- 273 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
T A H İ R
TAHİR
(Hikayemin 1. Bölümü “MAHİR” ismiyle yayımlandı. Kaldığı yerden devamı, Tahir)
Sevdiklerine kavuşan Mahir, özlemlerin dindirerek rahatlar. Hayallerin gerçekleştir me arzusu içini yiyip bitirir. Yüreğinin derinliklerinde közlenen hayalleri depreştikçe huzur bulamaz. Bu acıyı dindirmek için rahmetli babasından Bayatcık’ta miras kalan bağ, bahçe ve tarlaları satılığa çıkarır. Mahir’in köyden bir daha ayrılmasın isteme yen annesi Zahide ve eşi düşüncesine şiddetle karşı çıkar. Fakat ellerinden bir şey gelmez. Yinede Mahir, acilen nakit para bulmak istediğinden para edecek mal mülk, çerçöp her şeyi satıp savar, nakit paraya çevirir. Hatta anası Zahide’nin köy çobanla rına güttürdüğü süt keçileri ile kurbanlıkları bile satar. Aile büyüklerinin ;
“Malı mülkü satma, beşer şaşar, bir gün ihtiyaç olabilir. Bakarsın Bayatcık’a dönme ihtiyacın hissedersin” yönünde söylediği sözleri duymaz, asla dikkate almaz. Yalvarış ve yakarışlar yolundan döndüremez. Hayallerinin peşinden son sürat koşar. Yeni do ğan kızı Nehir’in kırkının çıkmasın bile beklemez. Kuzeni Tahir’i de yanına alarak Taş kale’ye gider. Merkezi yerinde Belediye binasına nazır büyükçe bir dükkan kiralar. Dükkan içinde gereken düzenleme ile boya, badana işleri raf düzenin yaptırır. İstan bul’dan balyalar içinde manifatura malzemelerini getirmeye hazır hale getirilir.
İstanbul’a gidip Karuzyan’la buluşur. Çalışarak biriktirdiği ve köyünden mal, mülk sa tarak topladığı tüm nakit parayı Karuzyan’a teslim eder. Karuzyan, Anadolu’nun taş ra yerleşimlerinde ihtiyaç olabilecek manifatura, tuhafiye, ayakkabı, dikiş makinası, bataryalı radyo türü malzemelerden oluşan koli ve balyalar oluşturur. Bu mal için Mahir’in ödediği para devede kulak misali. Karuzyan, mal bedelinin bir miktarı karşı lıksız yardım eder. Kalan borcuda malı satarak ödemesi üzerine senetle taksitlendi rip borçlandırır. Mahir’in satın aldığı tüm mal Haydarpaşa Tren Garından bagajla gönderir. Aynı trenle Karaman’a gelen Mahir, Karaman Tren Garında teslim aldığı eşyayı, Katarcı Güdül Osman’la Taşkale’ye ulaştırılıp dükkanın raflarına yerleştirir. Adı sanı bilinmeyen bir köylü tarafından açılan büyük mağaza Taşkale’de çok ses ge tirir. Taşkale’de bulunan bakkal, bakırcı, semerci, yorgancı gibi esnaf dükkanların dan çok farklı olan manifatura mağazası görenleri hayretler içinde bırakır. Gören görmeyene düşüncelerini daha değişik ve birebin katarak büyüleyici tasvirle anlatır. Sokakta, kahvede ve iki kişi bir araya geldiğinde hep mağaza konuşulur. Kıskançlık ve çekememezlik yüklü sözler ayyuka ulaşır. Köylü birisine bu mağaza yakıştırıla maz. İnsanları asıl hayrete düşüren incelik ise; Taşkale merkezde ve ya köylerinde yaşayanlarda bu mağazayı açabilecek servetin olmaması. Bu servetin yöre insanla rında bulunmasının imkansız olarak düşünülmesi. Paranın kökeni konuşarak didik lenir. İmkansızdan öte olarak değerlendirip altında hileli bir şey veya buluş aranır. Bu mağaza sahibi Mahir mutlaka köyünde;
“Bu yörede antik çağda yaşayan Luviler, Hititler, Friğler ve Romalılar, Karamanoğul ları devrinden kalma içi çilçil altın dolu antika çömlek (güp) bulduğu, İstanbul’da giz lice paraya dönüştürdüğü ve O servetle bu mağazayı açtığı” türü rivayet ağızdan a ğıza dolaşır. Bazıları da;
“Bu mağazayı açan genç bir köylü. Daha düne kadar elinde kazma tutan bir amele parçası. İstanbul’da bazı tüccarları hileyle kandırıp söğüşlemiş. Para vermeden malı alıp kaçmış. Özünde hırsızlık malı satıyor. Bu kadar ucuz malı, baba oğluna vermez. “Köy danasından öküz olmaz. En kısa sürede kokusu çıkar.” düşüncesi ve yaygarası halk arasında gelişip yayılır. Bu tevaturlara en yakın akrabaları bile inanır. Esasında uzaktan seyreyleyince Türkmen’ obasının her birinde bir duman tüter. Ancak ocak taki tencerede acı ve tatlı neyin kaynadığın kimse bilmez. Mahir’in ki de o he sap.
