- 424 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KEDİLER VE BİZ DİŞİLER
KEDİLER VE BİZ DİŞİLER
Denemelerimi düşünce eyleminden yazma teşebbüsüne taşımak açıkçası pek de kolay olmuyor. Bu cesaretsizliğimi görmüyor gibi davranmak da elbette akıl kârı değil. İki satır karalayana kadar bazen sağ kroşe bazen de sol kroşe ile bir güzel pataklanıp nakavtla yere seriliyorum.
Orta Çağda yaşamadığıma göre ve engizisyon mahkemelerinde cadı ilan edilip yakılma ihtimalim de olmadığına göre iç sesim “Bir silkinişle hikâyelerimi farklı kulvarlara taşıyabilirsin artık.” diyordu. Gerçi giriştiğim her müsabakada çılgınca alkışlar ve tezahüratlarla karşılaşmayacağım da kesin.
Hasmını kündeye getiren bir edebiyatçı gibi yenilgilerden de nasibini alıp ders çıkarmak şart. Keza bir sonraki müsabakaya (rövanşa) daha da donanımlı çıkmanın önemini bir papağan gibi kendi kendime durmadan tekrarlamam gerekiyor anlaşılan.
Orta Çağda kedilerin düştüğü durumla ilişkilendirmek ne kadar doğru buyurun siz söyleyin ama yine de bilgin Desmond Morris şöyle yazıyor kediler hakkında:
"Dini bağnazlar, kendi maksatlarına uygun olarak diğer insanların kahramanlarını kötü adamlara dönüştürmek gibi kurnazca bir metot kullanmışlardır. Bu şekilde, daha evvelki kültürleri muhafaza eden antik boynuzlu tanrı, önce Hristiyanlığın Adi Şeytanı’na dönüştürüldü ve Kadim Mısır’ın saygıdeğer mukaddes kedisi, Orta Çağ Avrupa’sında lanetli sihirbazın kedisi oldu. Daha önceki bir dinî inanç tarafından mukaddes sayılan birçok şey, otomatik olarak yeni bir din tarafından lanetlenmiştir. Bu şekilde, kedinin insanlıkla olan uzun süreli birlikteliğinin en karanlık devresi başlamış oldu. Kediler yüzyıllar boyunca zulüm gördü ve üzerine yığılan zulümler kilisenin tam desteğini aldı."
Ya biz dişiler ne olduk? Kedilerle aynı kaderi paylaşmadık mı? Bizim de tırnaklarımız kökünden sökülmedi mi? Dokuz canımız varsa hepsi de basit suçlardan hüküm giyip darağacında sallandırılmadı mı ya da giyotinle idam edilmedi mi, bir gonca gül gibi dalından koparılıp solmaya terk edilmedi mi? Damdan dama atlamaya niyetlendik, başka silah bulamadılarsa bir sapan edinip taşa tutmadılar mı? Kızgın kumlara gömmediler mi? Hep birlikte cehalet canavarının önüne yem diye atıldık. Geriye kalan sakatat türünden parçalarımızdı, onları bile heba etmediler.
Kimdi bu kendini bilmezler...
İşte tarihten bir örnek:
Papa IX. Gregory’nin kedilerden nefret ettiği ve onları yok etmek için fetva verdiğine dair yaygın bir kanı da var. İddialara göre, kedilerin toplu olarak öldürülmesi Avrupa’da veba salgınının yayılmasına neden oldu.
Doğanın işleyişine yapılan farkında ya da farkındasız birçok iğrenç oyunun sonu fiyaskoyla sonuçlandı. Bu örnekten yola çıkarak düşüncem er ya da geç kadınlar da öcünü acımasızca alacaktır, demedi demeyin...
H. Çiğdem Deniz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.