- 450 Okunma
- 8 Yorum
- 7 Beğeni
DOĞRU TERCİH
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayatımız seçimlerimizden ibarettir, derler. Normal şartlarda bunun karşılığını sıkça görüyor, yaşıyoruz. Bazı kısa öyküler vardır, bizi dürtüp de irkilmemizi sağlayan cinsten. Okuyacağınız hikâyeciğin de günümüzdeki insan profilini bir nebze olsun yansıttığını düşünüyorum.
“Büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış, kendi yolunu çizmek üzere ustadan ayrılmak istemiş. Ressam öğrencisine son bir dersi daha olduğunu söyleyip yaptığı bir resmi şehrin en kalabalık meydanına asmasını söylemiş. Yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan da beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını söyleyen bir yazı astırmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Tabloya bakmaya giden genç ressam, resmin neredeyse tamamının çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasına koşmuş.
Usta yeni bir resmi şehrin en kalabalık meydanına tekrar bırakmasını istemiş. Bu defa yanına çeşitli renklerde boyayla fırçalar koymasını, bir de insanlardan beğenmedikleri yerleri fırçayla düzeltmesini söyleyen bir yazı astırmış. Öğrenci birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç kimse dokunmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş:
-İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız olabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi senin resmini karaladı. İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.”
Binlerce yıllık tarihsel süreç içerisinde insan ilişkileri bağlamında doğanın müdahil olamayacağı birçok olay ve olgu yaşanmıştır. Bunların önemli bir kısmı araştırmalarla desteklenerek kayıt altına alınmıştır. Zihinsel gelişim alanındaki tecrübeler göz önüne alındığında türümüzün bu birikimiyle birlikte her alanda daha doğru, gerçekçi ve nitelikli bir ölçme ve değerlendirme kapasitesine sahip olması gerekirdi. İşte olan ve olması gereken çatışmasında binlerce yıllık tecrübeye rağmen insanın gelişimindeki ilerleme pek de iç açıcı değildir.
Ölçme ve değerlendirme süreci tüm canlıların yaşamla iç içe sürdürdüğü sistemin adıdır. Hemen her canlı türü kendi sistematiği içinde bu süreçleri yaşar. Ağaçlar hava şartlarına göre çiçeğini açarken, bazı hayvanlar kış uykusuna yatar. Doğa kendi dengesi içerisinde değerlendirmesini yaparak döngüsünü tamamlar. Bazı sıra dışı durumlar olsa da genel anlamda doğal süreç işler.
Canlılar içerisinde en zeki varlık olarak nitelendirilen biz insanlar için ölçme ve değerlendirme yapısalının doğadan çok daha farklı boyutlarda ele alınması gerekir. Her şeyin içinde artık düşünme, çıkarımlarda bulunma, akabinde de tecrübe boyutu devreye girmektedir. Alışkanlıklarla birlikte bilgi aktarımının da sağlanmasıyla yeni yaşamsal süreçler ortaya çıkmıştır. Nüfus artışıyla beraber doğanın dengesi de bozulmaya başlamıştır. Kaynakların azalması, insanların toplu yaşamak zorunda kalması beraberinde birtakım kuralların oluşmasını zorunlu kılmıştır. Bundan sonra Dünyamız; insan ve diğer bütün şeyler arasındaki denge üzerine inşa edilmeye, şekillenmeye başladı.
Bir olayı veya olguyu doğru değerlendirebilmek bilgi ve tecrübe kullanılarak yapılır. Aksi durumlarda hikâyedeki durumlarla sıkça karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. Önemli bir husus da vereceğimiz her türlü kararda neyin, ne oranda etkisi olacağının hesabını yapabilmektir. Buradan hareketle doğru bir ölçme ve değerlendirme için merkeze almamız gereken temel ilkelerin adını koymamız şarttır.
İnsan bilgisi, tecrübeleri ve ilkeleri doğrultusunda birtakım değerlendirmelerde bulunduğu varsayılır. Önemli nokta ise asıl bunların ne oranda kapsayıcı, adil ve adaletli olduğudur. Bilimin yanında kapsayıcı evrensel değerlerden uzaklaşıldığı sürece objektif bir ölçme ve değerlendirme de söz konusu olmayacağı düşünülebilir. Bu çerçevede nasıl ki akli melekelerinin yerinde olmadığı düşünülen bireylerin değerlendirmeleri dikkate alınmıyorsa yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığı düşünülen bireyler için de belirlenmiş alanlarda bu yol izlenebilir. Bireylerin hâkim olmadığı alanlarda hüküm vermesinin veya tercihte bulunarak tüm toplumu etkileyecek kararlarda yetkili olabilmesi ne oranda doğrudur.
Gündelik hayatımızda "doğru tercih" sözcüklerini duyduğumuzda aklımıza hemen çocuklarımıza, öğrencilerimize gece gündüz bıkıp usanmadan anlattığımız; ekmekten, sudan ayırt etmediğimiz iyi bir lise, iyi bir üniversite geliyor. Doğru seçimler için doğru çalışma yapma uğruna nice paralar aktardığımız, kurslara gönderdiğimiz, özel dersler aldırdığımız, uykusuz geceler geçirdiğimiz şeylerin hepsi çocuklarımızın iyi bir geleceği olsun, diyedir.
Doğru tercihler için doğru adımlar atmanın önemini işimize geldiği oranda nasıl da kazıyoruz beynimize. Verdiğimiz tüm emekler gözümüzün önünden film şeridi gibi geçiveriyor. Bu hassasiyeti, duyarlılığı sadece kendi hayatımıza ve çocuğumuza özel olarak gösterdiğimizin farkında mıyız? Bizim dışımızdakiler için de inşallah olur temennisinden öteye geçmediğini söylesem yanılmış olmam sanırım. Her türlü sınavı başarıyla verdikten sonraki aşama ise seçenekler arasında en iyisini belirlemektir. Burada yapılacak hata veya eksik değerlendirme tüm geleceğimizi şekillendirecektir.
