- 732 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
DECAPİTER
Fransa’da çok meşhur bir sözlük vardır: ‘Larousse’. Burada bir kelime vardır: ”Decapiter”.
Bu kelime 1931 yılındaki sözlükte boynunu vurmak diye ifade ediliyor. Kelimenin bir başka anlamı daha var! Kazığa oturtmak, yani sivri bir kazık hazırlamak ve insanları kazığın bir ucu ağzından çıkacak şekilde üzerine oturtmak!
Vahşi bir uygulama. Burada kazığa oturtmak deyiminin manasını açıklığa kavuşturmak için örnek veriliyor:
“Türkler bugün bile esirlerini kazığa oturturlar.”(!)
Atatürk bunu öğrenince Fransız büyükelçisini yemeğe davet ediyor. Elçi diğer elçilere böbürleniyor, hava atıyor Atatürk tarafından davet edildiği için. Köşke geliyor, yemekler yeniyor.
Atatürk tabii bir şekilde elçiye bu kelimenin anlamını soruyor. O da bildiği anlamı söylüyor.
Atatürk, “Kelimenin başka bir anlamı var mı?” diye sorunca büyükelçi:
“Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir,” diyor.
Atatürk daha önce hazırlamış olduğu ve çalışanlarına öğütlediği şekilde Larousse’u getirtip büyükelçinin önüne koyduruyor!
Elçi daha işin nereye kadar gideceğinin farkında olmadan hevesle okumaya başlıyor. Ancak kelimenin karşısında kazığa oturtmak konusunda verilen örnek cümleye gelince ancak yarıya kadar okuyabiliyor ve yarısından sonra yutkunarak Atatürk’ün yüzüne bakıyor!..
Atatürk diyor ki:
“Demek ki biz Türkler bugün de esirlerimizi kazığa oturtuyoruz, öyle mi sayın sefir? Sözlüğünüze böyle yazmışsınız, bu doğru mu?”
Sefir hemen sözlüğü biraz karıştırıyor ve bir kaçamak noktası bularak diyor ki:
“Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi’nin matbaasında basılmış, bildiğiniz gibi biz laik bir ülkeyiz, kilisenin yaptıklarının bizim hükümetimizle bir ilgisi yok. Bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye
karışamayız.”
Atatürk:
“Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için demek ki kiliselere karışamıyorsunuz. Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul’daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum,”
diyor.
Bunu duyan sefir birden ayağa kalkıyor ve “Ekselans, protesto ederiz,” diyor.
Bunun üzerine Atatürk:
“Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz?” diyor ve ilgililere dönerek,
“Sefire yolu gösterin,” diyerek bir anlamda onu kovuyor!
Sonra ne mi oluyor?..Tabii Fransız hükümeti laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıyor, hemen o sözlük toplatılıyor ve yeni baskısından o cümle çıkarılıyor…
Yard. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı
YORUMLAR
Saygıdeğer üstâdım,
Atatürk'le ilgili bu ve bunun gibi pek çok örneği var, hem cephede kazanan hem de devlet adamlığı nedir anlatan olaylar ve hepsinin de okunup ibret alınması gerekir.
Atatürk'ün bu nedenle düşmanlarının bile takdir ettiği bir Atatürk olmasının farkı buradadır.
İbret verici harika paylaşım için teşekkürler üstâdım.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Esenlikler diliyorum.
MÜSLÜM BAYRAM
iyi ki varsınız
nice saygılarımla
III. Vlad, bilinen adıyla Kazıklı Voyvoda veya Kont Drakula, 1448'den ölümüne kadar üç kez Eflak Voyvodası olmuş Rumen komutan ve liderdi.
Özellikle düşmanları olarak gördüğü, esir Osmanlı askerlerini ve Bulgar topraklarının Türk sakinlerini kazığa oturtarak öldürtmesi ile bilinir. Vikipedi
Fransızlar, az şaşı bakarlar tarihe. Ermeni olayında olduğu gibi...
MÜSLÜM BAYRAM
TEŞEKKÜRLER
MÜSLÜM BAYRAM
çok teşekkürler değerli şair
her daim saygılarımla