- 293 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
CAMİLER VE DÜĞÜNLERDEKİ GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
CAMİLER VE DÜĞÜNLERDEKİ GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
Gürültü, kişilerden ve farklı yönlerden, aynı zaman dilimi içinde ortaya çıkasıyla oluşan aşırı yoğunluktaki seslerdir. Bu da insanları, belki de bitki ve hayvanları da, rahatsız eder. Bu tür olaya ses/gürültü kirliliği diyoruz. Ses kirliliği de çevre kirliliği grubu içine girer.
Şehir içinde çalışma yapan belediye veya özel şirketlerin; “Çevreye verdiğimiz zarardan ötürü özür dileriz.” tabelalarını görürüz. Bu, insanların sosyal hayatlarına bir saygı ifadesidir. Aynı zamanda şehirlerin belirli yerlerinde, özellikle araçların yoğun olarak geçtiği güzergâhlarda, “Klakson çalmadığınız için teşekkür ederiz.” Levhalarını görüyoruz. Bu da ses kirliliğini engellemek için bir uyarıdır.
Bir de düğün, davet, dini tören ve ibadetlerde yapılan gürültü kirlilikleri var… İnsanların çok güzel niyetlerle bir araya geldiği bu ortamlarda maalesef kimse kimseyle oturup ne iki laf edebiliyor ne de birbirlerini duyabiliyor. Kulak zarlarının zangırdadığı bu ortamlarda sıkça bulunmak zorunda kalan insanların çok genç yaşlarda işitme kaybına uğradıklarını görüyoruz. Son zamanlarda gürültü kirliliğinin diğer hastalıklara da sebep olduğunu öğreniyoruz. Düğünlerimizde arkadaş, eş, dostla hiç rahatça oturup sohbet edebiliyor muyuz? Müzik dinlediğimiz söylenebilir mi?
Dini törenlerde, özellikle insan sesi ruha hitap eder. Bir de bu sesi çok iyi kullanan varsa insanları bir başka âleme götürüp ruhi bir arınmaya, ibadetin zevkine varmaya götürür. Gayrimüslimi Müslüman yapar iyi ve güzel kullanılan insan sesi... Ama bu gün gerçek böyle mi? Siz hiç minaredeki hoparlörün, penceresine çevrilmiş bir camiden okunan ezanı dinlediniz mi, dinleyebildiniz mi? Ezan sesini duyduğunda penceresini açıp huşu içinde dinlemek arzusu içinde olması gereken insanların evin bütün pencerelerini kapattığının farkında mısınız?
Cami içinde müezzinin mikrofonu eline alıp, avazı çıktığınca bağırarak kamet getirmeye başlaması, kapalı ortamda insanı ne hale getirir/getiriyor? Sesi kullanma bir sanat işidir. Müezzinlerimizin seslerini güzel kullanmalarını artık bir tarafa bıraktık, hiç olmazsa insanların duyabileceği yoğunlukta kullansalar bir problem olmayacak. Yüz elli iki yüz, en büyüklerinin ise beş yüz metre kareyi geçmeyen camilerimizde bağırmadan, sadece yüksek sesle konuştuğumuzda bile insanlar birbirini rahatça duyabiliyor. Peki, çoğu zaman iki - üç, yedi – sekiz saf olan camilerimizde müezzinlerimizin mikrofona sarılıp, ağızlarına iyice yaklaştırıp avazı çıktığı kadar bağırarak kamet getirmesi, imamın sesini de yükselterek okuması kapalı ortamda insanlar için zararlı olmuyor mu? Mikrofonsuz olsa o yüksek sesle zaten herkes çok da rahat duyabilir. Yok, mikrofon kullanacaksa neden bağırıyor?
Ecdadın yaptığı camilerimizde de imamlar, müezzinler vardı. Bunlar seslerini cemaate duyurabilmişlerdi de şimdikiler mi duyuramıyor? Bu devirde camilerimizin cuma ve bayram namazları dışında ses düzenlerine ihtiyaçları yoktur. Sadece bu günlerde kullanılsa belki de bu kadar rahatsız edici olmayacak. Bazen/çoğunlukla camilerimizde bir iki saf bile olmuyor. Böyle bir ortamda ses düzeninin açılması ve mikrofon kullanılmasının mantığı var mıdır? En kötü sesli imam ve müezzinlerimizin bile çıplak sesle okumaları, cızırtılı ses düzeninden daha rahatsız edici olmayacaktır. Ses yükselticilerine karşı değilim. Ancak kullanılma şekline karşıyım. Camilerimizde ses düzenleri bir ihtiyaçtır. Ama bu ihtiyacın yerli yersiz kullanılması doğru değil. Çıplak sesle okunan Kuran şahsen bana çok daha tesir ediyor, huşu içinde dinleyebiliyorum. Yüksek yoğunluktaki mikrofonla okunanlar rahatsız ediyor. Kusur cihazlarda ise kaliteli olanı kullanılmalı değil mi?
Üzülerek şu ifadeyi kullanıyorum: Ben, okunan ezanların çoğundan rahatsız oluyorum…” Bu cümleyi vaaz veren emekli bir hocama da söyledim. Bana öylece bir bakakaldı ki… Açıkladım: “Cami içlerinde imam ve müezzinlerin mikrofonu açıp sesini de yükselterek okumasından çok rahatsızım.” Hiçbir cevap vermedi. Konuyu taşıdığım kişilerin de rahatsız olduklarını görüyorum. İnsanlar tepki vermekten korkuyorlar. İşin sonunda ezan/Kuran düşmanı olarak suçlanmak var… Benim imanımdan bir endişem yok. Diyanet de çok iyi bilir ki, insanların birbiriyle yüksek sesle konuşması bile hoş değildir.
Belki de bir tek ben rahatsızımdır, kim bilir...