- 678 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
The Animals 5. Bölüm
5. Bölüm
Reli birkaç gün sonra kendisini iyi hissetmek ve dikkat çekmemek adına traş olmak için üst katta bulunan lavaboya çıktı. Sırtına kaplumbağaya benzemek için yaptığı bir giysi geçirmişti. Bu giysiyi herkes uyuduktan sonra yapmıştı. Parmakları eskiye nazaran daha bir uzamış ve parmaklarının kabiliyeti artmıştı.
Reli, aynaya her bakacak olduğunda korku doluyordu. Kalbi kulaklarının duyabileceği kadar hızlı atıyordu. Aynalardan kaçar olmuştu. Üst kata çıkıp banyo kapısını kilitledi. Üzerini ve o aptal kaplumbağa kostümünü çıkarıp yere fırlattı. Aynanın karşısına geçti ve kendisine baktı. Gördüğü şeyler karşısında şoka girdi. Kabuğunun düştüğünü öğrendiği günden daha uzun bir süre tıpkı hipnotize olmuş gibi kendisine bakıyordu. Yüzü değişmişti. Burnu ileri doğru uzamış ve daha önce hiçbir hayvanda görmediği bir şekle bürünmüştü. Saçları artık bariz şekilde vardı. Gözlerinin üzerinde yay gibi kıllar belirmişti. Sırtı düzleşmiş ve ayak parmakları iyice ayrılıp rahat rahat hareket ettirebileceği bir hale gelmişti.
Vücudunun hapishanesindeydi artık. Bir hata yapmıştı ve ölümünü bedenindeki hapishanede bekliyordu. Elleri kendisinin yabancısıydı. Yüzü, burnu, ağzında çıkan dişler her uzvu bu hapishanenin birer parçasıydı. Reli, ne yaparsa yapsın bedenine hapsolduğu bu hapishaneden çıkamayacağına inanıyordu. Bir hayvanın cezası kendi bedeniyle olmamalıydı. Çok çaresiz hissediyordu. Kaçabileceği hiç bir yer yoktu. Onu bu hapishaneden özgürlüğüne kavuşturacak tek bir kaçış planı bile düşünemiyordu. Bir hayvan belki her türlü önlemin alındığı bir yerden kaçmayı düşünebilir ve hatta umut edebilirdi. Reli’nin böyle bir umudu yoktu.
Banyodan çıkarken kendisini ölüme mahkûm edilmiş beşinci sınıf bir hayvan gibi hissediyordu. Bedenindeki çıkışı olmayan hapishaneden sonunu bilmediği ölüme doğru gidiyordu. Bugün yarın ölüm fermanı imzalanırdı. Yaşadıklarını çevresindeki kime anlatsa kendisine inanmayacaklarına emindi. Suçsuz yere cezalandırıldığını kanıtlamaya çalışan bir mahkumdu o ve hiçbir kanıtı yoktu. Artık çok eskilerden kalma büyülere kimse inanmıyordu. Bir kazın ona büyü yaptığına kimse inanmazdı. Ama gerçek buydu. Apaçık ortada duruyordu. İvam Lindovs’u öldüren Suso Barbatusin adındaki domuza gereken cezayı aldırmıştı. Adil olan buydu. Hayvanlar aleminin kanunlarının dışına çıkması onun suçu olamazdı. Adalet herkese ve eşit şartlarda uygulanmalıydı. Sırf bu yüzden İras Lindovs’un lanetine uğramıştı. Hem de kimsenin inanmayacağı bir lanet.
Merdivenlerden inerken idam sehpasına çıkan bir mahkûm gibi ilerliyordu. Son isteği sorulsa sert bir viski içmek isterdi. Keşke idam edilsem diye geçirdi içinden.
Evin alt katına indiğinde Rennis’i bir şeyler okurken gördü. Kitaba iyice daldığı belliydi. Reli’yi görünce her geçen gün işlerin daha kötüye gittiğini fark etti. Yüzünde istemediği bir hüzün belirdi. Reli, eşinin bu istemsiz tavrını anlayışla karşıladı.
‘Gördüğün gibi her geçen gün ne olduğumu bilmediğim bir bedene dönüşüyorum.’
Karısı hüzünlü ifadesini bozmadan derin bir nefes aldı. Reli, eşinin hastalıkla ilgili bir şeyler söyleyeceğini düşündü. Hasta olmadığını ve bunun bir lanet, bir büyü olduğunu ortaya dökmek ve konuşmak istiyordu.
