- 283 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gecenin Yelesi
Gecenin Yelesi
“Gecenin Yelesi” Şair Sıddıka Zeynep Bozkuş’un Mart 2021’de Çıra Edebiyat aracılığıyla okurlarıyla buluşturduğu, “İnsan Çiftliği” öykü kitabından sonraki ilk şiir kitabı. Elli altı sayfa hacmindeki eserde otuz dört şiir yer almaktadır.
Öykü ve roman türlerinde eserler veren şairlerin şiirleri, farklılıklarıyla kendini daha çok ele verirler. “Gecenin Yelesi”nde ki şiirlerde sorgulama, betimlemeler ve soru sorum cümleleriyle kendini hissettiriyor. Bu durum gerek kitap tasarımında, gerek şiirlerin işlenişinde kendini ayrıca hissettiriyor. Şiirlerde bağlantılar ve kurgu derken bu listeyi pekâlâ uzatabiliriz. “Hoş Geldin Kendim” isimli ilk şiiriyle bu kapı aralanıyor. Böyle bir ilk şiir ismini kimileri yadırgayabilir ama şiir içeriği çok farklı bir boyut içeriyor. Bütüncül bakınca, şiirlerin geneli hakkında bir nevi ipuçlarını verip çağrışımda bulunuyor. En dikkat çeken boyut, cümle içerisinde anlamsal olarak bazı kelimeler yer değiştirilerek farklı çağrışımlara ulaşılmasıdır. Bu durum kitabın genelinde gözüküyor. Şöyle ki, ilk şiiri “Hoş Geldin Kendim” de, “Atalarıyla övünür gibi ve herkes/ safların aralığına bakmadan…” (sayfa 7) Burada ki “herkes” kelimesi, cümle içerisinde farklı bir yerde duruyor ve bir alt satırdaki ifadeyle ilişkilendiriliyor. Başka bir örnek vereyim. ”Kapının ardındayız, açık” (sayfa 9) Son bir örnekle bu bahsi kapatayım. “O dal kırıldığında sen bir eğilmek nedir/ bilmezdin…” (sayfa 11)
Kuşlar özelinde, mekân olarak güzel bir İstanbul var. Kuşlar, özellikle güvercinler İstanbul’un simgelerinden biri olduğunu biliriz. Ecdattan gelen bir kültürdür bu. Bu şiirlerde de kuşlar ve İstanbul birbirine ne çok yakışmış. Mahmutpaşa, Mısır Çarşısı, Galata, Gülhane üzerinden yaşanmışlıklarla beraber İstanbul’a bir yolculuk var. Şairin, İstanbul’da yaşıyor olması daha çok etken olduğu görülüyor. Örneğin “Seni Düşününce” şiirinin bir bölümünde İstanbul şu şekilde ele alır şair. “…Bir şehir, tarih, bir tuval sırıtıyor bak!/ mevsimler kanıyor kulaklarında/ plaklar; cızırtılı, çizik, kakafonik/ argolar, ağızlar, nenemin yamalı bohçası dil/ bu tütsünün içinden geçmeli yeniden/ onu kokmalı yüzüm, saçlarım nem varsa onu/ kuşanmalı bu şehrin rengine/ İstanbul olmalı…” (sayfa 31) İstanbul’un sesini, kokusunu taşıyan şiirler bunlar. Bununla beraber Hacer-ül Esvet, ve Kabe’de dikkati celp etmektedir.
İlgincime giden farklı imgeleri buraya taşıyacak olursam. “ılık bir çayır hışırtısı”, “sonbahar akıyor”, “atları koşuşturan bir garip yele”, “takvim döküp duaya durulanmak”, “serçelerden devrilen koca bir orman”, “bir at soluğu”, “tıpırdayan su” gibi sıralayabilirim. Bu farklılığı ve ilginçliği kimi şiir isimlerinde de görmek mümkün. “Hoş Geldin Kendim”, “Gıcırtı”, “Tıpırtı”, “Anılar Yunmuş”, “Cennetin Saçakları”, “Hiç Kırık”, “Eşinsin Bahar” gibi. Şiirlerde geçen kelimeler tek başına veya birlikte birçok farklı şey anlatmaktadır. Bir yazarın dediği gibi; “dil, sadece isimlendirmelerle kalmaz, aynı zamanda gerçekliği var eder”
En çok beğendiğim bazı şiir bölümlerini buraya taşıyacak olursam;
* “…Acı, beyaz bir ketendir gömülen/ gece sancıdır hem kül rengi bir tırnak yara…” (sayfa 9)
* “…Mavi, gümüşten hançer, gecenin sırtında/ sar ey pul bizi, keşmekeş ve beyaz…” (sayfa 10)
* “…Ki alaca buluttur, geçer ömrümüzden/ hayatsa, tepinir çılgın bir at kişner göğsümüz…” (sayfa 39)
* ”…Penceremde gün aysın, yine eşinsin bahar”(sayfa 55)
Şiirlerde bolca kendisini gösteren izleksel değinilere bakacak olursak: “Gece, Mevsimler, tabiat, çiçekler, kuşlar, serçeler, renkler, ev, aile, kapı, at” şeklinde listeyi çoğaltabiliriz. Mesela aile temasını en güzel “İstasyonda Akşam” şiirinde görmekteyiz. Şiirin bir bölümü şu şekildedir. “…Köşkün çatısında kar/ perili hayallere boyalı/ annem, yüzünde çay saati/ yakasında iğne/ annem, elleri çörek kokan/ terkisinde kardeşim/ babamın şapkası yine/ seherden asılı portmantoya” (sayfa 29) Bu temalarda hep bir hareketlilik ve canlılık vardır. Bu hareket hem bereketi hem de hissiyatı çoğaltmaktadır. Şiirlerde geçen, az kullanımda olan bazı kelimelere bakacak olursak; “Lepiska, setr, kebûter, gövez, sayha” gibi sıralayabilirim. Yer yer yinelemeler, tekrarlar şiirin kurgusunda hareketliliği pekiştirdiği ve güzel bir ahenk vehmettiği görülmektedir. Ayrıca güzel bir armoni oluşturmaktadır.
Şiirlerin karşılığı her okur için farklı farklı olabilmektedir. Kaynayan su, patatesi yumuşatırken, yumurtayı sertleştirmektedir. Aynı bunun gibi şiirin etkisi her ne kadar değişimler gösterse de etkisi hep olumlu cihette kendini göstermektedir. Her okur kendi muhayyilesi ölçüsünde şiirlerle bağ kurabilecektir. Einstein’ın dediği gibi “Ne gördüğünü teorin belirler” anlayışındaki gibi bir etkileşimle sonuçlanacaktır. Ez cümle, umut nüveleri barındıran, çağrışımı yüksek olan sesli şiirler bunlar. Şekva barındırmayan, içtenlikle yazılmış şiirler. İlk şiir kitabından sonra muhtemeldir ki şiirler de değişimler olmuştur ama ilk kitabın sesi, seslenişi, yalınlığı, heyecanı ve farkındalığı hep var olacaktır.
İlkay Coşkun
08.04.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.