- 226 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EKTİĞİMİZ TOHUMLAR
Dün akşam, kızım ve gelinimi kadın el emeği pazarına götürüp hoşlarına giden ne varsa aldım.
Amacım, hem çocuklarımı sevindirmek, hem de kadınlarımızın emeklerinin karşılığını almalarının mutluluğunu yaşamaları, daha çok ve güzel şeyler üreterek aile bütçelerine katkıda bulunmalarıydı.
Kolye,küpe,halhal,yüsük...gibi aldıkları herşeyi takıp takıştırdılar,sonra da "deli
kızlar gibi olduk" diyerek kahkahalarla gülmeye başladılar.
Öyle güzel gülüştüklerini görünce,benim de aklıma küçüklüğünden beri süslenmeyi çok sevdiğiyle ilgili birkaç anısı düştü ve başladım anlatmaya;
-Daha üç yaşlarında olmalıydın.Seni uyutmaya çalışırken senden önce uyuyakalmışım.Sende yanımdan kalkıp makyaj çantamda ne var ne yoksa yüzüne sürmüşsün.
Uyandığımda bir baktım ki tanınacak halde değilsin.Sadece dişlerin ve gözlerin parlıyor.
Hiçbir şey demeden kucağıma aldığım gibi aynanın karşısına götürünce,kendinden korkup ağlamaya başladın.
Bu sefer daha çok gülmeye,gülerken de karınlarını tutmaya başladılar.
-Eee başka neler yaptım,anlat anlat hadi.
-Bir keresinde Izmir’e gezmeye gitmiştik ve takıcıların önünden geçiyorduk.Ne istdiysen alıp takıp takıştırdim.Sonra da şehiriçi otobüsüne binip bir arkadaşıma gidiyorduk.Otobüste oturacak yer kalmadığı için ayakta kalınca,
orta yaşlı bir kadın seni kucağına alabileceğini söyledi.
Daha oturur oturmaz bir başladın kadına;"teyze bileziğime bak,teyze kolyeme bak, teyze saatime bak, teyze küpeme bak..."demeye.Ta ki ineceğimiz yere kadar sürdü bu.Ben ne kadar mahcup olsam da sevincini bozmamak için susturmak istemedim.Sağolsun kadıncağız da olgun birisiymiş ki bıktırdığın halde ilgilenmeye devam etti.
Ben anıları anlattıkça gülmekten iki büklüm oldular ve karınlarının acımaya başladığını söylediler.Kadın pazarına bir neşe ve coşku hakim oldu ve herkesin keyfi yerine geldi.
Bu sefer anlatma sırası kendi küçüklüğümde yaptığıma gelmişti;
-Küçüklüğümde köyümüzde elektrik bile yoktu ki televizyon olsun da oradan görmüş olayım.
Kimse makyaj falan da yapmazdı zaten.Sadece kına yakılırdı el ve ayaklara.
Bir gün evde kırmızı kalem bulmuş,pencerenin camının karşına geçmiş,kalemi tükürükleyerek dudaklarımı boyamıştım.
Evlerimizde kına yoksa eğer,kayaların üzerindeki yosunları kazıyarak kına gibi karar ve ellerimize sürerdik.
Demem o ki arkadaşlar,süslenmek,beğenilmek kız çocuklarının doğasında varken;
Küçücük kız çocuklarımızın başlarını neden örter,güzel güzel giyinip süslenmelerine neden karşı çıkarız?
Bu güzelim duygularını yaşamalarına neden izin vermeyiz?
Bilmez miyiz ki,bastırılan duygular içeride birike birike bomba gibi patlar ve değişik hastalıklar olarak ortaya çıkar birgün.
Sonra da alın size sürekli hastalıklarla uğraşan mutsuz bir toplum.
Devletimize olan maddi külfeti de başka bir boyutu elbette.
Toplumda yaşadığımız tüm olumsuzlukların tohumlarını kendi ellerimizle ekiyor,sonra da bir türlü işin içinden çıkamıyoruz yazık ki...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.