- 711 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
DÜĞÜN
Yaz gelmiş, düğünler başlamıştı. Her iki tarafında salon tutacak maddi imkânları yoktu.
Erkek evi:
“Biliyorsunuz durumlarımız belli. Bizim ev ana cadde üstünde. Gelin düğünümüzü sizin evin önünde yapalım. Harcamaları da ortaklaşa paylaşalım. Kız evi:
“Olur “dedi. “En babayiğit düğün 5 saat sürer. Sonra herkes unutur gider.”
Anlaştılar.
Düğün günü ellerindeki en güzel kıyafetlerini giyip geldi davetliler. “Hoş geldiniz” dedi gelenlere düğün sahipleri. Kimisiyle öpüşüldü, kimisinin eli sıkıldı. Her iki tarafında davetlileri yola dizilmiş plastik sandalyelere buyur edildiler. Düğün yapılacak evin önündeki yolun giriş, çıkışı birer araçla kapatıldı yoldan geçecek hiçbir araç sahibi:
“Niye hangi hakla yolu kapatıyorsunuz?” Demedi. Korna çalmadı. Kendine en yakın sokaktan dönüp yollarına devam ettiler. Eğer bir yerde, düğün, kına gecesi varsa, hoş görülürdü. Bu şehirde adet böyleydi.
Bütün kış; yaz aylarını, düğün mevsimini bekleyen çalgıcılar(Öyle derlerdi onlara: çalgıcılar)kendilerine göre uygun zamanda düğünü oyun havalarıyla başlattılar. Önce gençler fırladı meydana. Onlar gençtiler, yürekleri yukarı doğru akan su gibiydi. Oynadılar, yeni havalar istediler yine oynadılar. Çalgıcılara yapılan bir işaretle müzik durdu. Alkışlarla gelin ve damat geldi. Davetliler alkışladı. Gelin bir sandalyeye oturtuldu. Genç kızlar ellerinde yanan mumlar, kınalar, dillerinde bir türkü. Döndüler gelinin etrafında:
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler Uçan da kuşlara malum olsun
Ben annemi özledim Hem annemi hem babamı, ben köyümü özledim
Babamın bir atı olsa binse de gelse, annemin yelkeni olsa açsa da gelse
Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse… Uçan da kuşlara malum olsun
Ben annemi özledim. Hem annemi hem babamı Ben köyümü özledim,
Gelin ağladı. Ya da ağlıyormuş gibi yaptı. Belki hıçkırıklarla ağlaması bekleniyordu. Öyle olmadı. Yıldır yıldır yanan, beli siyah kemerli kırmızı kadife elbisesiyle kaynana geldi gelinin başına, bir havayla duvağını kaldırıp elini tuttu gelininin. Yanındaki genç kızın tepsisinde kına vardı. Gelin elini açmadı. Kaynana göğsünden bir çeyrek altın çıkardı sallayarak davetlilere gösterip gelinin parmaklarını tek tek açtı altını avucuna koydu, üzerine kına sürüp avcunu kapattı. Bir alkış koptu misafirlerden. Geldiği gibi gururla ayrıldı. Çalgıcılar işi biliyorlardı. Hemen yeni bir türküye girdiler:
Kınayı getir aney
Parmağım batır aney
Bu gece misafirem
Koynunda yatır aney
Söğüt dalı kuşdili
Oldum yârin düşkünü
Baş açık yalın ayak
Yola düştüm kış günü
Çalgıcılar fazla uzatmadılar. “Hoopp..Hele heleee… Haydin gençler şimdi sıra sizdee…” hareketli bir oyun havasına girdiler.
Yenildi içildi, çalındı oynandı. Gecenin bir saatinde çalgı sustu, gelenler gitti. Gelin de yeni evine gidecekti. Baba çağrıldı. Elinde kırmızı bir şeritle geldi kızının yanına. Üç sefer dolandırdı şeridi belinden. Bağladı:
“ Kocanı bey, acıları bal eyle kızım. Sen bizim bahçemizin bir gülüydün, Şimdi gideceğin bahçenin de gülü olursun inşallah. Her acında bize koşma. Ama arkanda da bir ailen olduğunu da unutma. Başın pınar ayakların göl olsun kızım.”
Sarıldı kızına, ağlıyordu. Öptü… Öptü… Kızı da ağlıyordu
“Anam nerde baba anam…”
Koştu geldi anası:
“Yavrum kuzumm…”
Eller yanaklar öpüldü. Gözyaşları birbirine karıştı.
Aldılar gelini; konvoyla, kornayla götürdüler.
Gelinin annesi, babası sarıldılar birbirlerine konuşmadan bir süre daha ağladılar.
Gökyüzü ışıl ışıldı. Ay bedirdi, yıldızlar yukarıdan göz kırpıyordu insanlara. Birden bir şimşek çaktı. Karanlığa kesti gökyüzü.
Peşinden sinirli bir yağmur yağdı.
