- 229 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Boşluk Değil Hayat
“Boşluk Değil Hayat” Üzerine Derkenar
"Boşluk Değil Hayat" Yazar Ercan Ata’nın Ötüken Neşriyat aracılığıyla 2022 yılında okurlarıyla buluşturduğu deneme kitabı. Doksan sayfa hacmindeki eser otuz deneme yazısından müteşekkildir. "Uzaklara Doğru, Boşluk Değil, İnsanlık Hali, Oradan Buradan, Ömür Serüveni ve Kısaca Hayat" şeklinde, altı yazı bölümünden oluşmaktadır. Alt başlıklarda, "huzur, mutluluk, yalnızlık, ıssızlık, iyilik, özgürlük, çirkinlik, arkadaşlık, dostluk, yaşama sevinci, yaşlılık, ölüm" gibi birçok konuya temas edildiğini görmekteyiz. “Boşluk” konusu başat olmak üzere bütün bu destekleyici ve açılım sağlayıcı alt başlıklar, eskilerin dediği gibi "efradını cami ağyarını mani’ bir şekilde ele alınmaktadır.
En çok dikkatimi çeken, kitap isminde de yer almış olan "boşluk" teması ve yazısıdır. Yazılanlarda daha çok, insanın içerisinde olan ve gün geçtikçe büyüme temayülü gösteren boşluklar üzerinden konu ele alınmaktadır. Boşlukların olumlu bir ciheti vardır elbet ama yazar için boşluklar daha çok yaralayıcıdır. İçerisinde kaybolunan koca bir çöl gibidir bu boşluklar. Boşluklar, en hafif haliyle insanları öldürmeyeceğinden, olsa olsa sersemleteceğinden dem vurulur. Sevdiklerini kaybetmiş bireyin, kezzabın acısına bürünmesi gibidir. Hatta içindeki boşluğun yarısının, anne ve babasını kaybetmiş bir çocukluk olarak görür. Sonuçta boşluk, gelecek nesillere bir miras olacaktır. Boşluğun, insanı pişireceği, dehlizlerden kurtuluşun bir anahtarı olabileceği, zorlukların kolaylığa, zararların kâra tevdi edebileceğine yönelik bir inanıştır.
Yazar, kitap isminde "Boşluk Değil Hayat" derken, tabi ki de hayatın önemine önemli bir vurgu da bulunmaktadır. Ayrıca, hayatın boşluk kabul etmeyeceği, boşluk görülen şeylerde de bir doluluğun olabileceği, illa ki bir boşluk varsa, bu boşluğa sağlı sollu yaklaşımlarla, çözümleme ve açılımlarla üzerine gidilmesi ve yol alınması gerekliliğine dair mülahazalar da bulunulmaktadır. Yazarın; hayatı, yeknesaklıkla ve dünyayı da “denî dünya” yani geçici, fani dünya olarak isimlendirmesinden, nitelemesinden mülhem bu bakış açısını kolaylıkla çözümleyebiliyoruz.
"Boşluk Değil hayat" mottosu ve kabulüyle çok şeye önden bir cevap bulunmaya çalışılır adeta. Her zaman yaşamakta olduğumuz deprem gerçeği üzerinden de anlatımların mukavemeti desteklenir. "İnsanı bedenen ve ruhen destekleyen yaşama sevincine hepimizin ihtiyacı var. Onu bir binayı taşıyan kolonlara benzetebiliriz. Kolonlar yoksa binalarımız da tuz buz olur" (sayfa 86) Başka bir yerde de "Yaşama sevinci, bizi emniyet kemeri gibi hayata bağlar" (sayfa 85) Burada anlatılanların birçoğu tedbir üzerine hareket etme olsa da son tahlilde "Kişi, kendini korkak alıştırmamalı hayata karşı. Bu hayat sonuçta bizimdir" (sayfa 78) gibi bir serazatta taşımaktadır. Boşluklar hayatta hep vardır ve var olmaya devam edecektir ama önemli olan insanın inşasında bulunduğu ve büyümesine yardım ettiği bu boşluklara düşülmemesi asıl olmaktadır. İnsanın bu dip boşlukları bir kara delik olmaya görsün.
Her ne kadar insan portresi, umut ve motivasyon görüntüsünde beslense de daha çok hüzün atlasları çıplak ve yoksul kalabilmektedir. Kırılan ve suskun bir ney gibi nefesleniliyor maalesef. İnsanın melekî yanlarının yanında, sarsak, kötücül habis ur duygularına da dikkati çekilmesi çift yönlü bir bakışı getirmiştir. Bu kadar olumsuz hallerin yanında, başlarımızın üzerinde tonlarca yük biriktiriyoruz bir taraftan. Ama her şeye karşın her türden zorluk ve güçlüklere rağmen, hayata müspet ve menfi cihetlerden yaklaşmak birçok derde ve sadra şifa olacaktır.
Ele alınan birçok konu, genel bir çerçeveden ele alınır ve devamında bu mahdut konuların özüne inilir. Anlatımlarını, muhibbanın söyledikleri, yazdıkları üzerinden de desteklenir. Mesela, kış ve karın işlendiği yazının bir bölümünde Cenap Şehabettin’in ’Elhân-ı Şitâ’sının bir bölümüne yer verilir. Üstat Sezai Karakoç’un "Kar" şiirine göndermede bulunulur. Bu şekilde örneklemelerle devam eder konu ve yazar yazısını, adeta kar ve kış güzellemesiyle nihayete erdirir "...kış belki de mevsimlerin en güzelidir. Kış şarkıları duyumsayabilen insanı nerelere götürmez ki..." (sayfa 57)
Bunlarla birlikte yazılarda, gönül coğrafyamız dışındaki değerlerden de verdiği örneklerle yazdıklarını destekler ve farklı bakış açılarını yazılarına eklemlendirir. Mesela Paulo Coelho şunu söylemiş. “En kusursuz cinayet, birinin yaşama sevincini öldürmektir” (sayfa 87) Başka bir yer de, Aristoteles; “Gerçek arkadaşlık iki bedende bir ruhtur” (sayfa 48) Son olarak başka bir konu da Stendhal şöyle söylemiş; “Güzellik, mutluluk vaadidir” (sayfa 45)
Hayata, dünyamıza, insana, bakış açılarımıza, yanlışlarımıza, doğrularımıza yönelik derinlikli mülahazalar okudum desem yeridir. Kötülerin yanında; kanaati başına taç yapanlar da, Âşık Veysel ve Borges gibi gözleriyle görenlerden daha fazla görenlerde, maddi ve manevi birçok setreden insanları da bolca görmek mümkün ve hep olacaktır da... Bakış açıları serimlenirken ve fikir teatisinde bulunulurken, kıyaslamalar da yapılır ve bolca sorular sorulur. Okuru düşünmeye, sorgulamaya iten, düşünce atını kamçılayan bu yazılanları, en iyi betimleyen arka kapak yazısındaki bir bölümle yazımı nihayete erdireyim. “…Yaşamak nesnelerden daha derin ve güzel bir edim değil midir? Kendimizden uzaklaşmaya çalışırken içimizde oluşan hayat adlı boşluğu ne kadar doldurabiliriz ki…?" Ama her türden olumsuz gidişata rağmen biz de yazar gibi düşünüp umudu taze tutmanın gücüne inanalım ve var oluşun rüyasını hep görmeye çalışalım. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
20.02.2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.