- 397 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
SEDAT UMRAN: EŞYANIN ŞAİRİ
Hazan mevsimindeyiz sanki. Şairler bir bir göçüyor şimdi. Dün Mustafa Miyasoğlu, bu gün Sedat Ümran. Bir çınar daha gitti. ‘İnna lillahi ve ileyhi raciun’ Allah hepsine rahmet etsin tüm geçmişlerimize.
Büyük şair. Eşyanın büyük şairi. Hemşerimiz sayılabilecek biri. İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünde öğrenciyken tanıdım onu. Benim şiir hamurumda Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Hilmi Yavuz, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Behçet Necatigil’den sonra onun mayası vardır. Onunla buluştuğumuz Marmara kıraathanesi gecelerini unutamıyorum. Fakülteyi ıskalamış, onun şiir sohbetlerine katılır olmuştum. Engin hafızası ve şiir ezberi hayrette bırakacak derecedeydi. Sayesinde yüzlerce şiir ezberledim. Fakülteyi bitirinceye dek sürdü bu alakamız. Sadece Marmara Kıraathanesi değil Horhor, ayrıca Kadıköy, Bostancı ve bilumum İstanbul kahvehaneleri, cafeler uğrak yerimizdi. Ben yüz yüze şiir eğitimini ondan aldım.
Almancayı anadili gibi bilmesi, Hegel çevirileri felsefi yapısını güçlendirmiş, onu çift kanatlı hale getirmişti. Birçok yabancı şairin intihar etmesini felsefe bilmemesine bağlardı.
Vefalı bir dosttu. Cömertti, alicenaptı. Borusan’daki mütercimdik günlerinde evlenmiş, evliliği pek fazla sürmemişti.
Hayatını şiire vermiş, şiir yemiş, şiir içmişti. Soy ismi Öcal’dı. Kendi adı ve Ümran soy adiyle müstear yapmıştı kendisine. Ahmet Haşim, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’a hayrandı. Özellikle Sezai beyi çok beğenirdi. İlk kitabı ‘Meşaleler’ Ahmet Haşim etkisindedir.
Onun şiirindeki eşya madde kalıbından sıyrılır soyut hale gelir ve şiire malzeme olur. Yalnızlığın anıtını dikti . Yalnızlığını hep genç şairlerle doldurdu. Ama hiçbir zaman bu yalnızlığını hiçbir şeye feda etmedi. Hayatının belli dönemini bu genç şairlerle yaptığı arkadaşlıklarla sürdürdü.
’Türk şiir anıtları’ dediği hepsi hafızasında olan şiirlerden bu adla antoloji yapmayı çevresine telkin etti durdu. En son A. Serhat Erkekli’nin böyle bir eser hazırladığını söylemişti bana. Onun Darülacezeye yerleştiğini duyunca kendi adıma sevineyim mi, üzüleyim mi bilemedim. Şiirlerinin genç olmasıyla övündü hep. Güçlü bir mısra yapısı var. Demirden bir söyleyiş, çelikten bir irade. Onun şiir ve şairliğini bu iki kelime anlatır bana göre.
Kışın ince, yazın kalın giyerdi. Az yeme alışkanlığı, sürekli hareketli oluşu onun sağlıklı oluşunu sağladı. Şiirinin diyalektiği hayatının aynasıdır. Onu anlamak biraz da şiirini anlamaktır. Tersi de söylenebilir. Şiirini tam anlamıyla anladığımız gün onu anlamış olacağız. Sessiz ve derin gitti. Şiiri misyon edinmişti. Tam bir şiir adamıydı. Şiirle birleşmişti. Sanki şiir için doğmuştu. Şiirle yaşadı, şiirle öldü. Şiir için yaşadı. Şiir için öldü
Yalnızlıkların adamıydı ama yalnız olduğunu kabul etmiyordu. O şiirle doluydu
.
Ahmet Kemal
________________________________________
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.