- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SİKTİR-İ BOKTAN BİR NEFES
SİKTİR-İ BOKTAN BİR NEFES
LİSE BAŞLIYOR (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
Bir yıl beklemede kalıp ,Tabiat Bilgisi dersinden tek öğrenci olarak birinci yıl karnede yedi almama rağmen üç verilerek, ceza olarak çakmıştım. Koca salonda tek bir öğrenci bendim. Sınavdan dokuz alınca sonuca itiraz etmiştim. Kabul edilmedi, hatta kağıdımı bile okumadılar , kaşınma demişti müdür. Böylece Kuleli sınavına girmeye hak kazandım. Ama bu sefer de kazandığımı bildiren yazı bir türlü gelmek bilmedi. Biz babamın tayin yeri olan Hopa ya gittiğimizde , yazı Cebeci de ki eve geliyor ve kapıcı bunu bize çok geç bildiriyor. Yerime yedek olarak kazanan giriyor.
Rize lisesinin birinci sınıfına yatılı öğrenci olarak kaydoluyorum. En iyi arkadaşım Hopalı Varol Türker ve Zibidi Nizamettin idi. Ders mers yok anasını satayım. Bayram izini için Hopa ya gitmemiz gerekiyor. Babam vapur bileti almam için para yollamış. Zibidi sinemaya gidelim yemek yiyelim , burası harika kavurmalı pide yapar falan diye o parayı harcamama sebep oluyor. Gemiye kaçak yolcu olarak bineceğiz. Bir filikanın brandasının altına saklanıyoruz. Çok sıkıcı, hava kararınca çıkıp gemiyi geziyoruz. O da ne? Karşıdan bir denizci geliyor . Panik yapıp kaçıyoruz. Hay anasını. Bütün gemiciler peşimizde. Ulan Zibidi ben sana bilet alalın dememiş miydim? Onları epey yorduk ama yakaladılar bizi ibneler. Sonunda kaptanın karşısına çıkarttılar. Herif atın bunları denize demez mi? Ben iyi yüzme bilmem . Üstelik gece ve denizde köpek balıkları da var. Kaptan a yalvarıyoruz. Cezamız Hopa ya kadar bulaşık yıkamaya çevriliyor. Bir gece aralıksız yumurtalı ıspanak bulaşığı yıkamakla geçiyor. Belki on sene ıspanak yiyemeyecektim. Yatılı okumaktan orta okulda zaten bıkmıştım. Otuz kişilik bir koğuş düşünün ,horlayan, konuşan , sayıklayan veya hasta olan mutlaka eksik olmazdı. Ama kader beni askeri okula atınca , çok daha beterini de görecektim. Peri, Cebeci den mektuplar yazıyor ,moral veriyordu. Ama bu intibak edemediğim okulda haliyle sınıfta kalmıştım.
Hopa da okul olmaması nedeni ile zavallı annem ve kız kardeşim bilge ile Artvin de ev tutuyoruz . Nejat ,Arhavi orta okuluna gidiyor, zira Hopa orta okulunda İngilizce yok. Artvin de Engin Oğuz, Niyazi Kolçak ,Atila Keleş ile dost oluyorum . Atila ile aynı kıza aşık olup Kolorta da karşılıklı bıçak çekerek biraz sallayıp, yumruk yumruğa devam ediyoruz. İkimiz de yorgun düşüp kalkamaz hale gelince kavga bittiğinde ağzımız burnumuz kan içinde kalıyor. Bundan kızın haberi bile olmamıştı. Düellodan sonra el ele şehre inmiştik.
O sene sınıfın en çalışkanı olmuştum. Bir de komşu kızı Süh.. vardı . Ne sevgi idi ama tertemiz, pırıl pırıl. İki de Ner… var , Artvin gibi bir yerde. Genç delikanlılar hiç rahat durmuyorlar. Ama bizim de ufak bir çetemiz var. Bıçak ve sol kola saklanmış sopa olmadan okula bile çıkmıyoruz. Birkaç kavga da olmuyor değil .Rampa bir yolda Engin i sıkıştırdıklarında Bruce lee den öğrendiğim, çift ayak tekme ile ortalığı dağıtıyorum. Yavuzun çete barış teklif ediyor , kabul ediyoruz.
