Ahmet Erhan, Unutmadım Adını
90’lı yıllarda Bayburt’ta yaşıyordum. Utangaç, sessiz bir gençtim. İki odalı, sobalı eski bir evde, annem babamdan uzakta yalnız kalıyordum. Akşamları çift hoperlörlü kasetçalarımdan özgün müzik dinliyerek, yüksek sesle şiir okuyarak vakit geçiriyordum. Ahmet Erhan adını o zamanlar yeni yeni duymaya başlamıştım. Şiirleri şarkı sözü olarak çeşitli sanatçılar tarafından seslendiriliyordu. Duygu yüklüydü dinlediğim sözler.Yalnız, efkarlı bir gence gıda gibi geliyordu bu dizeler.
Bayburt’ta bir akşam her zaman yaptığım gibi bir yandan müzik dinliyor bir yandan da gazete okuyordum. Gazetede Ankara’da kitap fuarı düzenleneceği yazıyordu. Bu benim için çok önemliydi. En son 1987 yılında, İstanbul’da askerken kitap fuarına gitmiştim. Ahmet Erhan da fuara katılıyordu. Onunla tanışmayı, şiir hakkında konuşmayı çok istiyordum.
1994 yılının Nisan ayının 16.gününde Ankara’da fuarın yapılacağı Altınpark’a belediye otobüsüyle vardım. İlk önce park alanında kısa bir yürüyüş yaptım. Parktaki havuzları, ağaçları, heykelleri gezdikten sonra fuarın düzenlendiği binanın merdivenlerini ağır ağır çıkmaya başladım. Fuar uzun ,büyük bir salonda yapılıyordu. Salonun içinde yanyana dizilmiş masalarda yazarlar, şairler kitaplarını okuyucularına imzalıyorlardı. Yoğun bir ilgi vardı fuara. Ahmet Erhan’ın masası salonun baş tarafına yakın bir yerdeydi.Yanında sevdiğim şairlerden Ahmet Telli oturuyordu. Ahmet Telli de tanınmış bir şairdi. Onun da şiirlerini zevkle okuyordum. Ahmet Telli’yle kısa bir sohbet ettikten sonra yan taraftaki Ahmet Erhan’ın bulunduğu sıraya yanaştım. Elimde şairin “Deniz, Unutma Adımı” adlı son şiir kitabı vardı. Kısa bir süre sonra sıranın en başındaydım artık. Elini sıktım sonra kendimi tanıttım.
“Adım Erhan” deyince yüzünde bir gülümseme oldu. Sonra”Kim koydu sana adını?” diye sordu. Ben de”Büyük amcam koymuş” dedim. O da bana“Adaşız” dedi.”Benim de adım Erhan, sonradan soyadı yaptım kendime. Ahmet babamın adıdır.”Daha sonra elimden kitabı aldı, bir iki sayfa çevirdi ve kitabın adının alt tarafına dolma kalemiyle şu yazıyı yazdı:
“Sevgili Erhan Bayraktutan’a unutulmayan her şey için; kardeşlikle dostlukla...Ahmet Erhan 16.4.1994”
Ortam kalabalık olduğundan fazla konuşamadık. Tekrar tokalaşıp ayrıldık. Akşam Bayburt’a giden otobüse bindim. Koltuğumun üstündeki lambayı yaktım ve Ahmet Erhan’ın “Deniz, Unutma Adını” kitabından şiirler okumaya başladım:
“Yağmurun diliyle konuştum
Uzandım taşların eliyle
Oğlum seni düşündüm
Galata’da eski bir evde
Denizin dikeninde uyudum
Uyandım ter içinde
Oğlum seni düşündüm
Geçmiş zaman kipinde
Yolların arklarından baktım
Gözyaşlarının merceğiyle
Oğlum seni düşündüm
Hasretlerin ikliminde
Deniz...ölümde bile..”
Şairi bu ilk ve son görüşümdü. Ahmet Erhan okumalarım daha sonra da devam etti. Onda kendime benzerlikler buluyordum. Karamsarlık, duygusallık, anneye bağlılık vs vs.
Vefat haberini televizyondan duydum. Özel Okmeydanı Hastanesi’nde kanserden vefat ettiğini duyuruyordu televizyondaki ses (2013 yılı). Daha sonraları bu hastanenin Ercan Kesal’a ait olduğunu yıllar sonra yazarın “Velhasıl” adlı kitabını okuduğumda öğrendim. Yazarın adını andığım deneme kitabının (1.Baskı 2019) ilk yazısının adı “501 Numaralı Oda “ adını taşıyor ve başlığın hemen altında da “Ahmet Erhan’a” ibaresi görülüyordu. Bu yazıda Kesal, Ahmet Erhan’la tanışmasını, dostluklarını anlatıyor. Ercan Kesal “Velhasıl” adlı kitabında Ahmet Erhan hakkında şunları yazıyor:
“Erhan yerini, yazdığı şiirlerle belli ediyordu.Kısacık ömür denizinde bir deniz feneri gibi sese verdi hep. Kaybolmuş, yitip gitmiş vücuduna, ancak çıkardığı iniltilerden, yani şiirlerinden ulaşabilirdiniz. Dünyanın en içten, en yakıcı, en sade ve pürüzsüz şiirleriydi bunlar. Bulduğunuzda kaybolan ve yeniden bir başka sisin içinden, yeni iniltiler çıkaran bir deniz feneriydi Erhan.
J.Steinbeck’in Bitmeyen Kavga’sında roman kahramanı, ölen yoldaşını toplanan kalabalığın önünde şu cümleyle uğurlar ve bu kitabın son cümlesidir:
“O, kendisi için hiçbir şey istemedi yoldaşlar, hiçbir şey istemedi!”
Ahmet Erhan, bu dünyada, kendisi için hiçbir şey istemeden yaşadı ve öylece öldü. Ben şahidim.”
İnternette bir edebiyat sitesinde Ahmet Erhan’a iki yönden benzediğimi yazmıştım. Adaştık. İkimizin adı da Erhan’dı. İkinci benzerlik de oğullarımızla ilgiliydi.O oğluna Deniz adını koymuştu. Ben de O’nunla tanıştıktan yıllar sonra oğluma Denizhan adını koymuştum.
Ahmet Erhan’ı yakından tanımıyorum kişiliği hakkında yorum yapamam ama kitap fuarındaki o ilk ve son karşılaşmamızdaki sıcacık gülümseyişinden, hakkında yazılanlardan ve okuduğum şiirlerinden sonra iç sesim bana“ O iyi bir insan,iyi ki O’nu tanımışsın” diyor. Allah rahmet eylesin şaire. Adaşım, Ahmet Erhan unutmadım adını.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.