- 616 Okunma
- 4 Yorum
- 4 Beğeni
Bir garip yastık hikayesi
Nihayetinde yabancı kaldım bu hayata…
Bilmediğim bir diyarda açtım gözlerimi.
Nasıl gelmiştim buraya. Nasıl kurtulacaktım. Altından yapılmış bir patika belirdi birden önümde.
“Takip et beni.” dedi bana...
Yapılacak pek de bir şey yoktu, takip ettim ben de.
Uçsuz bucaksız bir tarlaya düştü yolum önce.
Askıyla ipe asılmış, güneşin altında kavrulmaya bırakılmış ruhlar gördüm. Nasıl bir dünyaydı ki burası. Bedenlerinden söküp alınmaları yetmezmiş gibi,bir de ipte unutulmuş çamaşırlar gibi güneşin insafına bırakıp gitmişlerdi sahipsiz ruhları. Bir tutam rüzgar için olmayan dudaklarıyla dua etmeye çalışıyorlardı. Tabii beden kalmayınca edilen dualar da bir şekilde anlamını yitiriyordu.
Yardım etmek istedim ama kocaman bir tabela vardı.
“ Anlayana kadar kurumalılar” yazan. Yola devam edilmeliydi anlaşılan.
Yürüdüm… yolum başka bir yolla kesişti.
Kendi içinde sonsuzluğa dönen yollar vardı. Yürüdükçe daha derine batıyordu yolcular. Neyin içinde ilerlediklerini bilemeden, yürümeye mecbur bırakılmış başka zavallı ruhlar…
Anlaşılan cezalar farklı farklıydı. Herkese uygun gelecek bedeller üretmişti yaratıcılar.
Hangi günah hangi cezayla örtüşüyordu, bilemedim. Açıkçası pek de kafa yormak işime gelmemişti. İçten içe biliyordum, devam edip gitmek istiyordum sadece. Bu içten davranışım başkalarına olan yardımseverliğimin önündeki tek engel değildi.
Kocaman harflerle yazıyordu;
“Yolu bitirene kadar yürümeli ayaklar, başka ayaklar kendi işlerine bakmalılar.”
Baktım, hatta aradım kendi işimi. Belli ki beni bekleyen bir bedel vardı buralarda. Ne kadar çabuk bulursam, o kadar çabuk dönerim dedim aciz bedenime…
Garip, birden bire kıymete binmesi köhne bedenimin. Demek ki dedim, elinden alınınca anlıyor insan gerçeği…
Devam etmeliydim… yürüdüm, yürüdüm taa ki bir çöle varıncaya kadar.
Ruhlar gördüm olmayan ayaklarından prangalanmış, kendinden parçalar kopararak besliyorlardı leş yiyicileri.
Eksilmek miydi cezaları yoksa başkalarını beslemek mi…bilemedim...
Sesleri çıkmasa da nasıl acı çektiklerini içten içe duyabilyordum. Eksildikçe tamamlanıyorlardı, bu cezada anlaşılan sonsuzluktan nasibini almıştı.
Tabii ki tabela başlarında.
“ Kendinden hiçbir şey kalmayana kadar devam edilmeli.”
İlahi bir şaka gibi geldi bu durum bana.
Yine de devam etmeliydim. Hızlandırdım adımlarımı. Taa ki demirden kafeslerle kaplanmış o yere varana kadar. Kocaman kafesler vardı sadece işaret parmaklarının dışarıda kaldığı. Her parmak için bir leş yiyici, parmaklar bitene kadar başımdan ayrılmıyordu. Bitince parmak yerine yenisi çıkıyor bir sonraki leş yiyici görev yerine geliyordu. Acaba dedim bu da neyin cezasıydı.
Tabelaya baktım.
“ Öğrenene kadar devam.” yazıyordu.
Artık iyice korkmaya başlamıştım.
Benim yürüdüğüm yolun da sonu yok muydu. Neyin cezasıydı bu hangi tanrının belası.
Benim dünyamdaki hiçbir tanrı olamazdı burayı yaratan...
Ya da en başından beri olay buydu...
“Takip et beni.” diye seslendi yine, altından patika bana. Devam et ki biteresin kabusunu….
O an anladım cezamdan önce uyarıldığımı…
Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım.
İlk önce derin bir nefes aldım…
Sonra bildiğim bir duayı tekrarlayıp yine uykuya daldım…
Başımda bir tabela…
“Unutmayana kadar uykuya dalma.”