O yıl biterken önce Ankara ya muayeneye, sonra da Kuleli ye gidiyorum. Hopa da arkamdan ağlayan, güzel insan Vil… i bırakmak çok zor geliyor . Korkmadan kızın evinin avlusuna giriyorum Saat oo.o3 ses duyulmasın diye karşılıklı mektuplar yazıyoruz. Onun pencereden gemi kalkıncaya kadar durması , el sallaması unutulmaz.
Kulelinin yukarıdaki eski binaları vardır. Levazım Subayının odasının önünde üç kişiyiz . Bekle bekle kimse bize aldırmıyor. Kırmızı siyah kemer takan , can arkadaşlardan birine Karagümrük lü müsün ? deyince bozuluyor. Karamürsel li imiş. Hızır kaptan (Kanca). Diğeri ise Haso arkadaşım Muzaffer Tekin çıkmaz mı? Sarılıp kalıyoruz, iki çocuğun gençliğe dönen hayalleriyle , mutlu ve umutlu.
Vay be, ben sekizinci, Muzaffer yedinci kısım a veriliyoruz. Sınıflar yan yana, Felekten bir kıyak daha. Nihayet levazım Astsubayı, kucağında elbiseler ile görünüyor ,üzerimize fırlattığı ilk üniformalar bile, ne kadar kutsal ve kusursuz geliyor. Hiç bir elbise , hiç birimize uymuyor ,şapkalar neredeyse ensemize kadar geçiyor. Deponun sonuna kaldık galiba. On kadar terzi var okulda ama hepsi de çok dolu .Bu yüzden o paçoz halimizle ,Muzaffer le Mercan a şapkaları değiştirmeye gidiyoruz. Esaslı iki şapka aldık, sıra şimdi gezmekte . Boğaz vapuruna binip güverteye oturuyoruz. Kızın var mı oğlum? Var ama çok uzakta kaldı be oğlum. Abi her kesin Kandilli den kızı varmış , biz de belki buluruz birer tane. Sadece suratlara bakarlarsa neden olmasın? Muzaffer de çok yakışıklı bir delikanlı olmuş, kızlar bayılacak mutlaka. Karşıdan beş kız geliyor. Ortadaki benim abi. Yanındaki sarışın da benim olsun tamam mı? Kızlar gülüşerek bize doğru geliyorlar. Ne kadar heyecanlı bir an. Aaaa bunlar amorfmuş be . Birbirimize bakıp kalıyoruz .Kızlar daha yüksek perdeden gülerek gidiyorlar. Amorf ne demek be abi? Okula dönüyoruz. Amorf ne demek? Kimyada şekilsiz elementlere denirmiş. Kızlar haklı be abi. Şu halimize bak , sen daha şekilsiz bir şey gördün mü ömründe?
Alemdağ Kampına gitmiştik . Sanki sadece biz vardık hayatta. Çok ağır eğitimlere katlanamayanlar kamptan ayrılıyor, aileleri yüklü tazminat ödüyorlardı. Tuvaletler hariç katlana bilirdim. Bir de et yemeğinden çok nefret ediyordum. İkinci dünya harbinden kalan donmuş İngiliz öküzlerini ve işkembelerini yediriyorlar .Emekli oluncaya kadar da donmuş et yiyemeyecektim. İzin falan yoktu . Çok sık nöbet geliyordu o ulu ağaçların altında her ağacı bir insana benzeterek korkardı çocuklar. Süngüyü korku ile ağaca saplayanlar olurdu. Yılan atmak . enseden içeri kertenkele koymak, mutat şakalardan dı. O yaş dönemi erkekler için çok zordur .Sizi iki beyin lopu değil iki taşak idare eder .
Bir kaç kere kamptan kaçmıştım. Alemdağ bir köy gibiydi. İlk kavgam yatağımın altında sigara izmariti çıktığı için Yüncü Babadan tokat yediğimden , sigarayı atan Japon Talat ile olmuştu. Acayip yağıyordu hava ve biz sırılsıklam kavga ediyorduk. Seyircilerimiz de vardı .Ne o, ne de ben vurmaya kıyamıyorduk. Kampta spor çok önemliydi. Asker olmayı yavaş yavaş benimsiyorduk artık. En çok yat borusu hoşumuza giderdi ,bazen boru çalmadan yorgunluktan uyuduğumuz bile olurdu. Sabah çok erken kaldırırdı, kalk borusu ucubesi. Ulan bi beş dakika daha. Anam ,Osuruk Cevdet geliyor. Bir keresinde belime palaskayı yemiştim. Saatine bakarak dakkada kaybol, diye bağırıyordu. Gerçekten bir dakikada nasıl giyindiğimi ,botlarımı bağlayıp tüfeğimi nasıl kuşandığımı düşünüyorum da, o ben değildim galiba .
