- 459 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CEHENNEME ADIM ADIM….
Yeryüzü o kadar kirlendi ki, ne tarafından baksanız kirlenmiş tarafıyla karşılaşıyorsunuz. İnsanlık bu kirlenmiş küre üzerinde son nefesini veriyor gibi, ancak hala kendini mutlak sahipmiş gibi görmekten de geri kalmıyor. Böylesi bir evrende yaşıyor olmak temiz olduğunuzu iddia etseniz de sizi temiz kılmıyor.
İnsanın kültürel, düşünsel ve yaşamsal katkı kalitesi açısından hep evrimleşme yaşadığı söylenir, oysa evrim olumlu, karmaşık ve daha kapsamlı bir yöne gidiş ise, insanlık neden bu kadar ucuzladı ve basit sıradan bir canlıya dönüştü bunu kimse konuşmak istemez. İşte bugün sizlerle göremediğimiz ve üzerinde kafa yormak istemediğimiz insanın bu bilinmeyen yönlerini ele almak istiyorum.
Kâğıt sayfalarında yazılı olan ve herkesin kutsal bildiği ilahi buyruklara saygılı olduğunu söyleyen her fert, acaba neden, canlı gözle görülen ilahi burhanları görmek istemez ve onlarla ilgili bir gayreti, yaşamdan kayıp zaman olarak değerlendirir. İlahi olan kitapların hepsine bu dinlerin müntesipleri inanır ve onları kutsal bilir, ancak o kitapların yeryüzünde korumak ve yaşatmak istediği ayeti herkes inkâr etmekte ve yok saymakta yarış halindedir. Canlıların tümü Allah’ın gözle görülen apaçık ayetleridir. Bu ayetlerin tahrip olduğu evrende, kitabi ayetlerin korunduğunu ve onların hala değişmediğini söylemek insanın kendi aklı ile alay etmesi ve bunu da anlamayacak kadar basiret yoksunu olduğunun göstergesidir. Kutsal kitaptaki emir yaşatmak, paylaşmak, kolaylaştırmak, ulaşmak ve yardımlaşmak olduğu halde bu ayetlere uyulduğu söylenilen evrende, varlık sahnesindeki göstergeler farklı ise, demek ki, kutsal kabul edilen kitapla, kitaba inandığını söyleyenlerin hiçbir alakası ve bağı yoktur.
İnsan kendi yaptığı icraatlarında kesin kati uygulamalar yaparken, yaratıcının gönderdiği buyruklara neden bu kadar duyarsız ve öylesine davranır. Acaba Yaratıcının emirleri kendi beyninin direktiflerinden daha mı basit ve sıradan, uyulsa da olur uyulmasa da mı olur deniyor. İşte bu yaklaşım insanın serüvenini kurtuluşu olmayan yarın kenarına getirdiği halde, insan hala anlamlı bir evrim sürecinden geçtiğini sanır. Bir binanın yapımı öncesinde onun bir projesini yapıyorsunuz ve proje, gerekli değerlendirme kriterlerinden geçtikten sonra başlama ruhsatını alıyor ve inşaatı yapıyorsunuz. Ona uyulmadığı taktirde yıkım kararı çıkabiliyor, ya da yeniden düzeltilmesi için ceza alınıyor. İnşaat işiyle uğraşan herkes kendi ülkemizde bunu bilir ve o mevzuata uygun işler yaptığı zaman ürünlerinin bir anlamı olduğunu görür. Peki inşaat işleriyle uğraşanların hepsinin yaptığı binalar bir rüzgarla savruluyor ve yıkılıyorsa, nasıl bu mevzuatlara uygun yapıldığı iddia edilebilir. Şayet o mevzuata uygun yapılmış olsa bile mevzuattaki kurallar, yaşamda karşılığı olmayan kurallar olduğu için o zaman kurallar ve kaideler sorgulanmaya başlar. İşte bir yaşamı kurmak isteyen kaide ve kurallar doğru bir yaşam ortaya çıkarmıyorsa sorgulanması kadar doğal bir durum olamaz. Biz bu örneği yaratıcının gönderdiği ilahi buyrukları ile kıyaslarsak, ilahi buyruklar değişmeyeceğine ve içinde yaşama aykırı vakti geçmiş bir kaide ve kural olmadığına göre, o zaman yaşam kaide ve kurallardan bağımsız oluştuğu için yaşamın anlamsız ve karanlık bir dehliz olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O zaman kitaptaki uyarılara göre bir yaşam oluşturduğunu söyleyen insanlık ne kadar doğru söyler. Yaşamda karşılığı olmayan tüm binaların yıkıldığı bir ortamda, proje dışı inşaat yapılması gibi bir durum ortaya çıkar. Yaşamda böyledir, kitabın oluşturmak istediği bir hayat yeryüzünde yoksa o zaman tüm ayetler imha edilmiş kaçak bir yaşam oluşturulmuştur. O kaçak yaşam ortadan kaldırılmadığı ve yeni bir yaşamın kodları projeye uygun geliştirilmediği müddetçe depremler hep bizim canımızı alacak ve acılar üstümüzden gitmeyecektir.
