- 251 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GELENEKLERE SOKUŞTURULAN YENİLİKLER VE TAVRIMIZ
GELENEKLERE SOKUŞTURULAN YENİLİKLER VE TAVRIMIZ
Gelenek, geçmişten günümüze atalarımızın sosyal hayat içindeki uygulamalarıdır. Bu sosyal hayat, ailede başlar komşu, hısım akraba ile devam eder. Bunlarla birlikte yapılan her türlü sosyal etkinliklerin bir programa bağlanmış şeklidir yani…
Düğünlerimiz, nişan ve kız isteme törenleri, sünnet, doğum ve cenaze merasimleri; komşu ziyaretleri ve imece faaliyetleri bu milletin gelenek ve görenekleridir. Bu gelenek ve görenekler uygulama esnasında hafızalara kaydedilir, hayat tarzı haline gelir ve aile olan her anne baba bu ritüelleri uygular; bu uygulamalar görenek hâklinde çocuklarının hafızalarına kaydedilir.
Kız isteme usul ve adaplarını geçiyorum. Nişan merasimlerimiz de çok fazla uydurukçuluk içermiyor. Yani aşırılık şimdilik söz konusu değil. Düğün merasimlerimize bir bakalım. Eskisi üzerinde fazla durmayacağım. Şimdiki düğün merasimlerimizde neredeyse bir yıla bile sığmayan değişikliklerle karşılaşıyoruz. Bunlar tamamen düğün organizatörlerin rekabetinden başka bir şey değil. Düğün sahipleri de bu tür organizasyonculara mahkûm sessizce kabul ediyorlar. Hiçbir düğün sahibi kendisinin ürettiği bir etkinliği uygulayamaz. Nedense kış ve yaz etkinlikler değişmiyor. Ayrıca kızlarımız ve bayanlar özellikle bu tür düğünlerde özel kostümler giyinmek zorundaymış gibi, sanki defileye çıkıyorlar. Kışın ortasında dekolte kıyafetlerle davete katılanlar için ne diyebiliriz ki. Oyunlar, eğlenceler de bizden değil zaten. Saçma sapan şarkı, türkü sözleriyle insanlar oraya buraya sallanıp, hoplayıp zıplıyor, kendilerinden geçiyorlar. Nikâh merasimleri de bir başka olmaya başladı artık. Eskiden yapılan dualı nikâh törenlerini de es geçiyorum. Önceleri bir masa etrafında gelin, damat ve iki şahit ile nikâh memuru, hazirun önünde nikâh akdini yerine getirir, evlenecek çiftlerin ve şahitlerin ağzından herkese ilan eder ve akdi tamamlardı. Son zamanlarda artık kiliselerdeki gibi gelin ve damat bir kürsü önünde ayakta, yan tarafta şahitler ve nikâh memuru ayakta vaaz verir gibi hazır, konuşmasını yapar ve nikâh akdini gerçekleştirir. Hani bir de dua etseler diyeceğim o zaman da sanki, tam da kilise nikâhına dönecek…
Sünnet töreni diyoruz… Sünnet, peygamber efendimizi çağrıştıran bir terimdir. Siz bu törende akşamdan kafaları çekiyorsunuz, sabah oyun, eğlence, ardından salona geçiyor yaptığınız masrafları davetlilerden çıkarıyorsunuz. Peşinden bir de ne idüğü belli olmayan birileri aracılığı ile dansöz oynatıyorsunuz. Ya hu, bu ne iştir?
Doğum meselesine gelince işler daha da vahim. Eskiden çocuk doğunca hemen sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunur ve bebeğin adı kulağına söylenir hayır dualar edilirdi. Ardından bebek daveti yapılır, hısım akraba, komşular davet edilir, okumalar yapılır, ikramlarda bulunulur, gelen misafirler hediyelerini takdim eder, dualarla ayrılırlardı. Şimdi bu uygulamaların çoğu ortadan kalktı. Yine organizatörlerin eline teslim olan bir kısım anne baba, eş, dost bir araya gelip eğlenir bu doğumu kokteyllerle kutlar. Yaş günleri başlı başına sorunlarla dolu… Kaldı ki doğum günü sorunu hepimizin sorunu haline gelir oldu. Öyle bir hale geldik ki, doğum günümüzü kimler kutlayacak, kim hatırlayacak kaygıları gütmeye başladık.
Cenaze törenlerimiz de artık modernleşti. Cenaze morga havale edilir, namazını cemaat kılar, cenaze sahibi, siyah gözlük ve siyah kıyafetler içinde yandan seyreder. Hoca okur, bizimkiler muhabbet yapar. Ardından günlük hayata devam... Akşam okumalarına mutlaka hoca gelmeli. Ev ahalisi okursa olmaz sanki ille hoca gelecek… Bizim bildiğimiz cenaze olan evde üç gün ocak yanmaz. Yani yemek pişirilmez. Yani cenaze sahipleri o işle ilgilenemez. Bu yüzden komşular bu sorunu hallederdi.
Son tahlilde gelenek ve göreneklerimizi aslına uygun halde uygulamalı ve sahip çıkmalıyız. Kapitalist düşünce tarzının ürettiği ritüellerden başka bir şey olmayan organizatörlerin uydurduğu programlar bizim ne geleneğimize ne de göreneklerimize uygun. Böyle giderse gelecek nesil bunları birer gelenek ve görenek olarak algılayacak ve uygulayacak. Kendi kültürüne sahip çıkmayan bir millet başka kültürlerin oyuncağı olacaktır. Gidişat da budur!
Kendimize gelmediğimiz sürece bizimle daha çok oyun oynayan olur vesselam...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.