- 193 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TAKTAKI ALİ'DEN ÖTESİ NEYDİ
Komşumuz Hacının Gızı Emine dezzem iyi bir hikaye anlatıcısıdır. Masal anlatır. Yaşayan bir hazinedir adeta. Küçük bir çocuktum. Hikayeye merakım vardı. İlkokula başlamamıştım. Aklım ya eriyordu ya ermiyordu. Abim bana Bremen Mızıkacıları’nı okuduğunda o hikayeyi ezbere biliyordum. O zamanlar korku içime sinmişti. Hep sessiz olayı tercih etmiştim. Yoksa gürültü çıkarmanın nelere yol açacağını tahmin etmeliydim. Çocukluğum evcildi. Hep evimizin etrafında oynardım. Saban yapardım. Bayırın akıp biriktirdiği yumuşacık toprağı işlerdim. Ekinlerim yeşerip ımlık olduğunda çok sevinirdim. Hayallerim vardı. Evin bekçisiydim. Güz geldiğinde evde kise kalmadığında incirleri korumak asli görevimde. Bir defasında Muradın Gızı ağılın dışından incirin dalını eğip koparırken çok sert bir şekilde müdafa etmiştim. Ağılın Altı’ndan Gısaoğlangile çiğir giderdi. O zaman Gışla ağıllıydı. İki tane çatal söğüt vardı. Söğüdün birinde asma vardı. Öyle bir üzüm tutardı ki ye ye bitmezdi. Ama çok sarptı. Babam çataldan çatala merdiven yapardı da öyle üzümlere ulaşılırdı. Nizipli çok cesurdu. Düşmekten hiç korkmazdı. Çıkar üzümleri atardı. Mamıcı çıkanlardan sağlam olanları mideye indirirdik. Gışla’nın karşısında Goca Havlı’da sultanı kirezi vardı. Boydan boya kesme çalısıyla sımsıkı ağıllıydı. Tatar’ın oğlu yanında bizim Nizipli faşkırığı boğazından yakalamıştı. Korku içinde izliyorduk. Ama o kahramanlık peşindeydi. İçki içer. Ot atar , gara demlikte haşladığı çayı içer. Sarhoş olunca sağa sola sataşırdı.Cendermenin davışını aldığında gaça gaça dağa düşerdi.Herkese zar ağlatırdı. Bir defasında dedemin fındık cevizi vardı. Tarla ortaklıktı. Daha belişilmeden askere gitmeden evvel tavlaktan dikmişti. Ceviz o kadar güzeldi ki her kırdığımda içi çil çıkardı. Kabuğu inceydi. Babam o cevizden çetil bastırırdı. Dedem cevizin başındaydı. Çıpığı vurdukça dibine şakır şakır tavlak dökülürdü. Fatoş bir defasında bağırıyordu. Yetiş Cennet Bibi babam dedemi öldürüyor. Ulan bana örmeyi getirin. Yokuş yokarı koştukça soluğumuz kesiliyordu. Nizipli öfkelenmiş Faloğlan ile Göğ Hacı’yı çatmıştı. Ataşın içine gafalarını sokup sokup çekiyordu. Herkes korku içindeydi. Nizipli’yi örme ile bağladılar. Faka düşen ayı gibi bir o yana bir bu yana kafasını vuruyordu. Dedem çok gızgındı. Ben bunu asıp yakacağım diyordu. Faloğlan ve babam bıraktırmıştı. Nizipli kayıptı. Nerden çıktı geldiyse hışım gibi geldi. Elinde tüfek vardı. Dolma çifteydi. Dedeme söğmeye başladı. İn cevizin dibine sıkacağım ortana diye bağırıyordu. Biz korkudan titriyorduk. Kesmelerin arkasına saklandık. Olup biteniizliyorduk. Dedem indi. Anam ulan ulan eşşeğe bak diye bağırınca takıladı gitti. Gısaoğlanlara vardım. Emine Garı’nın evi iki katlıydı. Altdamı topraktı. Mağların üzerine hacarı döşerlerdi. Üstüne tapdöşşeği ile kapatıp toprak dökerlerdi. Kenarları daş duvardı. Duvarın sağlam olması için gatil goyarlardı. Altdamında sığır ve atlar galırdı. Goyunun ve arının damı ayrıydı. Evin önünde zibillik vardı. Tevriz, bal gabağı çok olurdu. Gabağın sütlüsü çok güzel olurdu. Biz gara gabaktan sütler yerdik. Bana her varmama Taktakı Ali, Okçu Memmet, Ayıoğlu hikayesini anlatırdı. Bana bir yumuş buyurduğunda Taktakı Ali’den ötesi neydi diye sorardım. Bana çok anlatırdı. Adeta ezberlerdim hikayeyi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.