Bir Mushaf’ın yere düşmesinden rahatsızlık duyduğunu söyleyenler, Allah’ın en açık ve en değerli ayetleri yerlerde sürünürken bunlardan acı duymuyorsa, ilahi kitabın hiçbir tarafında yer alamaz. Siz gördünüz mü kutsal kitaplara inandığını söyleyenlerin kitabın sayfalarını parça parça ederek bir kısmını çok yukarıya bazılarını ayaklar altına bir kısmını kuyulara ve bir kısmını da ateşe atıp o kitabı çok sevdiğini söyleyenleri, hayır göremezsiniz. Çünkü o kitaba inandığınızı söylemeniz yaşam alanınızda bir şeyleri harcamadan bunları iddia ettiğinizi biliyorsunuz. Ancak Allah’ın canlı ayetleri için fedakârlık yapacaksınız, emek vereceksiniz seveceksiniz, bataktan çıkarıp güç kaybedeceksiniz, elinizdekileri onlarla paylaşıp, ezilen bir ayeti dirilteceksiniz, bunu yapmak öyle kolay değil…Ancak Kutsal kitabı bir proje olarak görüp yaşam alanında hayatı yeniden inşa etmek isteyenlere çok kolay gelir.
İnsan sahip olduklarını arttırdıkça dünyaya olan bağlılığı onun kutsal ve ilahi olan yönünü hep törpüledi ve insan bir çamur yığını haline geldi. Çamur yığını içinde bir aydınlatma aygıtı olamayacağı için, insanlığın geldiği noktayı evrimin en gelişmiş noktası olarak görmek insanı tanımamaktır. Gelişen insanlık değil, kaybedilen insanlığın yerini alan istek ve arzuların çamura batmış birikinti tortularıdır kabaran, bunu hala anlamayacak mıyız?
Günde yirmi beş bin ayetin canlı canlı imha olup toprağın altına girdiği bir evrende, hangi inancın ayetlerinin tahrif olmadığını söyleyebilirsiniz. Yaratıcının yeryüzündeki ayetlerini görmeyenler onların yaşaması için gerekli olan can suyunu onlara çok görüp daha fazla obur olmak ve konforlarını artırmak için yaşayanların hiçbiri Kutsal kitabın ayetlerine inandığını söylemesin…Yeryüzünde Allah’ın vermiş olduğu rızka kavuşamadığından biçare düşmüş garip guraba var ise, o zaman inandığını söyleyenlerin hepsi neye inandıklarını bir sorgulasınlar. Proje sağlam, demek ki kaçak yaşam oluşturulmak isteniyor. O yaşamların yeryüzünde karşılığı yoktur. Yeryüzündeki cehennemin kendisine ulaşmasından korkanlar şunu bilsin ki, ayetlerin imha edildiği bir evrende herkese o cehennemde bir yer var…Cenneti düşleyerek yaşıyor olmanız cehennemi transit geçtiğinizin göstergesi değildir. Bu evrende, Allah’ın üstün yarattığı ayetlerinden bir kısmının ateşte yakıldığı bir kısmının kuyulara doldurulduğu bir kısmının ayaklar altında ezildi bir yaşamda, yeryüzünde kutsal ayet kalmamıştır. İnsanlık kitabı parçalanmış ve o kitabın bazı sayfalarının korunaklı yerlerde olduğunu sanmanızın hiçbir anlamı olmayacaktır…Herkes için dünya bir cehennem olmaya doğru hızla ilerlerken, hala evrimsel bir değişim geçirdiğimizi sanan küçülmüş beyinler irkilip kendine gelsin ki belki yanan ayetler kurtarılırsa ateşin etkisi azalır ve bizler yanmaktan kurtuluruz…Yine kendiniz için yapın onlar için olmasın…
Yanan kitabi bir ayet değil, Allah’ın yarattığı en yüce ayet yok oluşun kenarında, sahip olduklarını korumaya çalışırken kendisini kaybediyor insan…Elveda edemeden biriktirdiklerine İsrafil’in çalacağı son düdüğe hazırlıklı olmalı…O gün çok yakın belki şimdi belki sonra yaklaşıyor yaklaşmakta olan….
“İnsanların hesabının görüleceği zaman çok yaklaştı, ancak onlar daldıkları gafletle hala yüz çeviriyorlar…” Enbiya:1
Selam ve muhabbetlerimle bu uyarının hepimizin dirilmesine vesile olması ümidiyle….
Erol KEKEÇ/05.01.2023/Namazgah/Çamlıca /İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.