdiği sözü sana söyleyeyim mi? Allah’ın en çok sevdiği söz, Sübhanallahi ve bihamdihi demektir" (Müslim, "Zikir" 85) Ayrıca notlarıma aldığım bir kaç hadisi şerifi buraya not düşmek istiyorum izninizle. "Bir köyün sürüsüne salıverilmiş iki aç kurdun verdiği zarar, servet ve mevki düşkünü bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir" (Tirmizi, "Zühd" 43), "Haksız olarak öldürülen herkesin kanından bir pay, Âdem’in ilk oğluna ayrılır. Çünkü o, insan öldürme çığırını ilk başlatan kişidir" (Buhari, "Cenaiz" 33)
Peygamberimize duyulan sevginin ve saygının birçok görüntüsü vardır. Bunlardan birisi şu şekildedir. Eski Türk geleneğinde ve hatta günümüzde kimi Türk devletlerinde uygulanan, birine yaş sorulacağı sırada; eğer kişinin yaşı 63’ü geçtiyse “Haddi aştık” deyişini kullanılmaktadır. Buradaki maksat, Peygamber efendimizin (s.a.v) 63 yaşına hürmeten duyulan sonsuz saygı ve sevgiden ötürü, yaşça büyük kimseler bu deyimi yıllar boyu kullanmışlardır. Günümüzde de ara ara hatırlanan bu deyiş, unutulmuş veya unutulmaya yüz tutmuş geleneklerimizden birisidir maalesef.
Yazarın dediği gibi, seksen soruda devri âlem yapılmakta bu eserle. Gerek içerik, gerek Peygamber efendimizin birçok hadisine yer verilmesi, gerek gül motifine yer verilmesi, gerek ön söz bölümün de gönül coğrafyamız dışındaki bazı değerlerin, Peygamberimiz hakkındaki güzel sözlerine yer verilmesi, Veda Hutbesi, en son sayfa da bir naat-ı şerife yer verilmesi tam bir bütünlük içerisinde işlenip felsefesiyle, öğretileriyle, ahlakıyla Peygamber efendimizin hadisleri işlenmektedir. Peygamberimize neler söylenmiş bir göz atacak olursak: Mesela, La Martine, Peygamberimiz için şunları söylemiş: "Şayet "gayenin büyüklüğü", "vasıtaların küçüklüğü" ve "sonucun azameti" insan dehasının üç ölçüsü olursa, modern tarihin herhangi bir büyük şahsiyetini Muhammed ile kıyaslamaya kim cüret edebilir" Bizim değerlerimizden Süleyman Çelebi’nin ifadesiyle, Peygamber efendimiz “kâni-i irfân”dır. Yani irfanın bizatihi kaynağıdır. Bu iki güzel sözle şimdilik kifayet edelim.
Peygamber efendimiz ve gül, kültürümüzde yan yana anılmaktadır. "Muhammed" ismi, "çok övülmüş, birçok güzel huylara sahip" anlamına gelir. Ayrıca gül, evrensel kültürde; sevginin, aşkın, güzelliğin, yeniden doğuşun, zarafetin, hikmetin ve coşkunun sembolüdür. Kültürümüzde gül, zahirî perspektifin yanında mana itibariyle de Peygamberimizin simgesidir. Fatih Sultan Mehmet, O’na (s.a.v) olan muhabbetini belirtmek için gül koklamıştır. Edebiyatımızda sevgililer hep güle benzetilir. "Yılda bir kerre menâr-i sâhdan dîdâr gül /Gösterir nite ki nûr-i Ahmed-i Muhtâr gül" (Necati Bey) Bunlardan başka edebiyatımızda lâle ve gül metaforunun birlikte ele alınıp işlendiğini bilmekteyiz. “Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül! / Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül’...(Yahya Kemal)
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, onlar, Allah’ın kendisine nimet verdiği Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihlerle birlikte olur. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa, 69) Peygamberimizi ölçü edinip onun hâliyle hâllenmek biz Müslümanlara müstesna aydınlık bir yol olacaktır. Son bölümde "Evrensel Çağrı" başlığında Peygamber efendimizin Veda Hutbesine yer verilmiş olduğunu görüyoruz. İnsanlığın kurtuluş reçetesi, insanlık onurunu yücelten bildirisiyle anlatılan konularla nihayete erdirilmiş adeta. Veda Hutbesinden bir bölüm şu şekildedir; “Ey İnsanlar! Cenabı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır” İyi okumalar.
İlkay Coşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Sayı 115, Haziran 2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.