- 398 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BABAM YAHUT NAMI-I DİĞER BATTAL HOCA
BABAM YAHUT NAMI-I DİĞER BATTAL HOCA
1
Uzun boylu, kalıplı- bu yüzden kendisine Battal Hoca denilen-, güzel sesli, ağır yürüyüşlü, kendinden emin adımlarla gezinen bir adam. Evde otoriter, dışarda demokrat ve insancıl bir kişi. Camii müezzini. Halkla fazla ihtilat etmez, camiden eve, evden camiye gidip gelir. Kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmaz. Kimseyle en ufak bir tartışma yaptığı görülmemiştir.
Dünya işlerinde beceriksiz babasının eksiğini tamamlamak hep O’na düşmüştür. İş hastası anne ve küçük erkek kardeşler düşünülürse bütün yükün onun omuzlarına düştüğü görülmektedir. Bir yandan reçberlik, diğer yandan hocalık bir koltukta iki karpuz deyiminin tam karşılığıdır.
Önce köy hayatının çileleri sonra şehre göç ve orada tutunma çabaları. Askerlikten önce evlendi. Askerdeyken bir çocuğu öldü. Genç ve cahil eşi çocuğu beslemeyi bilememiş, yemek yedirirken bebeğinin boğulmasına sebep olmuştu. Askerliğini İstanbul ve Ankara’da yaptı. Kendi ifadesiyle açıkgöz ve işini bilen biriydi. Askerde hamamcı olmuş oldukça rahat etmişti.
Yakın köyde babasıyla beraber yaptıkları Cami görevliliğini sürekli acı bir anı olarak anardı. Pek genç yaşlarda evlenmiş, art arda bir sürü çocuk sahibi olmuştu. Geçim sıkıntısı çektiği için Muska yazmış, hastaları okumuştur. Bu yüzden adı Cinci Hoca’ya çıkmıştır.
Hem kendi evinin hem de ayrı olduğu baba evinin işlerini çekip çevirmek hep ona kalmıştır. Güçlü kuvvetli olduğu için işten yılmaz pek becerikli biriydi. Bu yüzden babasını bile beceriksiz bulur, çoğu kişiyi küçümserdi. Para kazanma ve tasarruf etmede, küçük tasarrufları yatırıma çevirmede üstüne yoktur. Hanımını müsriflikle suçlar, sabahtan akşama kadar evde söylenirdi. Sabah namazı dönüşü eve gelir, bir yandan muska yazar, bir yandan günlük eleştirilerini peş peşe sıralardı.
Hocalığı yanında kendi evinin ustalık işlerini çoğunlukla kendisi yapardı. Çelimsiz büyüyen çocuklarını amele yapar, inşaatını sürdürürdü. İştahı kuvvetli, yediğini hazım eder, boş durmayı sevmezdi. Çocuklarıyla hemen hemen hiç sohbet etmez otoriter yapısını muhafaza ederdi. Kız çocuklarını çok sever, bunu belli etmekten kaçınmazdı. Kiracılarına karşı pek sert ve acımasız davranırdı.
En büyük erkek çocuğuyla yıldızı hiç barışmamış, onu hep aşağılamış, eleştirmiş hatta şiddete başvurarak yetiştirmişti. Onu hiç sevmemişti ve hiçbir zaman baba şefkati göstermemişti. Adını Muhammet koyduğu hayattaki ikinci oğlundan başka hiçbir erkek evladını sevmemişti.
Ömrü boyunca babasına yakın oturmuş, onun işlerine göz kulak olmuştu. Kardeşlerinden bir erkek ve topu 3 tane olan kızları sevmişti. Bir kardeşini hiç sevememiş, O’nun maceralarının bir büyük arazinin satılıp, parasının zayi edildiğini hayıflanarak anlatıp dururdu.
Babasından kalan tarlada yetiştirdiği mısırdan un yapar yıl boyu çocuklarına o undan yapılan ekmekleri yedirirdi. Aynı tarlada ekilen fasulyeden turşu yapılır yıl boyu o turşu kavrularak çocuklarına yedirirdi. Bir de bahçede ekilen karalahana eklendi mi menüye tamam. Sabah kahvaltılarının değişmez yemeği mıhlama idi.
Kente taşındığında hademe-i hayrat olmuştu ama köylü geçim kaynaklarını sürdürmeye devam etmişti. Memuriyete geçtiğinde evde francala ekmeği yenir olmuştu. Daha sonraki yıllar pazara gitmeye evde değişik yemekler pişirilmeye başlanmıştı. Ancak ev kadını bu yemeklere gerekli lezzet vermemiş bu konu hep kocasının şikayet konusu olmuştu.
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.