- 204 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Zamanın Gözyaşları
İçine Ayça Kaçmış Manzara
Kendisinden dışarıya kaçmak insanın üzerine büyük bir manzaradır. Sihriyle efsunuyla dokunan en maruf gözleri ufuklara taşıyacak ve arzuların teşmilinde felah bulacaktır. Belki de orman kesiği yakalarda dahi bir madalyon gibi taşınacak ve dahi geri dönüp yükündeki mesafe ağırlığına omuz verecektir.
Kebikeçi bir tılsım olup en özge faunalarda florasını taşıyacak ve asmalarla çevrili kebuter bakışlarında ürkek, yanı başında parlak ve çil duracak. Her süzülüş, tekrarın malumu ilamdan zeyillerle böyle kifayet bulacak. Zannımızca mutad, dehrin ve devrin temaşasında kip duracak.
Mazbatası rağbet alan tablo, kuş uçumu sadedinde... Gri ve karaşın renksizliğinden kaçarlığı bir evsafta müeddep durup müdavimlerin özünde ve gözünde hayretamiz sezişler belirecek. Letafete maruf bir yaklaşımla, hasbilik üzerine yolunu alacak ve yeni manzaralar da ki her ayça gibi en güzelinden tezyin olarak.
Pürmelâl
Ne yeni yürünecek sokaklarımız ne de ne yaptığını bilmeyen salaş hoyratlığımız azaldı. Neon ışıklarından kemerler, resimleri çekilen siluetimiz olacaktı. Bir o yana bir bu yana savrulan, sopranodan bir çığlık, boynumuzca bir dünya yükü işte... Onca hayallerle tek başına gelen bütün umutlarca esecek... Kendince yalnızlıkla kalakaldığı, zonklayan bir başbelası ağrısıyla… Üşüyen başın serpuşu da olsa alnının tam orta yerinde anlamsızca bir kavganaz çığırtkanlığı olacak nasılsa. Kızanlardan ve kızmalardan sonra sözü burada havalandırdığımız kışla karla cebelleşmiş sarınmışlığımız olacak.
Hangi köşe, hangi ırmak geçilemez olacak. Iskaladığımız kadar yokluğumuzda olacak. İlk virajda eve yönelmek varken dövüşken yönelim hep bir ağızdan böyle sesli olacak. Ağız dolusu küfredenler de olacak. Böyle bırakıp gittiğin açıklıktan, kurulanıp durulanacak kuytuluktan… Yürek çıbanından mülhem olan nefisten, takışacak ve taşınacak olacak. Bilahare geçen büyük suskunluktan… Bir pusuya yatmış gibi bağrı yanık bir dünya, küçükçe bir sima bu, biri bizi uyandırsın bu ağırlıktan... Ölüm bu rüzgâr gibi esecek. Her kayadan yeni bir toz aparıp sahtiyan kırbacı elinde olacak.
Zamanın Gözyaşları
Zaman; hayatların toplamı değil midir? Planlamalar, kurgular, hesaplar hep bir zamanda, uygulama alanına açılıp hayat bulmaz mı? Hayat koşum takımlarını yanına alan insanın bütün hünerlerini gösterdiği, kan ter döktüğü, yiğitliğini sergileyebildiği veya gösteremediği kavganaz bir alandır sonuçta. Bu meyanda acılar, sıkıntılar, zorluklar bütün insanlığın eteklerine tutunmaktadır. Nasıl ki anıları ortak olan insanların özlemleri de acıları da ortak oluyorsa, coğrafya kaderinde, çocuk gözlerinde, insan yüreğinde, kederler ve kaderler kesişiyor böylelikle...Dünya savaşımının en kötüsü insanın insanla savaşı olsa gerek. Nietzsche’nin dediği gibi "İnsan kirli bir ırmaktır" belki de kim bilir. Bu kadar mücadeleyi, savaşları kim kazanır kim kaybeder bilinmez ama illaki bir şekilde anne yüreğine saplanan kurşunlar her zaman olmaktadır ne yazık ki.
Çok şeyin söylendiği, gürültü patırtının yapıldığı bu sayrılık yerde susulur da bir taraftan. Bu susuş en sert karşı duruşları besler ayrıca. “İnsanın çekeceği acının bir haddi vardır” diyen F. Bacon’un dediği gibi boğaza tıkanak gelinboğan armudunun bir derecesi olacak bir yerde. Bundandır ki dertlenenlerin uykuları kaçar, yüzlerine koyuluk oturur. Kahvelerinin tadı kaçar. Çığlıklarına sarılıp susarlar. Koyu hüzünler giyinirler. Yüzyılların yükünü taşıyan sırtların muhkemleşmesi boşuna değildir elbet. Dertlerle dertlenen bu sağlam bilinç ilelebet yaşayacaktır. Kösemen insanın yaşadıkları zorluklar kıymık gibi yüreğine yürüyecektir. İnsanın buradaki konumu, bu uğurda kötülere karşı dövüşken olmasıdır.
İlkay Coşkun
23.12.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.