Eşi, oğlu ve onu dışarıda gören herkes bedenindeki tuhaflığı bariz şekilde görüyor ve neler olup bittiğini merak ediyordu. İçinden bir canavar mı çıkıyor? Nedir bu halin? Bilinmeyen bir deri hastalığı ya da başka bir şey mi? Demeye cesaret edemiyorlardı. Gerçeğin ne olduğu dedikodusunu yapmakla yetiniyorlardı.
‘Geçer diye umut ediyorum.’ Diyerek gerçeğin ne olduğu düşüncesinden o da uzak kalıyordu.
‘Artık parmaklarım var. Bir kaplumbağa olmadığım kesin. Umarım bir canavara dönüşmem.’ Dedi ve istemsizce güldü.
‘Ah Reli böyle konuşma lütfen. Çok üzgünüm. Neye varacak olursa olsun ben seninle kalmaya devam edeceğim. Tedavi için ne gerekiyorsa beraber yapacağız.’
Reli, eşinin desteği için mutlu olmuştu. Yanına kadar sokuldu ve ona sarıldı.
‘Tekrar Doktor Raja’ya gidip metabolizmanla ilgili daha kapsamlı testler yaptıralım.’ Yüzünde korku ve acıma vardı.
‘Hayatım’ dedi Reli. Derin bir sessizliğin ardından eşine sarılmayı sürdürdü. Bir an için ona fikirlerinde meydana gelen değişimden bahsetmeyi düşündü. Son anda bunu açıklamaktan vazgeçti. Sadece ona sarılan karısından ve tüm diğer hayvanlardan ne kadar nefret duyduğunu hissettiğini hatırlamaktaydı.
Eşi ve tüm diğer hayvanlar verdiği karardan dolayı lanetlenmesinden sorumluydular. Gerçeği göremeyen, o ve diğer hayvanlar bu lanetin sebebiydiler. Gerçek ise çok farklıydı. Reli, diğer hayvanların göremediği, anlayamadığı, düşünemediği şeyleri görmüştü. Hayvanların saçma sapan kararları, kabalıkları, ayrımcılıkları her şey şu an ki halinin sebebiydi.
Reli, verdiği kararda adaletsiz olsaydı. Her şey çok daha farklı olacaktı. Eşi ölen İras Lindovs, eşini feci şekilde öldüren domuz Suso Barbatusin ceza almayacaktı. İras kendisini verdiği bu adaletsiz karardan dolayı tebrik edecekti. Mahkemenin diğer üyeleri ona gıpta edeceklerdi. ‘Gerçekten böyle mi yapmalıydım?’ diye düşündü.
Hayatındaki her şey olağan olacaktı o zaman. Mahkeme bitecek ve İras Lindovs göç yolculuğu için sürüsünün peşine takılıp gidecek ve kendisine kaz tüyünü fırlattığı o lanet olası büyüyü, laneti yapamayacaktı. Bu en gerçek şey gibi görünüyordu. Diğer gerçek ise hayvanların gözlerinin ve beyinlerinin bağlı olmasıydı.
Bütün suç hayvanlardaydı. İras Lindovs ve diğer tüm hayvanlar verdiği kararın asıl adalet olduğunu bilmiyorlardı. Olan kendisine olmuştu. Reli, bilmediği bir yaratığa dönüşürken, eşi ona sadece sarılıyordu ve üzülüyordu. Üzüntü onu öldürmeyecekti ama kendisi için söylenecek çok şey vardı. Ölüm bile daha iyidir diye düşünüyordu. Gel gör ki İras Lindovs sadece kendisini lanetlemişti.
Düşüncelerini karısına açma ikilemi o noktadan sonra değişti. ‘İras Lindovs denen kaz bana büyü yaptığı için değişiyorum.’ Demeyi düşündüğü o an artık geri gelmemek üzere geçmişti.
Artık hayvanlardan daha fazla nefret ediyordu. Yalnızlığının kalabalığında gezinmeyi ve kendi çıkış yolunu kendisi bulmayı düşünüyordu.
Reli, derin bir iç geçirme anından sonra ‘Tekrar doktorun yanına gideceğini söyledi. Eşinin ‘Ben de seninle geleceğim.’ Sözlerini reddetti. ‘Kendim gitmek istiyorum.’ Diyerek kestirip attı.
