- 277 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AY'DAN DOĞMA BEDEN
Tatlı bir Hıdırellez akşamı, yıkanıp kırmızı keseme bozukluk atmıştım. Hava Mayıs olmasına rağmen soğuktu. Akşama az kalmış belki de ezan çoktan okunmuştu. Çiçekli terliklerimi giymiş bir yandan boyadığım yumurtayı soymakla meşguldüm. Cebimdeki küçük kağıtta Tanrı’ya ulaştıracağım dilek yazılıydı.
Izdırapla dolu iki ayı geride bırakmıştım. Nevruz bana istediğimi vermemişti, Tengri ile aram hep bir tık bozuk olmuştur zaten; hala daha böyle. Yine de umutla indim aşağıya, ağzımda çingenece bir şarkı gük bahçesine seke seke gittim. Göz altlarım karadır benim hep, gözlerim kadar olamasalar da... O gün biraz fazla karaydı işte. Yine ağlamıştım, Tengri ağladığımda çok mutlu oluyor; bana öfke kustuğu fırtınalı, gök gürültülü günlerde ben gürlemeden çok korksam dahi mutluyumdur.
Cebimdeki kağıdı alıp güllerin dibine diktim. Kibriti çıkartıp ateşledim ve üç tur etrafımda döndürüp söndürdüm. Dileğimin kabul olacağına dair bir düşüncem hiç yoktu; gelenekçi insanımdır işte aksatmam adetleri.
Bir süre dolandım oralarda, kırmızı para kesesini güçlü olan dallardan birine astım, yasağa rağmen sokakta fink atan semtimin çocuklarına çikolata dağıttım. Sonra yine aynı gül bahçesine dönüp çömdüm kenara. Allahla konuştum biraz ya da hesaplaştım mı demeliyim? Hava kararmıştı bile, gökyüzüyle bakışırken olağandan daha parlak olan ay dikkatimi çekti. Işığı bana kasar ulaşıp bedenime yumuşakça dokundu. Hissettiğim tatlı esinti saçlarımı şefkatle okşadı. Işığında kaybolduğum ay somut bedenle önüme dineldi. Gözlerini güzelliğinden alamadım. Nefesim kesildi, kalbimi durduramadım. Bakmazsam soluklanabilecektim, aptaldım ya işte, nefes alamamak bile tatlı geldi. Saçtığı ışık kulağıma sohbet gibi döküldü, ışıktan doğma sözcükleri yara bere içindeki sırtımı sardı, ağlarken çok ovalamaktan kanamış göz pınarlarımı okşadı. Ne olduğu belirsiz aydan doğma bedene tutunup göklere çıktım. O Hıdırellez gününden sonra ne ızdırabım son buldu, ne de nefes alabildim. Yaradan bana yaralarımı sarabilen gökyüzünü verdi, karşılığında hesap kitabı tutulamayan bir ızdırap ve soluk alamadığım bir yaşam "bahşetti".