- 370 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
BAKMAKLA GÖRMEK FARKI
BAKMAKLA, GÖRMEK FARKI
Küçük bir butik işletiyor, öyle fevkalade kazanmasam da geçinip gidiyordum. Hiç ummadığım bir anda, mal sahibi gelip “Dükkanı satmaya karar verdim” deyince, neye uğradığımı şaşırdım.
Sonra da eklemişti “İsterseniz siz alın, imkânım yok derseniz de, bir an önce kendinize başka bir dükkân aramaya bakın!”
Hiç istemez miydim ben almayı. Biraz birikimim vardı ancak bu dükkânı almaya kesinlikle yetmezdi. Bir ümit “belki sattın alan kişi kiracısı olmaya devam etmemi ister, dedim. Onunla da anlaşırız belki!”
Adam “Orasını ben bilmem Reyhan hanım, ben diyeceğimi dedim, siz de fazla ümitlenmeyin. Bir an önce yeni bir dükkân aranmaya başlayın” deyip çıkıp gitti.
Yedi yıldır bu dükkânın kiracısıydım, iyi kötü kemikleşmiş bir müşteri kitlem de vardı. Satılacağını duymak, yeni dükkân arayışına düşecek olmak çok üzmüştü beni.
Başım zonklamaya başlayınca saatlerdir bir şey yemediğimi, fark ettim. Öğün saatimi geçirince, kan şekerim düşmüş olmalıydı. Dükkânı kapatıp sokağın sonundaki pizzacıya gittim. Niyetim oturup orada yemekti ancak, dükkânda tek başıma olduğumu hatırlayınca vaz geçtim. Zira yılbaşı üstü gelen giden sık oluyordu
Pizza kutusu elimde, soğutmayayım diye koşturarak dönerken, yolun kenarındaki bankta oturan kişi dikkatimi çekti. Bir eli göbeğinin üzerine koymuş, diğer eliyle de yanağına dayamış üzgün bir vaziyette duruyordu. İş aletleri olan teneke faraşı ve süpürgesini bankın yanına dayamıştı.
Aç mıydı? Kötü bir haber mi almıştı, Yoksa densizin biri gereksiz bir laf söyleyerek, gururunu mu incitmişti, çok da merak ettim.
“Sanane Reyhan, yürü git işte” diye söylenirken, merakıma yenilerek, “Müsaade var mı?” diye daha cevap vermeden yanına oturdum.
Şöyle bir toparlanıp “Müsaade istemenize gerek yoktu, dedi. Ancak şaşırttınız beni!
-Neden şaşırttım ki sizi?
Başındaki kasketi biraz geriye itti. Nihayet yüzü gülümsemişti.
-Görüyorsunuz, sokakları süpüren üstü başı kir toz içinde adamın biriyim… Hiç çekinmeden yanıma oturdunuz, ondan.
“Ne kadar ince düşüncelisiniz ama hiç aklıma öyle bir şey getirmedim, dedim. Sadece Pizzam soğuyacaktı dükkâna gidene kadar, karnım da fena aç, hemen oturup yemek istedim, hepsi bu.”
Ardından pizza kutusunu ikimizin arasına bankın üzerine bıraktım ve benimle paylaşırsanız çok memnun olurum, dedim. Şimdi biri yer biri bakar durumu olmasın.
-Rica ederim, ben sizi hiç rahatsız etmeyeyim, siz rahatça yiyin pizzanızı deyip, ayaklandı.
Israrcı olup, yeniden oturmasını sağladım ve pizzadan bir dilip alıp eline tutuşturdum.
“Lütfen buyurun, afiyet olsun!” Sonra da kendime bir dilim alarak “İyi ki burada mola vermişim, dedim. Bakın hala sıcacık, bunun da tadı böyle çıkar, dimi ama.”
Birden nereden ortaya çıktıklarını anlayamadım iki genç karşımızda belirdi. Birinin elinde kamera diğerinin elinde mikrofon vardı.
Bu kez şaşırma sırası bana gelmişti. “Hayırdır, bir kamera şakası mı” dedim.