Aslında doktora giderek ne yapmak istediği konusunda uzun uzun düşünmek istiyordu. Bir plan yapmak ve bu laneti üzerinden atmak istiyordu. Tedavisinin tıpta olduğu umudunu çoktandır yitirmişti.
Doktor Raja Reprilyano’nun muayenehanesinden randevu aldı. Doktor metabolizma testlerini daha da derinleştirmekten bahsetmişti.
Doktor Raja, Reli’yi görünce geçmiş randevudan bu yana vücudundaki değişimleri görünce, hasta olmadığı yönündeki tavrını değiştirdi.
Tahliller yapıldıktan sonra Reli’nin duymak istediği şeyler söyledi. ‘Bu durumun bilimsels birs açıklaması mutlaka olmalı. Başka birs şeys söylemeks bilme ihanets olurs.’
Reli, doktorun söylediklerini düşünürken eski bedenini özlediğini fark etti. O bir kaplumbağa gibi hareket etmeyi, yemeyi, düşünmeyi özlüyordu. Sonuçta bedeni onun yegâne eviydi. Şimdi evinden atılmış bir kiracı gibiydi ve ortalıkta girebileceği bir ev yoktu. Kaplumbağa kabuğu onun arkadaşı gibiydi ve artık o yoktu.
‘Eğer bilimsel bir açıklaması varsa bu ne olabilir?’ diye sordu umutsuzca.
‘Teslerins detayları çıktıkça daha nets birs şeylers söyleye bilirims. Bununs içins seni iki güns misafirs edeceğims.’
Reli’nin Doktor Raja Reprilyano’nun özel kliniğinde iki gün kaması gerekiyordu. Bu durum tam da istediği gibi plan yapmasına zaman kazandıracaktı. Hastalığın, tabi hastalıksa, ona pahalıya mal olacağını biliyordu. Neyse ki önceden bu tip durumları düşünerek, en azından kulağıyla ilgili ağır bir ameliyat geçirebilme ihtimaline karşı, özel sağlık sigortası yaptırmıştı.
Klinikte yatmasına daha beş gün vardı. Arada geçen süre içerisinde iyice değişmeye başladı. Gün geçtikçe korkuları artıyordu. Artık eskisi gibi yemek de yiyemiyordu. İştahı kapanmıştı. Biraz kilo vermişti.
Kliniğe yatmadan önceki akşam yemeğinde yine iştahsızca gözlerini salataya dikmiş bir vaziyette oturuyordu. Repi, ‘Kilo vermeye başladın baba.’ Demesi üzerine Reli ‘Bu durumda tek problemim keşke zayıflamak olsaydı.’ Diye söylendi.
Repi babasına alındı ama onun bu halinden ötürü bir tepki vermedi. Zaten annesi ona bir göz kırparak durumu idare etmesini işaret etmişti.
Reli, geçen gün karısına duyduğu nefretin benzeri bir nefreti yine yaşadı. Sanki lanet gün geçtikçe onu kemiriyor, günden güne değişmesine sebep oluyordu.
Yemekten sonra herkes kendi halinde takıldı. Reli bir ara Repi’yle konuşmayı düşündü ama kendinde o gücü bulamadı. Sabah kliniğe yatacağı için hem korkuyordu hem de çıkacak neticenin, tabi çıkarsa, ne olacağını çok merak ediyordu. O gece uyku bir türlü tutmadı. Pipo içmeye ve düşünmeye ihtiyacı vardı. O an aklına çok eskiden okuduğu bir kitap geldi. Konusu büyüler üzerineydi. Kitabın adı Kadim Büyüler Atlasıydı. Kitaba göre büyü yapılan kişi korktukça ve büyüye inandıkça büyünün tesiri artıyordu. ‘Belki de’ dedi Reli ‘Büyü sandığımız şey beynimizin bize bir oyunudur.’
Piposunu doldururken düşünmeye devam etti. Telkinle hayvanların etki altına alındığını okuduğunu anımsadı. Ama diğer taraftan o lanet olası kaz onu telkin edecek hiçbir şey yapmamıştı. ‘Sadece ‘İnsan ol insan.’ Demişti. Bu kadarcık bir kelime ona tesir etmiş olabilir miydi?
Eğer bu durum psikolojikse ya da telkinle ilgiliyse bununla nasıl başak çıkabilirdi? Bu duruma nasıl karşı koyacaktı? Kendisini tekrar bir kaplumbağa gibi düşünürse eski haline dönebilir miydi? Belki bir psikolog derdine çare olabilirdi. O aptal şeyi gözünün önünde sallandırıp kendisini uyutabilir ve uyandığında tekrar eski haline dönmüş bulabilirdi.
