- 322 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
PAPAĞANLARI KİM SEVMEZ
Kuşları severiz. Her sabah onların cıvıl cıvıl sesleriyle uyanmayı da. Bazı kuşlar vardır hayatımıza ileri boyutlarda anlam katarlar. Kimisi özgürlüğü anımsatırken kimisinde esareti görürüz. Tüm güzelliğini demir kafesler ardında sergiler. Bir de rengârenk görüntüsüyle papağanlar yok mu, onların üzerimizde ayrı bir etkisi vardır. Her halleri hayranlık uyandırıyor.
Papağanların güzel ve sevimli olmaları, taklit yetenekleri, diğer kuşlardan bir tık zeki olmaları onlara olan ilgimizi daha çok arttırmaktadır. Belki de kuş türleri içerisinde en popüleri olanıdır. Bunun farkına varıp topluma üzerine yaymak kimlerin aklına geldiyse kutlamak hatta devlet nişanıyla ödüllendirmek gerektiğini düşünüyorum. Böylece hayvan haklarının geldiği boyutu da azımsayanlara da büyük bir ders vermiş olduğumuzu göstermiş olmaktayız.
Günlük hayatımızda papağanlardan öğreneceğimiz en temel pedagojik yöntem, yaparak ve yaşayarak öğrenme metodudur. Gördüğümüzü, duyduğumuzu sorgulamadan, bize öğretildiği kadarıyla yapmak ve yaşamak yeterli görülmüştür. Fazlasına ihtiyaç duymayan yetkin büyüklerimiz tüm fedakarlığı üstlenip bizlerin papağan kadar güzel kalmasını sağlamayı kendilerine görev bilmişlerdir.
Bazen haddini aşan bülbüller, kargalar, kartallar, akbabalar, doğanlar, şahinler, serçeler gibi hareket etme teşebbüsünde bulunan radikal guruplar olmuyor değil. Bunlarla da mücadele etmekte geri kalmayan yetkin büyüklerimiz mücadele adına önlemler almayı bırakmıyorlar tabii.
Papağanlaşmanın yaygınlaştırıldığı süreçte başına buyruk nesiller diğer manada, her kafadan bir ses çıkan nesilleri yetiştirmek, beslemek, büyütmek, seslerini duymak tahammül gösterilecek bir tutum olamaz. Bunlar biçareliğin son çırpınışlarıdır. İktidarlar mensuplarının derin yapıları ve onların taşeronluğunu üstlenen kimi vakıf, ocak, dernek ve cemaat yapılanmaları ve gayrı resmi işbirlikçileriyle güç birliği içinde her yolu mubah sayarak mücadele vermektedir.
Gerektiğinde baskılar, işkenceler, sansürler, yargılamalar hatta cinayetler, hepsi papağan bir toplum için göze alınmadı mı? Bu konuda nice iktidar ve siyasi yapılar demokrasiden, insan haklarından yanaymış gibi gözükmedi mi? Tüm bu mücadele neticesinde insanoğlunun papağanlaşma serüveni başarıyla sonuçlanmıştır. Bu düşünceyle hareket etmenin meyvelerini 21. Yüzyılda toplandığını görmek üçüncü sınıf iktidarlar için oldukça sevindiricidir.
Yüzyıllarımızı bağlayan inanç ve ideolojik yaklaşımları taklit eden onun dışına çıkamayan bir düzeni sağlamanın eğitim boyutundaki adına da “Papağan Modeli Eğitim” diyebiliriz. Bundan dolayı demokrasi derdi olmayan ancak öyleymiş gözükmeyi becerebilen devletler ve iktidarlar her dönem papağanlara olan sevgi ve ilgiden bu modeli uygulamayı tercih etmektedir.
Bu sevgi o kadar ileri boyutlara ulaşmıştır ki iktidarlar bu modeli eğitim sisteminin temeline koymuştur. Bu sistemde iktidarlar, vatandaşlarını sorgulamak gibi zihni meşgul eden gereksiz işlevlere yer verme yoluna gitmez. Bunun en temel parametresi olarak görülen sistemin içerisinde Felsefe dersinin ne oranda ve hangi kademede yer alacağıdır. Bunun azalmasıyla birlikte papağanlaşma artacağının bilincinde olan Eğitim Fakülteleri de gerekli çalışmaları yaparak nasıl, ne zaman ve ne oranda kaldırılabileceğinin yol ve yöntemleri bulmada gerekli hassasiyetleri göstermiştir.
