- 423 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Mevsim
Mevsim ismiyle ilk kez dün tanıştım. Ne kadar hoş bir ad vermişsiniz, dedim küçük kızın babasına. Gözlerinin içi güldü genç beyefendinin. Uzun, siyah saçlarını okşadı evladının ve "doğmadan beş yıl önce zihnimdeydi adı", dedi gururlanarak.
Kimbilir neydi : "kendisinde saklı olan büyülü hikayesi". Bu uzun zaman diliminde ne fikirler ne kararlar değişir, kaç mevsim gelir geçer lakin bu isim hep sabit kalmış, vakti zamanı gelince de işlenmiş nüfus kayıtlarına. Onlar el, ele tutuşup gittiler ben ise gitgide uzaklaşan Mevsim’de öylece kalıverdim düşüncelere dalarak.
Bugüne kadar; Nisan, Mayıs, Temmuz, Bahar, Yaz gibi pek çok isim duydum ama Mevsim bir başka güzel geldi kulağıma. Öncelikle, az önce sıraladıklarımın hepsini "mevsim çatısı"nın altında birleştiriyor. Bir kere seslenirken sert çıkmıyor ağızdan. Telaffuzu çok kolay, sevimli, anlamı ise bir hayli özel.
Neler yazdırır bana Mevsim adı, demiştim içimden. Sözüm asla havada kalmamalıydı, her ne kadar havayla alakalı bir kelime ise de dökülmeliydi satırlara biranönce.
Koca bir yıl, eşit sayıda bölünmüş mevsimlere : "İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış" diye. Mevsim, ismini çocuğuna veren baba, kanaatimce çok duygusal biri. Her mevsimin apayrı büyüsü olduğuna inanıyor olmalı. İnsanı, hayvanı, doğayı ayırt etmeden sevdiğini hayal ediyorum. Mesela şu anda içinde bulunduğumuz kış mevsimi her canlının bir nevi yaşamsal savaşı değil mi? Mücadeleyi ve sabrı öğretir insana. Doğadaki her varlık çetin geçecek bu mevsim için kendince önlemler alır. İnsanlar her nereye gitmişlerse koşar adım evlerine gitmek isterler. Sırtına, ayağına geçirdiklerinin yüküne bir de ısınmak için yaktıkları yakıt harcamalarının maddi külfeti eklenir. Bazıları kış mevsiminden nefret ederken bazıları da buz gibi havanın ardından başını soktuğu sıcacık evine, buharı üstünde yudumladığı tarhana çorbasına, mis kokulu salep, çay, kahve eşliğindeki derin kış sohbetlerine bayılır. Hele o yumuşacık yün battaniyeler altında kitap sayfaları çevirmelere ne demeli. Kışı bir atlatalım da gerisi kolay, diye başlar çoğu cümleler.
Hele ki bahara geçiş bir nevi kutlamadır. Doğanın uyanışa geçişi insana apayrı bir haz verir. Bahar, diriliştir, devrimdir, tabiatın renk defilesi, koku şölenidir.
Yaz mevsiminin insan üzerindeki en tesirli etkisi hafiflemedir, üşüme korkusu olmadan pencereleri sonuna dek açmak en güzeli de güneşi tenine çekeceği, kemiklerinin ısınacağı bir tatile yelken açmaktır. Bolluk, berekettir, aşktır yaz her anlamda.
Sonbahar, hüzün mevsimi diye anılsa da kimine göre romantizmdir, sevda türküsüdür. Ağaçların yapraklarıyla vedasıdır. Uzun geçecek bir kışa tatlı hazırlıkların başlangıcıdır.
Her mevsimin zamanı gelince açan çiçekleri, topraktan, köklere, dallara, sofralara uzanan şifa dolu sebze, meyvesine ne denir ki kocaman bir şükürden başka.
Ne çok resim, edebi eser, şarkıya ilham kaynağı olmuştur : "Mevsimler". Yaşanılan bütün duygular mevsimlerle anlatılmıştır. Ayrılıklar, vedalar, ölüm, vefasızlık gibi buruk, hüzün dolu hisler "Sonbahar, Kış", Aşk, Sevgi, Mutluluk, tatlı heyecanlar, umut yüklü duygular ise "Bahar ve Yaz" mevsimleri ile ilişkilendirilmiştir hep.
Güzeller güzeli Mevsim’ciğim seninle bir daha karşılaşır mıyım bilmiyorum ama dilerim her mevsim çok mutlu olursun, yaşamın tabiat kadar renkli ve coşkulu olsun. Elbette bu hislerim Dünya çatısı altında hepimiz için. Hayat her mevsim özeldir yeter ki yüreğimizdeki yaşam sevincini canlı ve dinamik tutalım.
YORUMLAR
Mevsim evet
Simli bir kavram, sözcük
Bir mevsimdi geçti deriz bazen
"Mevsim bahar olunca aşk gönüle dolunca
Sevenler kavuşunca yaşamak ne güzel" dediği gibi şarkıda
Evet dört mevsim
Türkiye, Anadolu
Birinden bunaldığımızda öbürüne sığınırız da, yek diğeri olmaksızın hepsinin bunaltıcı olacağının, dengeli dağılmayacağının farkında olmayız, olmak istemeyiz
Kış karıyla tecelli etmese, baharın yazın tadı olur mu demeyiz
Hastalıklar kırılmaz, börtü böcekten geçilmez ortalık, toprak yeşermez, meyveler tatlanmaz, havanın suyun tadı, kokusu bile kaçar
Fakat biz, ama biz kış kış demeye kalkarız kışa
Elbette yoksulun zayıf evi kışı kaldırmaz, imkânımız ölçüsünde arıyor muyuz, soruyor muyuz bu tip insanları peki, elbette devlet baba başta olmak üzere, fakat birey olarak görev gözeterek
Güçlü bir toplumsallık, dayanışma, gönüldeş olmak aşmaz mı sorunları?
Bu arada "Türkiye'm Uyanıyor" adlı şiir ayrı hoşuma gider hocam
Silkindi karanlığından
Pırıl pırıl sabahlara.
Tarla motor sesiyle uyandı
Bereket yüklü bahara.
Keyfince akmayacak gayrı
Seyhan, Sakarya, Tunca.
Alabildiğine yeşermiş tohum
Rahat topraklar boyunca.
Kemirmiyor yeşil kurt, pembe kurt,
Gönlümce büyümede pamuk;
Mesut günlere doğru Türkiyem
Aydınlık ufuk.
Yollar büyüdükçe ferah,
Bozkır yollara aşık;
Dost bir el gibi uzanmada
Her yana ışık.
Cümle dertler tükenir bir gün,
Türkiye'm gök maviliğince rahat;
Rüzgar gibi savruluyor harmanlar
Çalmak üzere özlenen saat.
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Dört mevsimi de simli simli yaşamak dileklerimle birlikte
Selam ve saygılarımla.