‘Olabilir miydi? Olabilirdi belki. Belki de offf…’
Reli, piposunu bitene kadar içmeye devam etti. Kendince bir plan yaptı. Sabah kliniğe yatmadan önce çok eski zamanlardan beri tanıdığı bir dostunu ziyarete gitmeye karar verdi. Merak ettiği bilimsel olan ve doğaüstü her şeyi cevaplayabileceğini düşündüğü tek hayvan oydu. Bir fil olan dostunu çok uzun yıllardır görmemişti. Pekâlâ soracağım birkaç soru için bana vakit ayırır diye geçirdi içinden. Dostluklar bu günler için değil midir? Primela Elephant, zekasıyla ve bilgisiyle hayvanlar aleminde yer etmiş bir fildi. Umarım kliniğe yatmadan önce bana biraz zaman ayırabilir diye umut ediyordu.
Sabah herkes uyurken uyandı. Üzerine aptal kostümünü giyindi. Kafasına bir şapka takmayı da ihmal etmedi. İnce ve uzun bir palto geçirdi sırtına. Gizemli bir dedektif gibi evden çıkacakken eşinin uyanmış ve onu izler bir vaziyette gördü.
‘Reli ne yaptığını sorabilir miyim?’ diye sordu. ‘Hayatım yapmam gereken bir şey var. Bak kliniğe vaktinde yetişeceğim. Her ne kadar inancımı kaybetsem de oraya yatacağım. Fakat bana biraz müsaade et. Görmem gereken eski bir dosta gidiyorum. Umarım meşgul değildir.’
Hızlıca arkasını döndü ve arabasına doğru yürüdü.
Primela Elephant kapıyı açtığında sanki ilk kez karşılaşmış gibi baktı.
Aralık kapıdan içerideki kitaplar görünüyordu. Bu durum ona bilge bir hava katıyordu.
Beklemediği bu karşılanma Reli’yi huzursuz etmişti. Ziyaret için henüz erken bir saatti. Belki kendisi olsa kapıyı bile açmazdı. Diğer taraftan eski dostunun kendisini tanımamış olabileceğini de düşünüyordu. O kadar mı değiştim diye geçirdi içinden. Ne var yani dişlerim ve parmaklarım çıktıysa, kabuğum düştüyse, dişlerim çıktıysa ve bedenim kıllanmaya başladıysa ve burnum çıktıysa… Amma da değişmişim diye düşündü. Kendisini tanıtmaya karar verdi.
‘Primela, ben Reli. Reli Hermanni.’
‘Şimdi her şey daha açıklayıcı oldu Reli. Tabiki tanıdım seni. Şaşırdım özür dilerim. Yani şaşırmadım ama uzun zaman geçti ve sanırım son görüşmemizden bayağı bir zaman geçmiş.
Reli az önceki huzursuz halinden kurtulmuştu. En azından dostu onu tanımıştı. Çünkü fillerin harika zekâları vardı. Ya da kim bilir bir yabancıyı bozuntuya vermeden idare ediyor ve ona yardım etmeye çalışıyordu Primela Elephant.
‘Buyur içeriye eski dostum. İçerideki karmaşa için şimdiden özür dilerim. İçeri geçince birkaç dakika kendilerini süzdüler. Zaman geçmiş ve ikisi de yaşlanmıştı. Tabi Reli hem yaşlanmıştı hem de değişmişti. Primela, Reli’ye ne olduğu konusunu içten içe merak ediyordu ama bunu sorma nezaketsizliğini asla yapmayacaktı.
Sonra aynı anda isimlerini söyleyerek söze başladıları. Reli, Primela… ‘Sen başla istersen Reli.’
Reli derin bir nefes aldı ve pipo içmek için müsaade istedi.
Piposunu doldururken Primela Elephant’ın gösterdiği daha derli toplu kanepeye oturdu.
