- 360 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
MUSTAFA MİYASOĞLU
Mustafa Miyasoğlu
Mustafa Miyasoğlu hocamız vefat etmiş. Gecenin ikisinde TV haberlerinden öğrendim. Kısa ve öz güzel bir program hazırlamışlar. Ertesi gün de birkaç kez tekrarladılar. Öğrencilerinden kimi aradımsa ulaşamadım. Ulaştığım Amcaoğlu gidebileceğini sanmadığını söyledi. İşten geç gelmişti. "Gidersem seni ararım" demişti. Abim meclis toplantısı olduğunu söyledi. Hem zaten o beni tanımıyordu dedi dersime girmemişti.
Bir arkadaş aradı ‘cenaze Cuma namazından sonra Fatih Camiinden kalkacak’ dedi. İmam Hatip Lisesinden Meslek dersleri hocam Ali Nar ‘ı aramış ulaşamamıştım. Sahurdan sonra yeni yatmıştım ki telefon çaldı. Ali Nar’dı arayan. Haberi vardı. Kendisi de uzaktaymış gidemeyecekmiş. Dergi için yazı yazmamı istemişti.’ Miyasoğlu hakkında yazabilir miyim? ’diye sordum. ‘Olur’ tabii dedi. ‘Tamam’ dedim oldu bu iş içimden. Zaten karalamayı sahurdan önce vefat haberini alır almaz yapmıştım. Bir arkadaş aradı’ haberin var mı? Dedi. ‘Kim ölmüş. ‘Var ‘dedim. ‘Biri daha var ‘ dedi. ‘Kim o? ’ dedim.’ Ali Nar ‘dedi. Yok dedim sabah namazı vakti görüşmüştük. Ali nar beyi bir daha aradım emin olmak için konudan bahsettim.’ Onlar beni bir kere daha öldürdüler’ dedi. Oğlunun telefonunu sordum.’ Emre’nin yok ‘dedi. ‘Mehmet’in var’. Mehmet’i aradım. Kim olduğumu bile söylemeden öğrencisi olduğumu ifade ederek şaşkınlıkla taziye yaptım.
Ertesi gün gazetede okudum. ‘Allah, Allah’ diyerek vefat etmiş. En çok buna sevindim. Evet, evet en çok buna sevinmiştim. Yıllar önce bir arkadaşım bahsetmişti. Hoca onu ben sanarak Cağaloğlu’nda gezdiriyor kitapçıları tanıtıyormuş. Sevinmiştim bu habere de. Hoca demek ki bize de değer veriyormuş. Pek belli etmiyordu ama içten içe çevresindeki insanlara özel bir değer verdiği belli oluyordu bu tür enstantanelerden anlaşılıyordu bu.
Yıllarca gazetede köşe yazıları yazmıştı. İlgiyle takip etmiştik. Gazetelerdeki sıradan yazılara benzemiyordu onunkileri. Edebiyatla dolu doluydu. Kültürel açıdan yoğundu ve tam bizim aradığımız tarzdaydı. Romanları sıradan değildi kaliteliydi, okuyucuyu sürüklüyordu. Denemeleri dolu doluydu, her açıdan hocanın kültürel birikiminin ürünüydüler.
Çevresinde bir yazar grubu oluşturmuştu. Bir kısmı öğrencilerinden olan bu gruba dergisini emanet etmişti. Her açıdan onları destekliyordu. Bu destek onların kişiliğini örselemeyecek şekilde oluyordu. Özgürlüklerine olabildiğince imkân tanıyordu. Aynı Üstat tavrı Nurettin Topçu, Nuri Pakdil,,Ali Nar gibi şahsiyetler de de vardı. Çevrelerinde bir yazar aydın grubu oluşturuyor, düşüncelerinin devamını sağlıyorlardı. Miyasoğlu hocanın İzmit İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden seçtiği grubu, onlarla yakın temasını hep kıskanmışımdır. Ama bu kıskanma haset anlamında olmamış gıpta olarak kalmıştır. Ben o gruba fazlaca girmemiştim.
O grup Hasan Olgaç, Hasan Akay, Kemal Kahraman. Galip Öztoprak, Hasan Fehmi Ulus, İsmail Borlak, Selami Çalışkan gibi isimlerden oluşuyordu. Adını hatırlayamadığım birkaç kişi daha var sanırım. Yeni Sanat’ta yazan birçok kişiyi de buraya ilave temek gerek sanırım.
Hocanın asıl talebesi ise oğlu Emre olsa gerektir. Onun yazar olma macerasını bir karşılaşmamızda anlatmıştı bir baba hissiyatıyla da bu işe ne kadar önem verdiğini anlamıştım.
Şimdi düşünüyorum da Hocamız keşke yeni sanat dergisini sürdürseydi de bu yetiştirdiği kişiliklerle birlikte bir ekol oluverseydi Edebiyat, Mavera çevresi gibi. Hocanın Hisar ve Türk Edebiyatı dergilerinde yazdığını, dergiyi sürdürmeyerek evlatlarını yetim bıraktığını şimdi daha iyi anlıyorum.
Allah rahmet eylesin. Allah taksiratını afv eylesin.
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.