- 280 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÖGRETMENİN GÜNLÜĞÜ 13.04.13 (Cumartesi)
13.04.13 (Cumartesi)
Tayinim çıkmış. İsteğim dışında. Norm kadro fazlasıyım burada. Geldiğim yıldan beri. Kalbime doğmuştu. Ya da altıncı his diyelim buna. İçime doğdu. Geldiğim yıl 4 edebiyat öğretmeniydik. Biri müdür yardımcısı, 3 öğretmen. Sonra içimizden biri daha müdür yardımcılığı kadrosuna atandı; kaldık mı 2. Yıl sonunda 2 öğretmen daha geldi; olduk mu sana 2 si müdür yardımcısı, 5 edebiyat öğretmeni.
’Bu biri fazla’ dedim kendi kendime. ’Aman’ dedim’ ben 23 yıllık öğretmenim, bana bundan ne? İçlerinden biri geldiği gibi gider herhalde.’ Öyle olmadı; piyango bana vurdu. Biri 30 yıllık öğretmen, diğeri Dilovası gibi puanı yüksek bir yerde öğretmenlik yapmış şanslı bir kişi. Üstelik 7 yıl mı, 10 yıl mı dershanede çalışmış. En az 21 puan da oradan kaybeder. Yıl benden kıdemi eksik, al sana 30 puan daha kayıp etti mi,30 puan benim açımdan avantaj. Bir de benim köyde çalıştığım beş yılın bana getirdiği ek 10 puanı düşünürsen, etti mi sana 40 puan. Ama gel gör ki adam bu 40 puan dezavantajı alt ediyor, 20 puan daha bana fark atıyor.3 yıl en yüksek 35 puan olsa Dilovası al sana 75 puan avantaj. Her türlü beni geçiyor. Bu da benim kaderim.
Hiç aklımda yokken elde ettiğim fen lisesi öğretmenliğini yine hiç yoktan kaybedişime üzülüyorum.
Yıldır bu norm kadro fazlası olmanın yazdırdığı şiirleri hesaba katarsam kazancımın hiç te az olmadığını görüyorum. Gecikmiş askerliğimin bana yazdırdığı o güzelim şiirleri de düşünürsem Sartre’in ‘Kayıplar kazançtır’ sözüne hak vermemek elimden gelmiyor.
Askerlik stresi bana’ Ey Kutlu Peygamber’ serisini yazdırmıştı.35 yaşında bedelli asker olmak, hem de 3 yaşındaki çok sevdiğim ilk çocuğu bırakıp gitmek kolay bir şey değildi. Üstelik hep yedek subay olmayı hayal etmiştim. Ama tv. den yapılan askerlik çağrısını sırf televizyonum yok diye duyamadığım için bakaya kalmıştım. Ankara Elmadağ’da yeni öğretmen olarak evimi zor geçirdiğim günlerde ev kirasının maaşımın 3 te birini tuttuğunu da düşünürsek durum daha iyi anlaşılacaktır. Bir yandan annem, öbür yandan kayınpederimin nakdi yardımları ve ısrarlı teşvikleriyle bedelliye başvurmuştum. Üstelik o zamanlar 5 bin mark olan bedelli karşılığı yılbaşında 5 000 TL iken yıl sonunda o zamanki yüksek enflasyon sonucu 3.000 TL ye inmişti. Annemin ve kayınpederimin verdiği 1000 er TL ye benim de tasarruflarımdan eklediğim 1000 TL işimi görmüştü. Ama en çok yedek subay olamadığıma o elbiseyi giyemediğime üzülmüştüm. Öğrenciliğimde bizim sokakta oturan öğretmenimiz askere gitmiş hafta sonları o elbiseyle evine gelip gidiyordu. Ben de bir gün yüksek okul okuyup, onun gibi bu elbiseyi giymeyi hayal ediyordum. İşte kurduğum bu hayal yıkılıp gitmişti. Belki de bu yüzden o dönem bu kadar çok şiir yazmıştım. Her gece annesiyle kızım erkence uyur, ben masa lambasıyla tv izlerken bir şiir yazıyor buluyordum kendimi.
Şiir serüvenim de 3 önemli velut dönemim oldu bir bu dönemdir. Diğeri üniversite yıllarında başımdan geçen o karşılıksız aşk bu platonik aşk da denebilir, en son olarak da bu okulda norm fazlası olarak çalıştığım son üç yıl.
İlk dönem şiirleri Alevden Güller, Raks, Mona Liza, Sevgilerin Kedisi, Bin Bir Gece Masalı ya da ilk adıyla Şehrazat, Bir Aşk Destanı, Nasip. İkinci dönem yukarda da söylediğim gibi çağdaş Mevlut olan, şimdilerde kitaplaştırmayı düşündüğüm Ey Kutlu Peygamber serisi dir. Bu kitaba Üstad Necip Fazıl’ ın Es-Selam’ı gibi bir ad vermek istiyorum. Artık Beyza Nur’ mu olur şu an aklıma gelen Yed- i Beyza mı bilemiyorum?
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 15.4.2013 09:18:00
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.