- 740 Okunma
- 11 Yorum
- 14 Beğeni
YENİ DÜNYA VE DÜŞLER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kentler mutsuz insanlarla dolup taşarken ben nedenini bilmediğim karmaşık duygular içindeyim.
Sorguluyorum. Dünyayı sorguluyorum.
Şehirleri sorguluyorum.
Ve dahası insanları...
Ne çok değişti her şey .
Bu kadar değişimden sonra ben de değiştim.
Ve ben...
Ruhumun heykeli masumiyet fanusundan çıktığından beri oldukça yapayalnız yaşamayı tercih ediyorum. Yolda, kaldırımda, köprüde yanı başımdan ruh/suzlar geçiyor. Başımı kaldırıp konuşmak istemiyorum. Biliyorum herşey zoraki. Dostluklar, kardeşlikler, akrabalıklar zoraki...
Dünya kurulduğunda zoraki kurulmuş. Belli... Şeytanın planı olmasa dünya olur muydu ya da bir anlık aldanma. Bir de ihtiras var. Habil ile Kabil kardeşleri getirdim aklıma. Öyle ihtiras yapılmış ki dünya ikisine de yetmemiş. Halbuki dünya ne kadar da büyüktü o zaman. İkisine de yetmemiş dünya.
İhtiras dünya çok büyük iken başlamış. Sonrası büyüye büyüye bir çığ gibi gelmiş ve bizler bugün o ihtirasları çıplak gözle görmenin hüznünü yaşıyoruz.
Görmek, izlemek ve hatta sorgulamak da yetmiyor bazen.
Arayışlar içindeyim. Bu nedenle mutsuz kentlerde binlerce kilometre yol alıyorum. Ölü doğmuş yarınları müşade ediyorum. Üryan duyguların üzerine ölü toprağının serilişine hüzünle ve istemsiz şekilde ortak oluyorum.
Anneler babalar görüyorum. Kimi iki buçuk yaşında kimi on iki yaşında. En güzel masaldan kalma hayatları çocuklarına ikram ederken, ölümü bekleyen başkasının çocuklarını umursamıyorlar. Başkasının çocuklarındaki göz yaşını, hatta ve hatta şakağındaki kanı silmeden, temizlemeden kendi çocuklarının mutlu olamayacağının farkında değiller. Yazık!
Ölü doğmuş çağdır bizim yaşadığımız çağ. Geçmiş kentlerin genlerinde de yığınla savaşlar vardı. Ve bizler bu mirası öyle sahiplendik ki sanki geçmiş de hiç keder/ Izdırap olmamış gibi, hiç kan ve göz yaşı olmamış gibi yeni yeni savaşlar icat ettik. Adına da bir birinden farklı ön adlar koyduk sonrasına da düzme bahaneler ürettik.
Yok oluyoruz. Kazananlar ve kaybedenler birlikte yok oluyor. Kaybeden zaten kaybetmişti de kazananlar da kendi içlerinde yok oluyor.
Ve ben bunca yaşanandan sonra yine DÜŞLERE DALIYORUM. Yeni şehirleri düşlüyorum. Bir birinden güzel, içinde sımsıcak ilişkileri olan şehirleri düşlüyorum.
O şehirler içinde mahalleler kuruyorum. Ve mahalleler içinde duvarlarla örülmemiş yan yana bir kaç katlı evler. İnsanlar, hayvanlar ve tüm doğa olması gerektiği gibi. Ne doğaya zarar veriyoruz, ne hayvanlara ne de bir birimize...
Herkes bir birini tanıyor.
Herkes bir birini kucaklıyor.
Sokaklarında caddelerinde çıkar çatışması olmayan gülen gözleri görüyorum.
Sonra İçinde çocuk seslerinin hakim olduğu bahar kokulu günleri görüyorum..
Ne olur kimse beni bu düşlerden uyandırmasın.!
YORUMLAR
Serkan BOL
Çok haklı bir tepki çalışması kutluyorum en güzel yaşam köylerde, kasabalarda
Serkan BOL
Saygılarımla...
Yazınızı ilgiyle okudum, sayın Bol. Ve güne düştüğü için de kutlarım sizi.
Gözlemledikleriniz ve hissiyatınız çok tanıdık olduğu gibi, anlaşılır da. Toplumdaki derin çelişkileri ve kaotik yapısını görüp fiilen yaşayınca insan; duyarsız kalmak pek mümkün olmuyor.
Fakat iyi ki düşlerimiz var, diye düşünüyorum. Ve bizi, kendi ellerimizle kirlettiğimiz; yaşanmaz hale getirdiğimiz çetrefilli dünyadan bir nebze uzaklaştırabildiği için...
İsveçli şair Gunnar Ekelöf derki: "Zehir ver öleyim, ya da yaşamak için hayaller."
Ve o hayal ettiğiniz şehirler... Ne yazık ki giderek kayboluyor. Artık çocuk sesleri değil düyulan. Ardı arkası gelmeyen kentleşme projelerinin yoğunlaşması sonucu betonlara hapsedilmeler ve taşıtların saçtıkları zehirlerin iliklerimize inmesiyle yoğruluyor insanlığımız.