YORUMLAR
Sen yaz hep emi nesildaşım, karlı bir dağ başından vadiye altımızda şamyel kayarken vadiye seyrediyor gibi senin himayendeki yürüyüşü, masmavi gökyüzüne şiirler ve yazılar yazacağın günlerin özlemiyle 😂😱 eksik olma eksik kalma hep yaz nesildaşım..
saygılarımla good night
black_sky
Sağlıcakla kalasın.
valla bu akşam kãbus falan görürsem senden bileceğim sky:)...bu kız bi gün yüreğimize indirecek bizim...valla bizi toptan gömecek...hayır yani bu yazıları okurken bi yandan da arka kadrajdan sanki the exorcist'in hortlamış ruhları ziyaretime geldi gibi oldu:)
ha bir de demişsin ki "artık iyice korkmaya başlamıştım." yok canım sana öyle gelmiştir o:) sen daha önce diri diri bizi gömeceksin, sonra da elindeki tabelayla "takılın peşime" diyeceksin" korkmanın sırasımı şimdi:)))...
kesin dersin bilmez miyim...
valla ben yazı mı okudum yoksa kısa metrajlı korku filmi mi seyrettim bilemedim...ama bi yandan da acayip keyif alıyorum seni okurken...sana takılmak da ayrı hošuma gidiyo umarım sinir olmuyosundur:)
o kadar da olsun artık, yüreğimi hoplattığına değsin bari:)
sevgiler sky...
p.s: senden mutlaka ama mutlaka musmutlu güzel bi resmin altında, tam tersi zıt duyguları içeren bi yazı okumak istiyorum sky...bunu dene lütfen olur mu...
kafama takılan ikinci şey; önce yazıp sonra mı içeriğe uygun bi resim buluyosun, yoksa tam tersi mi? onu merak ettim...
black_sky
Eksik olma dilerim.
Acaba dedim çocuk masalları mı yazsam. Hani yaramaz çocuklara bir masal okuyacaksın mum gibi olurlar valla;))
Şaka bir yana helallik almam gerekecek sizlerden. Biraz ölçüyü kaçırıyorum sanırım yazarken;))
Efendim önce yazı sonra resim oluyor bende. Resimlere bakarken resim beni çağırıyor ben bu duruma uygunum diye. Ama örtüşüyorlar değil mi;)))
Çok teşekkür ederim sevgili Güle yorumların ve varlığın inanılmaz keyif veriyor. Eksik olma dilerim.
Sevgilerimle.
Gule
eskiden; bizim mahallede Yasemin ablamız vardı bi tane...onlar da ailece Almanya'dan temelli dönüş yapmışlardı...böyle tek katlı çok güzel bahçesi olan müstakil Bungalov tarzı bi evleri vardı...o eve her gün hayran hayran uzun uzun bakardım...her neyse, Yasemin abla arada bi bizi çeşit çeşit çiçeklerin, ağaçların olduğu bu tropikal bahçede toplar sonra da masal okurdu bize...seneler geldi geçti üstünden hala o final cümle aklımdadır...hikayede 'topal hasan' diye bi karakter geçiyodu eğer yanlış hatırlamıyosam, cümle de şöyleydi:
-'sonra çıkmış gelmiş topal hasan...hani nerde? nerdeee? benim bacağım!' demiş-
bunu söylerken elleri de rahat durmazdı tabi Yasemin ablamızın, iki eliyle bacağımıza aniden yapışır peşine de bu final cümleyi taaak! diye patlatırdı yüzümüze, ses tonunu da ona göre ayarlar daha da hoplatırdı yüreğimizi...aynı hikayeyi kaç kere anlatmıştı daha doğrusu her seferinde biz ısrar ettik bu hikaye olsun diye...halbuki ezberlemişiz, olacakları biliyoruz, finalde başımıza gelecekleri de ama heyecanlı ya illa ki yüreğimiz ağzımıza gelsin ya da bacağımızı sımsıkı kavrayınca şöyle bi yerimizden zıplayalım onu istiyoruz...hiç şaşmazdı, çok usta bi anlatıcıydı Yasemin abla kendimizi iyice kaptırdığımız bi anda bi hamlede yapışırdı ayağımıza biz de basardık çığlığı o zaman...o yaşta bile öyle aksiyonları seviyoduk...
çocuk masalı deyince sen aklıma geliverdi şimdi...eğer bizim kafadan çocuklarsa eminim ki senden de aynı hikayeyi hep anlatmanı isteyeceklerdir ve emin ol çok seveceklerdir:)
Ben de teşekkür ediyorum sky bu güzel sohbet için...iyi akşamlar tatlı rüyalar:)
black_sky
Güzel bir gün dilerim;))
black_sky
Bizim öyküler bile iç karartıcı oluyor;)) siyaha tutkun olunca beyaza dair anlatılar da uzakta kalıyor.
Beğeniniz kıymetlidir.
Dişlemek hoş bir tabir olmuş yazı için;))
Sevgiler benden.
Sedanur
siyaha mavi katamazsakta siyahi masalla uyutup maviye mora dokunsakmi)😘😘