- 342 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
FITRAT DEĞİŞİR SANMA
Osmanlı’nın başında Kanuni Sultan Süleyman Han vardı. Batılıların “Muhteşem Süleyman” dediği Padişah, haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkmıştı. Ordu, Belgrad’a doğru ağır ağır ilerliyordu.
Güzergâhta mecburen bağların ve bahçelerin aralarından geçiliyordu. Hava çok sıcak olduğundan asker susuzluktan kıvranıyordu.
Çok güzel üzümleri bulunan, bir bağdan geçerken, askerin biri dayanamayıp, bir salkım üzüm kopararak susuzluğunu giderdi. Sonra da, asmaya, bir kese içinde, yediği üzümün çok üzerinde bir para bağlayarak, yoluna devam etti.
Çok geçmeden mola verildi. Asker, kan ter içinde bir köylünün koşarak geldiğini gördü. Hıristiyan köylü ısrarla Padişah ile görüşmek istiyordu. Köylüyü Kanuni’nin huzuruna götürdüler. Padişah sordu:
- Nedir bu hâlin, kan ter içinde kalmışsın, yoksa askerler bir zarar mı verdi?
– Ben şikayet için değil memnuniyetimi bildirmek için geldim. Böyle bir askeri, böyle bir komutanı tebrik etmemek insafsızlık olur.
– Askerlerim sizi memnun edecek ne yapmışlar?
– Askerleriniz bağımdan geçtikten sonra, asmanın dalında bağlı bir kese gördüm. İçini açtığımda para vardı. Dikkatli baktığımda, bir salkım üzümün koparıldığını fark ettim. Anladım ki koparılan üzümün parası olarak bırakılmış. Sizde böyle güzel ahlaklı asker olduğu müddetçe sırtınız yere gelmez.
Kanuni, derhal o askerin bulunmasını emretti. Hıristiyan köylü, bu askere ne gibi mükafat verilecek diye merakla beklemeye başladı… Nihayet asker bulunup, Padişahın huzuruna getirildi. Kanuni,
- Niçin izinsiz iş yaparsın? Parası verilmiş olsa bile, sahibinden habersiz mal almanın caiz olmadığını bilmiyor musun? diye askeri azarladı. Bu asker derhal ordudan uzaklaştırılsın!
Hıristiyan köylü heyecan ve şaşkınlıkla Kanuni’ye sordu:
– Ben bu askerin mükafatlandırılması için gelmiştim, siz onu niye cezalandırdınız?
– Böyle davranan bir askerle zafer kazanılmaz. Bunun için ordudan attım. Eğer aldığı üzümün parasını bırakmamış olsaydı, zalimlerden olurdu ve o zaman daha ağır cezaya çarptırılırdı.
Ve asırlar sonrası, sene 2016.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde güvenlik güçleri girdikleri boş evde kullandıkları çayın ve şekerin bedelini kapıya asıp bıraktılar.
Üzerine de küçük bir not ilave etmeyi ihmal etmediler: “Hakkınızı helâl edin, biraz şekerinizi kullandık. Gönül isterdi ki rahatça çayımızı birlikte içelim. (İnşaAllah olacak)”
Bu yüksek seciye karşısında bize düşen sadece Allah’a şükretmek olacaktır. Rabbimize yarattıklarının sayısınca hamd ve senâlar olsun.
İnandık, iman ettik, dil ile ikrar, kalp ile tasdik ettik. Ve Namık Kemâl ile birlikte bir kez daha terennüm eyledik;
Osmanlı adı her duyana lerze-resândır
Ecdâdımızın heybeti ma’rûf-u cihândır
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz.
YORUMLAR
Bu örnekler çok güzel,
Aynı olayı İzmir’e abimi ziyarete gittiğimizde yaşadım. Şeftali bahçelerinde geçtiğimizde canımız şeftali çekti. Abimin sürekli alışveriş yaptığı bahçe vardı arabayı kenara çekerek bahçeye doğru seslendik, Kimse cevap vermedi. Bahçeye girdik şeftali topladık. Bahçe sahibini telefonla arayıp ödemeyi fazlasıyla tarif ettiği yere bıraktık.
Bu durun insan olmakla, ailenden gördüğün terbiyeyle ve en önemlisi de ve kul hakkına zarar vermemekten itina etmekle alakalıdır.
Fıtratımız değişmesin.
Saygılarımla,
Ümmühan Yıldız tarafından 18.4.2022 16:34:00 zamanında düzenlenmiştir.