Kurtuluşu çekirdek aile ölçeğinde düşündüğümüz sürece toplumsal kalkınma hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir. İlkesiz, bilinçsiz, plansız, mutsuz bir toplumda, geleceğe umutlu bakan nesiller de yetiştirilemez. Böylece her vatandaş hayatı boyunca eğitim, sağlık, ekonomi ve güvenlik kaygılarıyla hareket etmek zorunda kalacaktır.
İşte yediden yetmişe hayatımızı ilgilendiren tüm alanları göz önüne aldığımızda, ülkemizi temelden etkileyecek kararları alan devlet yöneticileri ve seçimle gelecek politikacılar için de doğru tercihlerde bulunmak çok daha önemlidir. Şahsımız özelinde çocuklarımız için iyi bir lise ve üniversite seçme adına çırpındığımız oranda ülkemizin geleceği için çaba sarf edilseydi çocuklarımızın geleceğine dair kaygılarımız çoktan bitmiş olacaktı.
Özellikle devlet yönetiminde, tüm toplumu etkileyecek kararların alındığı meclislerde ne oranda liyakatin esas alındığı sorgulanabilir. Finans sektöründe uzman birinin Milli Eğitime bakan olması, inşaat mühendisinin Sağlık Bakan Yardımcısı olması, Posta Müdürünün Tenis Federasyonu Başkanı yapılması, bir belediyenin Şehir Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne bir zabıta müdürünün seçilmesi, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) Ulusal Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) Müdür Yardımcılığı’na, Hayvanat Bahçesi Müdürünün seçilmesi, atanması veya tercih edilmesi gibi nice durumların varlığı neyle açıklanabilir?
Yanılgılarımızla gurur duyma anlayışını nereye koyacağımızı şaşırdığımız nice anlar olmuştur. Hani bazı durumlar vardır; kelimeler kifayetsiz kalır dediğimiz türden. Bu durumlar karşısında da üç nokta koymaktan başka bir yol bulamıyorum. Kişi bilmediğinden, cahilliğinden, okumadığından, açlığından, hastalığından, işsizliğinden, fakirliğinden, ezildiğinden, soyulduğundan, sövüldüğünden gurur duyarcasına mutluluk naraları atarak kendilerini bu hale getirenleri hunharca alkışlayabiliyor. Doğru bilgi asla yanıltmaz; temel sorun, bildiğimizin yanlış veya eksik olduğunu düşünmüyor olmamızdır.
Objektif olmayı merkeze almak yeterli midir? Peki, bilgi ve tecrübeyle beslenmeyen bireylerin tarafsız olması, doğru değerlendirmeler yapması, mantıklı olması kadar tutarlı olması mümkün müdür? Belki de hangi konuda seçim yapılacaksa önce o alanla ilgili temel esasların belirlenmesinde fayda vardır. Çünkü verilecek hizmetin niteliği tüm kesimler için memnun edici olmalıdır. Birey olarak bilinçli veya bilinçsizce yapılan yanlış ve eksik değerlendirmeler neticesinde yaptığımız tercihler belki bizi belki de bizim dışımızda nicelerini etkileyecek boyutlara ulaşacaktır. Maalesef temel sorunlarımızın başında da bunun sorumluluğunu üzerimizde tam olarak hissetmiyor olmamızdır. Bir köşeye çekilip olan bitenleri izleyip serzenişlerde bulunmayı daha çok seviyoruz.
Yaptığımız her tercihin gündelik hayata yansımasıyla geleceğimiz şekillenmektedir. Bu işimiz, eşimiz, okulumuz, ideolojimiz, inancımız, partimiz, sendikamız, umutlarımız, hayallerimiz, çocuklarımıza dair hemen her şey bugünkü tutumlarımızı inşa eden fikir dünyamızdan çıkmaktadır.
İşte ölçme ve değerlendirme becerisi başkalarının ne dediğinden ziyade senin neyi ne kadar düşünüp de değerlendirebildiğinle alakalıdır. Aksi durumda başkalarının aklını, fikrini, ruhunu, duygularını beyninde taşıyan fikir hamalından başka bir şey değilsindir.
YORUMLAR
Toplumsal yaklaşımı ile; sıradışı bir makale...
Yazının geniş bir perspektif ile yapıcı ve öğreticiliği dikkat çekici. Bu da beni hem mutlu etti, hem de duygulandırdı açıkçası; çünkü ileriye dönük düşünen, misyonu olan bir bilincin ürünü bu.
Aynı zamanda, bu mecrada pek nadir karşılaştığım bir derinlik ve duruş sergilenmekte.
Pedagojik açıklamaları ile sorgulayan ve alternatif suna bir birikim çıkıyor karşımıza. Kutsuyorum bu rasyonelliği. Bu duyguyla üversite salonunda, bir seminerde dinleyici pozisyonuna giriyorum. Nihayetinde, "insan" olduğumu düşünüyorum.
Sayın Akça, müteşekkirim bu değerli çabanız ve paylaşımınız için.
Dilerdim ki bu Defter'i ziyaret eden her okuyucu; özenle, okusun bu yazıyı ve ciddi ciddi üzerinde düşünüp, kendisine düşen payı; rolünün önemini algılamaya çalışsın.
Ama ne yazık ki, beklentim ve dileğim galiba pek fazla..
Bilginiz ve kaleminiz hep çağlasın, efendim.
Çok saygı ve selamlarımla.