- 221 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YÜRÜ KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞUŞUNA DOĞRU YÜRÜ
İslam’ın en zayıf kaldığı bir zamanda Orta Asya’dan çıkarak yayılan Türklerin eliyle yeniden doğuma hazırlanan İslam; tam anlamıyla kaybolup yok olmaktan kurtulmuştur.
İslam için Türkler umuttu. Beklenen güç ve kuvvetti. Haçlı istilasında kalan İslam zayıflamış küfrün tasallutunda kalmıştı. Binli yıllarda Türklerin İslam’la tanışıp gurup gurup İslam’a girişlerinden sonra beklenen umut gerçekleşti. İslam güç kuvvet kazandı.
Güç ve kuvvetin haçlılarda olduğu bir dönemden Müslüman olan Türkler dengeleri değiştirdi. İslam güç kuvvet kazandı. Küresel dengeler değişip taşlar yerine oturmaya başladı. Türklerden beklenen gerçekleşince İslam silkelenmeye kendine gelmeye çalıştı. Haçlı ve Moğol istilalarından kurtulan İslam diyarları silkelenip kendilerine gelmelerine, hem de toparlanıp ve bütün âlem-i İslâm’ı toparlayıp ayağa kaldırmalarına yetecek kadar büyük bir güç kazandı. Buradan şu çıkarılmamalı İslam’da Türk acem Arap Kürt kavramı denen ırkçılık yoktur. Ama hakkını vermek gerekirse Türklerle yeniden canlanmıştır İslam. Türkler, yaptıkları medeniyet-kurucu ve medeniyeti-koruyucu atılımı Kürtlerle, Araplarla birlikte gerçekleştirmişlerdi. Bunu söylemek bile gereksiz.
Gaye ve amaç bir olunca Selçuklular ve Selâhattin Eyyubiler birbirine omuz vererek güç birliği yaptılar. Bu birleşik güç ile içeriden ve dışarıdan gelen saldırıları bertaraf ederek İslam adına tarih yazdılar. Mücadele enerjisini birikim ve ruhunu ürettiler. Dahası, Türkler sadece etkili askerî kabiliyetleri, zengin devlet tecrübesi bakımından değil, İslam adını keşif ve buluşlarla kelâm, fıkıh, felsefe, tasavvuf ve estetik alanlarındaki öncü atılımlara öncülük ederek düşünce alanında gösterdiği imaj inatif performans, çığır ve ufuk açıcı atılımlar bakımından da umut olduklarını ispatlamıştı. Kaşgar ve Horasan’dan Balkanlar’a, Yemen ve Hicaz’dan Kafkaslara kadar dünya tarihinin yapıldığı merkez coğrafyada geliştirdikleri bütün medeniyetlerden beslenen ve bütün medeniyetleri besleyen ama Batılılar gibi hiçbirini yok etme barbarlığı göstermeyen hakikat ve merhamet medeniyeti atılımı bunun göstergesiydi.
Başka bir makalemde Türk kültürü ve töresi işlemiş İslam’daki değerlerin geçmişte Türk kültüründe de olduğunu yazmıştım. Zaten var olan değerler İslam ile birleşince daha belirgin ve yaptırımı daha güçlü oldu. Türklerin İslâm tarihine girişi, hem dışardan gelen saldırıları püskürtmelerine ve Müslümanların toparlanmalarına, hem de içerde yaşanan fikrî ve siyasî açmazları aşacak ön açıcı bir performans ortaya koymalarına imkân tanıdı.