‘Göçebe hayvanları bilirsin.’ Diye söze başladı. İstediği şey eski dostunun bilgisi ve görgüsü karşısında ezilmemekti. ‘Bu hayvanlar ara ara Animapolis’e uğrar biliyorsun.’ Primela başıyla onayladı. Tabi o ara hortumu oturduğu kanepenin tahta ayağına çarpıyordu. Reli, bu sesten rahatsız oldu. Önceden olsa o sağır kulaklarıyla asla bu sesi duymazdı. ‘Bu tip konar göçer hayvanlarla ilgili efsaneleri duymuşsundur.’ Primela evet anlamında başını salladı. Hortumu yine aynı tahta ayağa çarpıyordu. Reli ‘Hortumlarınızın çok hassas olduğunu biliyordum.’ Başıyla Primela’ya hortumunun tahta ayağa çarptığını işaret etti. ‘Özür dilerim Reli. Rahatsız olduğunu anlamadım.’ Reli devam etti ‘Bu hayvanların eski hikâyelerde büyü veya lanet yaptıkları anlatılır. ‘
Reli, eski dostunun kendisiyle alay edeceğini ve nefessiz kalana kadar hortumundan üfleye üfleye güleceğini düşünüyordu. Fakat Primela öyle bir tepki vermedi. ‘Biliyorsun Reli, büyü ve lanet farklı şeyler.’ Dedi Primela. ‘Yanlış anlama ama halimden de anlayacağın üzere bu ikisi arasındaki ayrım umurumda bile değil.’ Primela yine başıyla onayladı ve hortumu yine oturduğu kanepeye çarptı. Özür dilerim manasında bir mimik yaptı ve hortumunu arka sağ ayağıyla hafifçe sıkıştırdı. ‘Artık hareket edemez.’ Reli ‘Benim asıl merak ettiğim daha önce böyle bir şeyle karşılaştın mı?’
Primela Elephant gerçekten çok bilgili biriydi. Derin bir nefes çekti hortumundan ve kendisine has hortumla birleşince titreşen sesiyle konuşmayı ele aldı.
‘Bak Reli, daha önce böyle şeyler elbette duydum. Büyüyü bozmaya çalışan birçok hayvan hikâyesi okudum. Keza lanetler üzerine olanlar. Ama bilmeni isterim ki her iki durumda da sorunun kaynağına ulaşman gerekecektir.’
Reli sorunun kaynağından kastettiği şeyi anlayamamıştı ve bu durum onun her halinden belli oluyordu.
‘Sorunun kaynağı Reli, sana laneti yapan kimse onda. Onu bulman ve yaptığı laneti tersine çevirmen gerekir. Eğer bunu başaramazsan laneti kendi üzerinden başka birinin üzerine atman gerekir. Lanet böyledir dostum. Eğer bunu da başaramazsan korkarım bir insana dönüşeceksin.’
Reli’nin aklında milyon tane soru dolanıyordu. Primela Elephant aklını karıştırmıştı. Doldurmayı bitirdiği piposunu yaktı ve ağır içmeye başladı.
‘Ne olur insan ne onu açıkla ve hemen ardından laneti üzerimden atmayı nasıl başarabileceğimi söyle olur mu lütfen.’
‘Öncelikle’ dedi Primela ‘İnsan bir canlı türü. Pek fazla bizim dünyamıza müdahil değiller ama doğada başarılı bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. Biliyor musun alet yapmayı başaran geçiş dönemi insanları bile var. Akıllı ve zeki yaratıklar. Tabi sen biyolojik araştırmaları ve primatolojiyi doğal olarak benim kadar bilmiyorsun.
‘Benim işim karar vermek.’
‘Ben de hakimlik hakkında pek fazla şey bilmiyorum. Doğrusunu istersen bilmekte istemiyorum. Aramızda kalsın bana göre bir meslek değil. Neyse, demek istediğim lanetlenmişsen eğer laneti bozamazsan o ilkel insanlar gibi olacaksın. Bir süre sonra şu an ki zekanı da kaybedeceksin. Derin bir insanınkine dönüşecek. Dişlerin daha da çıkacak. Çene yapın değişecek. Kafa yapın da bacakların da… Her şey Reli. Buna hazır olmalısın.’
‘Zaten biraz daha burada kalırsam bütün kent halimden haberdar olacak.’
‘Güzel bir akşam haberi olabilirsin. Belki de günlerce değişimin tartışılır. Bilim dergilerine çıkarsın.’
‘Aynen üzerimde deneyler yaparlar.’
‘Ovv! Öyle söylemek istememiştim.’
Reli, piposunu içmeye devam etti. Eski dostundan müsaade istedi.
‘Birkaç güne tekrar gel. Uzun uzun konuşuruz.’
‘Benden umudu kestin ha Primela.’
‘Yok öyle demek istemedim.’