Hakiki okul Kuleli de okumak çok zordu. Okulların ilk beşinin arasında ne yapacağımı şaşırmıştım . Bir yandan da kızların sayısı süratle artıyordu. Hül.. ya , aşırı ilgi duyuyorum . Ama kız beni siklemiyor .Geri zekalı salak karı. Karacıları sevmezmiş haspa .
Ayı Şuayip ,Fedai Erşan, Faik Korunmuş ,Şahin Arıcak , Kotik İlker , Kendigelen Erdoğan ,Mustafa Doğru ve nice dostlarıma selam olsun. Ölenlere de Allah rahmet eylesin.
Kızım yalvarıyor Harbiye ye gitme diye . Ailesi zengin ya . Ben de matematiği boş verip tek derse kalıyorum. Böylece bir buçuk ay Kandilli de her gün buluşuyoruz. Tek konuştuğumuz konu Ankara ya gidince beni unutursun. Onun için yaptığım fedakarlığı bir bilse. Kim tek ders tehlikesini göze alabilir ki? Sel.. ikiz di ve bir gün diğer kardeş randevuya gelmişti. Hemen anladım, o sıcaklık yoktu ,sanki bir solucanı öpmüştüm.
Bir izin dönüşü Üsküdar iskele memurunun Kuleliye yeni giren iki öğrenciye kötü davrandığını görerek müdahale etmemiz üzerine kavga çıkmıştı . O gün izin arkadaşım Ayı Şuayip ile tam sekiz kişiyi döverek kahraman olmuştuk. Sonunda bir İnzibat Binbaşısı gelerek kavgayı bitirdi . Yedi memur ve bir polis memuru , karşısında biz ,Üsküdar İnzibat Karakolundayız. Memurlar iyi dayak yemişler. Bende ve Şuayip de bir şey yok. Binbaşı soruyor. Siz demir kapıyı kapatıp Bunu denize atmaya çalışırken .bu ( Yani Şuayip) demirlerin üzerinden atlayarak arkadaşını denize atmanıza ramak kala onu kurtarmış. Neden kapıları kapattınız? İki çocuktan dayak yemiş ,bir de dövüldük diye geliyorsunuz. Çıkın lan dışarı. İzin saati biteli iki saati geçmiş olsa gerek. Kapıda Okul Komutanı Rahmetli Bayram Aslan ın arabası var. Direk odasına alıyorlar. Yerde ki çiçeklere bakıyor , nerede hani nerede disiplin , siz kalkıp koca iskelenin memurlarını döverek iki saat iskeleyi devre dışı bırakıyorsunuz ,dua edin ki Binbaşı sizin haklı olduğunuzu söyledi. Yaşar Ovalı sen çok dikkatli ol, gözüme çok batıyorsun. Çıkın dışarı. Bayram Aslan ın karşısına çıkmak kolay değildi. Neyse ki ucuz atlatmıştık.
Tek derse kalanlar içinde Necmettin de vardı. Bahçeye açılan kütüphane kapısının kilidinin içine balmumu tıkayarak , kapıyı kapatıp ,itince açılacak halde bırakarak her gece Çengelköy sinemasına gidiyorduk. İşeyerek yola ismimizi yazmıştık. Nö Subayı Didi işin farkına varmış, ortancaların arasına saklanıp beklemişti ve bizi kütüphane kapısı neden açılmıyor , nereden içeri girebiliriz derken yakalamıştı. Necmettin hemen kimliğini vermişti. Ertesi gün yanında ki kimdi sorusuna cevap vermediği için tek dersten kalmıştı. Bu haso delikanlıyı yalnız bırakamazdım. Bendim diye ortaya çıktığımda biliyorduk, yoklamada senin ismin vardı demişlerdi. Necmettin sonradan helikopter pilotu oldu ve bir yaralı eri kurtarmak isterken göğsüne aldığı üç kurşunla malulen emekli edildi. Onu bir tertip gecesi elektrikli sandalyede görmüş , ağlamak istemiştim. Ciğerdeki son mermiyi alamamışlardı. Gülüyordu .Nihayet öldü, rahat olun ibneler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.