Dünya tarihini yazmak Türklere düştü. Tarih Türklerden ve İslam’dan yana gelişmeye başladı. Türklerin İslâm tarihine girişi kemal noktasına Osmanlı’yla ulaştı. Selçukludan aldığı değerlerin ve kültürün daha zenginleşmesi ile Osmanlı dünyaya evrensel medeniyetin haritasını sundu. Üç kıtada hüküm süren Osmanlı gittiği her yere medeniyetini de götürdü. Sömürüye karşı gelmesi ve mazlumları koruması ile de merhametin timsali sayıldı. Hakikat medeniyetinin kök salmasını, adaletin, hakkaniyetin ve sulhun hüküm sürmesi, Türklerin İslâm’a girişinden sonra inşa ettikleri Selçuklu ve Osmanlı medeniyet tecrübelerini sağladı: Selçuklu, hakikat medeniyetinin mayasını kardı, Osmanlı ruh üfledi. Selçuklu “tarlayı sürdü, Osmanlı’ya “tarlayı sulamak düştü. Yokluk zulüm ve sömürünün altında inleyen mazlum ve İslam ülkeleri Osmanlıyla birlikte Günyüzü gördü. Merhamet, adalet hak kardeşlik nedir bildi, bunun gereğini belledi ve birbirini besledi, hakikat denizinden kana kana, doyasıya içti. Sömürü politikaları Osmanlıyla beraber zayıflayan Avrupa boş durmadı. Osmanlıyı ortadan kaldırma planlarını hazırlayıp uygulamaya soktular. İngilizlerin çeşitli entrikalarıyla Osmanlı zayıfladı devrini tamamlayamaya zayıf düşüp sözünü geçirememeye başladı. Osmanlıyı devre dışı bırakan Avrupalı devletler kendileri de dayanamayıp birer birer yıkılmaya başladılar. İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ürpertici katliam ve yıkım sonrasında birer birer yıkıldı, tarihe gömüldü; böylelikle Avrupa, dünya tarihini şekillendiren bir aktör olmaktan çıktı.
Şu an Avrupa’da çığlıklar yükseliyorsa bu İslam’ in ya da şöyle söyleyelim: Türklerin yeniden güçlenmesi ve dünya tarihini yazmaya talip olmasıdır. Dünyanın dengeleri altüst olacak. Ülkeler yavaş yavaş dünyanın sonuna doğru koşacak. Sonuç olarak batılılar dünyaya hükmedemeyecek ve çatırdayacak. Atlantik güç merkezi kaybolup yerini pasifik güç merkezine devredecek korkuları bundan. Telaşları da bundan. Bütün bunların sonucunda, batı hâkimiyeti çatırdayacak. dünyanın güç merkezi Atlantik’ten Pasifik’e kayacak. Buda kendisini Çin’de göstermeye başladı. Batılıların esas kaygılanması buda değil. Esas mevzu Türklerin yeniden tarih sahnesine çıkması, hükmünü kıtalara yayması ve medeniyetlere nefes aldırmasıdır.
Çin’in başını çektiği kapitalist Doğulu model hem kapitalizmin yeni modeli olacak hem de daha önemlisi de dünyanın güç merkezinin Batı’dan doğuya kaymasına yol açacak. Fakat batılar bu doğu kapitalizmin kendilerini besleyeceğini hatta Rus kapitalizmin bile işlerine yarayacağını biliyorlar. Ne doğu kapitalizmi ne Rus kapitalizmi batılılar için tehdit meselesi değil. Esas korkuları Türkiye Ekseni olarak adlandırılabilecek bir fikrin adım adım hayata geçirilmesi ihtimalinin belirmesidir. ABD’nin Yunanistan’ı silahlandırması adaları silahla doldurması, Mavi vatana zaman zaman müdahale etme istekleri, Libya anlaşmaları, Kuzey Kıbrıs tanınmasıyla ilgili gelişmeleri, Rusya ve Ukrayna ile olan samimi diyaloglarımız Türkün yeniden kıtaları kuşatacak Türk kültür ve adaletinin ayak sesleridir.
Kuzey Suriye, kuzey ırak, mavi vatan düşüncesi epeyce korkuttu. Avrupalılar Fıkransa ve Yunanistan kışkırtıyorlar. Yunanistan Çemkire dursun biz işimizi biliriz. Türkleri hedef tahtasına koyan gizli el kim “gizli el” var. Bu gizli el kim? Almanya mı? Almanya’nın da gerisinde ABD’ye her alanda hükmeden Siyonist şer şebekesi mi? Türk silahlarının gelişimi modernizasyonu İH, SİHA Azerbaycan savaşında ve Ukrayna savaşında oynadığı rolleri düşünürsek Avrupalıların korkması boşuna değil.
Medeniyet dinamiklerimizi hayata ve harekete geçirerek eğitim, düşünce, kültür, sanat, bilim hayatında da gerçekleştirebilirse dünyanın kaderini belirleyecek bir eksen olabilir Allah’ın izniyle. Zira türkün hakimiyeti adaletledir. Adaletin hüküm olduğu yerde kargaşa olmaz.
Yürü Türkiye’m yürü yaratanın sana vadi var. Küllerinden yeniden doğuşuna doğru yürü.
========================================AR================================================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.