‘Biliyorum eski dostum. Ben de zaten birkaç güne gelemem. İki günlüğüne bir kliniğe yatmam ve şu metabolizmayla ilgili saçma sapan testleri bitirmem lazım. Biliyorsun hiç şüpheye yer vermemek gerekiyor.’
‘Anlıyorum seni eski dostum. Sana laneti yapan kazı bul. Laneti geri çevirsin ya da başkasına aktarsın.’
Reli olur manasında başını salladı. Verdiği bilgiler için fil dostu Primela Elephant’ minnet dolu gözlerle baktı.
Hızlıca arabasına doğru yürüdü. Kliniğe gitmesine az bir zaman kalmıştı. Eve uğrayıp Rennis’i de alması gerekiyordu. O an bir umut ışığı gördüğü için kendisini daha iyi hissediyordu. Sonuçta o pis kazdan laneti geri almasını isteyebilirdi. Paraysa para. Verirdi. Kaz İras Lindovs başka ne isteyebilirdi ki.
YORUMLAR
Dünden beridir hikayenin diğer bölümlerini okuyup tamamlamaya çalışıyorum. Epeyce uzun yazmışsınız, ekrandan okurken biraz sıkıcı geldi. Kitap olarak elimde olsaydı eminim daha bir keyifle okurdum.
Kaplumbağanın insana dönüşümü, yani bir dönüşümün hikayesi, yıllar önce okuduğum bir kitaba sürükledi beni. Kitabın adı "parayı bulduğum an alayını maviye boyayacağım". Adam bir sabah uyanıyor, aynaya baktığında teninin masmavi olduğunu görüyordu. Konusu önyargıyla alâkalıydı. Hatta kitabın kapağını açtığınızda karşınıza ters basılmış bir kitap çıkıyor ama kitabı çevirdiğinizde "hiçbir terslik yok rahat ol!" kitap yanlış basılmadı, bu kitap ön yargılarınızı yıkmak için yazıldı" tarzında bir açıklamayla karşılaşıyorsunuz.
Sizin hikâyenizin de ön yargıyla alakalı olup olmadığını düşündüm, sonra bir rüya olabilir mi bu anlatılanlar diye kararımı değiştirdim.
Belki de insanların ne kadar kötü, ne kadar çirkin düşüncelere sahip olduklarını, bir kaplumbağanın menuniyetsizce adım adım insana dönüşümünü bize aktarırken duygu ve düşüncelerini mi konu aldığınıza dair merakla sonunu bekliyorum.
Asıl düşüncelerindeki değişim ve duygular önemli sanırım.. insana dönüştükçe etrafındaki güzellikler kayboluyor anladığım kadarıyla.
Saygılar.
Timur KOHEN
Reli Hermanni toplumda gittikçe azalan dürüst, liyakatli, adalet duygusu oturmuş, kurallara uyan insanları temsil ediyor.
Reli, hayvan toplumu için garip gelen bir şey yapıyor ve ilk defa adil karar veriyor. Doğruyu söylediği için hor görülen bir insan gibi dışlanıyor. Dürüst olduğu için zarar gören biri gibi yalnızlaşıyor. Liyakati olduğu halde işe alınmayan biri gibi üzülüyor, hayıflanıyor. Üstüne yanlış yaptığını söyleyen bir çalışan gibi zorbalığa maruz kalıyor. Kısaca bizlerin zaman zaman yaşadığı ve 'Ben doğru olanı yaptım neden yargılanıyorum, eleştiriliyorum?' sorusunu kendine soruyor. O psikolojik yıkımı yaşıyor.
Zihinsel değişimi toplumla tamamen zıt. Diğer taraftan bedensel olarak da değişiyor. Çünkü lanete uğradı. O artık toplumdan ayrı bir varlık olarak yaşamına devam edemeyecek. Çünkü yaşadığı hayvan toplumu onu ne fikirsel olarak ne de bedensel olarak anlamayacak ve kabul etmeyecek.
İşte Reli Hermanni böylesi bir değişimin içerisinde ya kendi toplumuna fikirsel ve bedensel olarak dönmeyi seçecek ya da bir insan olup artık o toplumun bir parçası olmaktan kurtulmayı tercih edecek. Tıpkı bizler de Reli Hermanni gibi ya doğru olup toplumda zaman zaman yer bulamayacağız ya da toplumdaki saçma sapanlıkları görmezden gelip herkes gibi davranacağız. Kararı yine Reli gibi bizler vereceğiz.
Sağlıcakla kalın.