Elinde mikrofon olan genç “Kamera şakası değil ama dedi, üniversitemizin hazırladığı bir sosyal duyarlılık projesi için bir gizli kamera çekimiydi efendim, dedi.
-Sosyal duyarlılık projesi derken?
Bu arada bankta oturan ve kendisini belediye işçisi sandığım gençte banktan kalkıp onların yanına gelmişti ve gülümsüyordu.
Genç öğrenci “Yani… İnsanlar çevrelerinde olan bitenle ne kadar duyarlı? İhtiyaç sahiplerini görebiliyor ve onlara karşı gerekli ilgiyi gösterebiliyor, ihtiyaç sahiplerine el uzatabiliyorlar mı gibi… Örneğin bu duyarlılığı gösteren örnek kişilerden biri oldunuz, kutluyoruz, dedi.
Bu çekimler görsel ve yazılı medyada da yayınlanacak, tabi izniniz olursa. Onun için de kimliğimle ilgili kısa bir bilgi alsak memnun oluruz.
Hiçbir çekincem yoktu. Kısaca adımı da ne iş yaptığım dair bilgileri verdikten sonda, ben de böyle bir proje için uğraşlarından dolayı onları kutlarken, bana bir piyango bileti uzattılar.
“Minik bir teşekkür olarak kabul edin lütfen. Hem belli mi olur bakarsınız büyük ikramiye size isabet eder” Gülüştük…
“Eh! Kısmet tabi, deyip bileti aldım, birbirimize teşekkür edip ayrıldıktan sonra kutuda kalan soğumuş pizza dilimlerini de orada dolanan bir köpekçiğin önüne bırakıp, boş kutu elimde dükkâna döndüm.
***
Yeni yıl geleli iki hafta olmuştu ki, dükkân sahibi yine geldi. “Ne yaptınız Reyhan Hanım, bir dükkân bulabildiniz mi?” diye sorunca birden tepem attı. Nasıl atmasın ki!
-Siz şaka mısınız ya! Dedim. Daha aradan ne kadar zaman geçti ki gelip bu soruyu soruyorsunuz bana? Kolay mı ha deyince dükkân bulmak, taşınmak…”
“Orasını bilmem… Sadece hatırlatıyorum, diye sırıtınca” lütfen çıkar mısınız şimdi dükkânımdan, deyip, kapıyı gösterdim. Ben bir çaresine bakacağım, merak etmeyin”
Adam “Sen kimi kimin dükkânından kovuyorsun” deyip üzerime doğru yürümeye kalkınca, gözlerimden çıkan ateşi ve karşılık vereceğime dair karlılığımı hissedince olsa gerek, ağzının içinden söylenerek, çıkıp gitti.
O çaresizlik ile kıvranırken, sosyal sorumluluk projesi ile ilgili röportaj yapılırken verilen piyango bileti aklıma geldi. Ben onu nasıl olduysa, tamamen unutmuştum
Ancak şimdi de nereye koyduğumu hatırlamıyordum. O gün ne giydiğimi düşünmeye baxlayınca askıdaki ceketimi gözüm takıldı. “E üzerimde bu vardı o gün “ deyip, hemen ceketin cebine elimi soktum.
Bilet oradaydı… Hemen yerime geçip oturdum ve bilgisayarımdan internetten milli piyango sayfasını girdim. Büyük ikramiye yine dörde bölünmüştü.
Her zaman dörde bölünmesine çok iyi olmuş derdim. En azından bir kişi yerine, dört insanın yüzü gülecek diye. Çok geçmeden de elimdeki bilet ile kazanan numarayı karşılaştırınca o dört kişiden birinin ben olduğunu görünce, çığlığı bastım.
Yıllardır amorti bile tutturamamış biri olarak gözlerime inanamıyordum. Tekrar tekrar bir kazanan bilete bir elimdeki biletin rakamlarına baktım. Doğruydu işte elimdeki bilet ve büyük ikramiye isabet eden numara aynıydı.
Ellerimi havaya kaldırıp “Allah’ım dedim, şükürler olsun, tüm sıkıntılarımın bittiği bir gün bugün…”
Sadece minik bir duyarlılık göstermiştim. Ödülü ne kadar büyük olacakmış meğer nereden bilebilirdim.
***
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.