Baba:
“Bak hanım gökyüzü de ağlıyor bizim gibi ”
Anne:
“Yağsın adam, yağmur berekettir İlk torunumuz erkek olacak. Bu onun işareti.”
İkisi de ayrı divanlarda uyuyup kaldılar. Güneş gülerek doğdu üzerlerine.
Yeni bir gün, yeni bir hayat, yeni bir umuttu.
YORUMLAR
Çocukluğum ve gençliğimdeki gibi. Gitmiş kadar oldum.
Şehir hayatında olmuyor böyle düğünler özledik.
Saygı ve sevgiyle
Bedri Tokul
Her şeye rağmen yine de uğradın abinin sayfasına değil mi?
Çok teşekkür ederim.
Sağ ol var ol. Allah razı olsun.
Tam kapıyordum günü onlayn olduğunuzu görüp sayfanıza baktım şiir yok yazı bölümüne bakınca ; sayfanızdayım davetsiz misafir oldum düğüne kınaya Bedri bey güzel bir düğünü öyle dedaylı yazmışsınız ki , kına türkükerinde gözlerim doldu. Babamı yeni kaybetmiştik kına gecem de düğünde olmadı! Kadiköy nikah dairesinde nikahımız .Hep içime hicrandır kına geceleri ! Ne güzel bir kır düğünü ve kına gecesini kaleme almışsınız ,sabah kahvemi içerken tekrar okuycam.
Tebriklerimle... Saygılarımı bıraktım kıymetli komutanımıza...
Bedri Tokul
Hayat sürprizlerle dolu.
Bazen doğan güneş hüzün getirebiliyor insanlara.
O duyarlı yüreğiniz hep iyilikleri anması dileklerimle.
Selam ve Saygılar...
merhaba bedri abi...
geçen gün bir video izledim..
aynen böyle anlattığınız gibi mahalle düğünü..
gelin kızın giyiminden saçına makyajına ikramlıklara
müzik organizasyonuna varana kadar düğün sahinin
elini cebine attırmadan tüm masrafları
güzel kalpli insanlardan oluşan mahallelinin
canı gönülden karşıladığı...
tabi ki bahsettiğim videonun mahalle düğünü olması dışında
başka bir özelliği de vardı..
buraya yazarken bile elim titriyor...
duygulanıyorum hemencecik...
damatsız bir düğündü bu..
bir babanın kıyamadığı biriciği için yapılan..
çok istiyormuş gelinlik giymeyi kızcağız
hevesleniyor özeniyormuş eğlenceli düğünlere
ben ne zaman gelin olacağım diyormuş zihinsel engeliyle:(
gelinlik ona çok yakışmıştı..
eminim ki tatlı ve içten anlatımınızla bu yazınızda güne çok yakışacak...
tebrik ve
saygı ile abi
Bedri Tokul
Anlattığın olay beni de hüzünlendirirken, yüreğimin bir yeri de sevindirdi.
Her şeye rağmen koca yürekli insanlarımız var hala.
O insanlar sayesinde ayaktayız .
Gün önemli değil. Sizlerin okuyup yorumlaması benim için en büyük ödül.
Selam ve Saygılarımla Kardeşim.
Ağabey, düğün denince akla kıskançlık, dedikodu, taşkınlık, sarhoşluk da gelir ama siz bunlara hiç yer vermeyerek kültürün toplumu anlamlandıran, dolayısıyla sahip çıkılması gereken resmini güzel göstermişsiniz...
Bütün anlatılarınızda bu var; yazarın insanlarına verdiği değer...
Şikayet edip durmaktansa, kızgınlık ve umutsuzluk sergilemektense bu daha iyi...
Çünkü, derlenip toparlansın, kendine gelsin istediğimiz toplumun taşıdığı değerleri ona haırlatmak daha hayırlı...
Çünkü, böylece kişilikli olarak var olabilecektir insanlık ailesinde...
Selam ve saygılarımla, ağabey...
Bedri Tokul
Çok iyi bir edebiyatçıdır. çokta titizdir.
Benim yazılarımı okur, bir virgülü yanlış yere koysam dahi beni
acımasızca eleştirir.
Senin benim yazılarıma yaptığın yorumları çok beğeniyor.
Senin yorumların için:
"Her yazının bir yüreği vardır. O yazar arkadaşın yazılarının yüreğini buluyor,
dinliyor ve sana da dinlettiriyor." demişti.
Gerçekten doğru bir tespit. Senin yorumların benim yazılarımın işlemeli
tacı gibi...
Sana tekrar teşekkür ediyor, selam ve Saygılar gönderiyorum.
Ne fena bir türküdür o “yüksek yüksek tepeler”:) düğünde filan olmasına gerek yok, nerde ne zaman duysam gözlerim dolar.
En sıradan, en günlük şeyleri bile öyle tatlı tatlı anlatıyorsunuz ki keyifle dinletiyorsunuz Bedri Abi!
Sevgilerimle
Bedri Tokul
Bu yazı şanslı bir yazı...
Teşekkürler kardeşim.
Selam ve Sevgiyle.