Yasa yapıcıların toplum ile felsefe arasına mesafe koymasını anlamak aslında hiç de zor değildir. Neden felsefe? Çünkü düşünmek zor ve yorucu bir eylemdir. Bu dersin temel hedefi de cevaplar değildir. Sorulardır. Sorular düşünmenin sonucunda ortaya çıkar. Temel çıkarımlar bir sonuç elde etmeye odaklanır. Sonuçta çelişkiler ve eksikler olduğu durumlar da sorular ortaya çıkar. Bu da bireyin arayış içerisine girmesine neden olur. İşte iktidarlar bireylerini bu zor süreçten kurtarmanın sorumluluğunu üstleniyor ve bu konuda halktan destek istiyor.
Sorular öğrenmenin yolunu açacağından her zaman tehlikeli görülmüştür. Cevabı devletçe belirlenmiş olan soruların sorulmaması her zaman iktidarları zora sokmuştur. Oysa Papağan Modelinde soruları dahi hükümetler hazırlar. Böylece vatandaşlarının fiziksel, ruhsal, zihinsel olarak yorulmasının önüne geçerek hizmette sınır tanımadığını gösterir. Hatta günümüzde çoğu basın toplantılarında soruların gazetecilere önceden dağıtıldığı dahi görülmüştür. Alkışlanacak olan bu yaklaşım gazetecilik mesleğinde de değişim ve dönüşümün adımlarının atıldığının göstergesi denebilir.
Felsefe yorgunluktur, emektir, okumaktır, düşünmektir. Felsefe zordur. Karar veremezsin bir anda, uyuyamazsın, tırmalar sağı solu. İkna olmazsın bir türlü. Biliriz ki soru sormak adım atmakla eş değerdir. Okumak, araştırmak fikir edinmek de yerinde saymaktır. Ne zaman ki öğrendiklerini içselleştirip sorgularsın, koşmaya başladın demektir. Yeter ki başlamasın sorular, koşunca durdurmak imkansızdır. En başından kesmeli suyun başını. Papağanlar sarmalı dört yanı. Cıvıl cıvıl söylemeli bin yıllık teraneleri. Hem de aynı şekilde, aynı dilde.
Soru da sınır yoktur. Tehlike de buradan gelir. Sadece aklına gelmesi kâfidir. Verilen cevaplar yeni sorulara gebedir. Bundan dolayıdır ki felsefeyle donatılmış zihinler gelişmeye, değişmeye ve dönüşmeye açıktır. Felsefe boşluk kaldırmayacak şekilde düşünmenin yolunu aramaktadır. Arayışlar sürprizlerle karşılaşmaktır aynı zamanda. Bu da öğrenme tutkusunu alevlendirecektir. Oysa papağanlara ne öğretmek istiyorsan sadece onu verirsin. Bin yıllardır süregelmiş inançlar, değerler fikirler, ideolojiler, yaklaşımlar aynen devam ettirmek doğanın tabiatına aykırıyken bunda ısrar edilmesi çıkar odaklarının toplumları sömürmenin köleleştirmenin adımlarıdır.
Ezbercilik bu sistemin en temel ve vazgeçilmez öğretim metodudur. Önüne çıkan her şeyi ezberlemekle yükümlüsün. Cevaplar bellidir. Alkışlar sana değildir aslında. Aynı şeyleri daha güzel öttüğünden ibarettir mutluluğun. Esaretin mutlulukla eş değer olmasının karşılığı da bu olsa gerek değil mi sevgili Abidin Dino?
MESUT AKÇA
YORUMLAR
Muhteşem!..Analiz yazıları hep sevmişimdir.Toplumun nabzı atar bu tür yazılarda..Papağanları da severim aynı şeyleri tekrarlamadıkları takdirde..İnsan düşünen varlık olduğu müddetçe kare ,eşkenar, ve ikiz kenarları sorgular.Paralelleri de.Devamlı ''Y'akkup''demedikçe papağan Yusuflar kuyuda fazla kalamazlar.Hiç güneşin balçıkla sıvandığı görülmüş müdür?Çöplükler dezenfekte edilmedikçe yeni şehirler kurulmaz.Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla.Saygıyla.
neneh. tarafından 3.11.2022 14:32:46 zamanında düzenlenmiştir.