Ve maalesef eli kolu bağlı oturmuş izliyoruz...
Çok teşekkür ederim düşündüren, duyarlılık sunan paylaşımınız için.
Saygı ve selamlar, efendim.
Serkan BOL
Saygı ve selamlarımla esen kalın.
Merhaba Serkan bey,
öncelikle güne gelen yazınızın hümanist duygularla bezeli güzelliğini ve duyarlı yürek sesinizin güzelliğini kutlarım.
Naçizane ben de insanlığın barıştan, özgürlükten, kardeşçe ve Hakk'ça yaşamasınıdan yana ütopik fikirler üretiyorum. lakin olaylar düşlediğim güzelliklerin aksı yönde gelişiyor.
Ama bu arada habil'in suçu yok. o kardeşinin saldırısına el kaldırmıyor.
Dünya kurulalıdan beri barış içinde yaşanan yıllar daha az maalesef.
iyi de enseyi karartmamak barışı, güzellikleri yaşatma çabası içinde olmak en iyisi.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalınız.
Serkan BOL
Günümüz dünyasıda böyle değilmi kahir ekseriyetimizin kabahati yok ama bir avuç azgın azınlık dünyayı kaosa sürüklüyor.
Değerli yorumunuz ile şeref verdiniz.
Saygı ve selamlarımla esen kalın.
Güne düşen yazınızı kutluyorum. İnsanoğlu kadar kendine zarar veren hiç bir canlı yok. Türünü yok etmek için silah üreten tek canlı.
Sonumuz hayır olsun.
Saygılarımla.
Serkan BOL
Değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Son satırları okurken içim ürperdi. Gerçekte olması gereken insanlığın geri gelmesini dilemek ne acı.
Ülkeler insanlara benzer derlerdi. Sıcak ülkelerin insanları sıcak olur. Şimdi öyle bir şey söz konusu değil. Tek tip sadece ben merkezli insanların olduğu dünyayı yaşıyoruz. İşe ilk başladığım senelerdeki arkadaşlarımla her hafta sonu birlikte zaman geçirebilme planları yapardık. Piknik, tiyatro, sabah kahvaltıları, günü birlik gezi turları. Bunların hepsi bitti. Korona’dan değil öncesinde başlayan durumdu. Taş duvarları ve metalleri daha çok satın almayı sevdiğimiz içindi.
Güzel bir şirkette yöneticiyim, bunu neden söylüyorum biliyor musunuz? Şivemi değiştirme gereğini hiç duymadım. Nereden geldiysem ben oydum. Öylede sevgide güzel kaldım, eleman olarak başladığım işimde başarılı yönetici oldum. Gülüşümden insanlığımdan asla öden vermedim. Haklıya haklısın, haksıza haksızsın dedim. Demeye devam ediyorum.
Dedikçe de insanlardan uzaklaşarak aileme daha çok bağlanıyorum.
İnsan olmak çevreden değil kendi özünden başlar.
Bu saatten sonra insanların iyiliğe, güzelliğe doğru değişebileceğine umudu taşımak, umut etmek, hayallarde kaldı.
Saygılarımla selamlar.
Serkan BOL
Değerli yorumunuz ile güç verdiniz. onur verdiniz. Çok teşekkür ederim Ümmühan Hanım.
Saygılarımla...
Herşey ve herkes değişti. Tadı yok gerçekten yaşanan her bir anın.
Sizin düşleriniz sanırım çoğu insanın düşü.. Ama bu gidişle bizim arzu ettiğimiz dünya düşlerde kalacak gibi...
Güzel bir konuya değinmişsiniz Serkan Bey gayet akıcı.. Yüreğinize sağlık.
Saygılar..
Serkan BOL
Evet hepimizin düşleri aynı aslında. Ancak uygulamaya gelince farklılık gösteriyor .
Değerli yorumunuz ile şeref verdiniz Neslihan Hanım. Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Kıyısız/ım
Ukrayna Rusya savaşı göstermiştir ki, yazınıza tamda güncel kanıttır.
HABİL DE KABİLDE ABD dir;)) bence öyle değerli Serkan Üstadım.
nerede huzursuzluk varsa, oradalar her daim
bir de adına barış demezler mi!
en bayatından kokuşmuş halleriyle sırıtıyorlar
savaştaki olan zulümleri kimse bilmiyor görmüyor
tecavüzlerin çığlıklarını duymuyorlar
her devrin kuklası var maalesef
Allah böylelerine akıl fikir versin
yazınızda anlattığınız gibi
nasıl mutlu olunabilir ki
dünya cehennemi kazanı
durmaksızın kaynamakta
ALLAH TÜRK MİLLETİNİ KORUSUN
tebrikler
nice saygılarımla
Serkan BOL
Değerli yorumunuz ile onur verdiniz Müslüm Üstadım. Çok teşekkür ederim. Var olun.
Saygılarımla....
Hep beraber düşlerde kalsak
Ya da
Düşlerdekileri yaşasak...
Serde şairlik olunca anlatım daha lezzetli oluyor
Tebrik ve saygılarımla
Serkan BOL
Değerli yorumunuz ile onur verdiniz. Çok teşekkür ederim.
Saygı ve selamlarımla....