Taşkele ile civar ilçe ve köylerde Mahir’in ünü artar. Asker arkadaşı, ana ve babadan akrabası, hısımı çoğalır. Adını ve sanını bilmediği kişiler en yakını, karındaşı konumu na geçer. Mağazanın kapısından selam verip girenler;
“-Kıymatlı yeğenim, Hanım mahrem olduğu için mağazaya gelemiyor, Evde dikiş ma kinasına bir bakıp inceleyecek. Eve kadar götürüp göstereceğim, sonra getirip satın alacağım” diyerek bedava dikiş makinası alanlar çoğalır.
“-Toprağım, Bataryalı radyo bizim evde/köyde çekmeyebilir. Boşu boşuna alıp para ödememek için eve götürüp deneyeceğim, sonra gelip satın alacağım” diyenler de pozito vermeden radyo kolisin omuzladığı gibi sıvışır. Akraba veya asker arkadaşı kis vesi altında çatkapı mağazaya gelenler, para pul ödemeden bir çuval dolusu manifa turayı veresiye alıp uzaklaşır. Malı kapanın gidişi, o gidiş. Bir daha mağazanın önün den asla geçmez. Veresiye mal alan çerçici Taşkale’ye uğramaz olur. Mahir, işin üste sinden gelemediği için soygun düzeni saat gibi işler.
Bayatcık’ta eğleşen ailesin şehre getiren Mahir, kenar mahallede bahçe içinde ko nak tipi büyük bir ev kiralar. Teyzeoğlu Tahir’e çok güvendiğinden mağaza baş so rumlusu, kasası yapar. Şahsına karşı bir yanlış yapacağına inanmaz, düşünemez. Bu güveni alan Tahir mağazanın gerçek sahibi gibi hareket eder. Dayısı Mahir olmadığı zaman mağazanın ortağı gibi davranır. El altından mağazayı yarı yarıya ortak oldu ğunu yayar. Mahir’i mağazada daha çok göremeyenlere bu fikir inandırıcı gelir. Ço cukluğu çobanlıkla geçen Tahir, tahsili yeterli olmadığı için sorumsuzca har vurup, harman savurur. Sinsice kendi hesabı, menfatına hareket eder. Zengin adam ego suna kapılıp kibir bürünür. Dayısı Mahir’in malı ile yeni yeni dost ve arkadaşlar edi nir. Mağazadan mal boşalır, ancak kasaya bir kuruş para girmez. Günler, aylar ge çince kasa tam takır kalır. Taksitler gününde ödenemeyip toplam borçlar Mahir’e ya zılırken günlük gelir Tahir’in cebine iner. Borcun ödenmesine bir kuruş katkıda bu lunmaz. Alacağı olan kişiler mağazaya kadar gelirken adı sanı bilinmeyen kişilerin ya zılı olduğu veresiye alacak defterleri üst üste sıralanır. Ufak tefek borçları bile öde mekte zorlanmaya başlayan Mahir, alacaklılarla karşılaşmamak için mağazadan u zaklaşır. Alacaklıların karşısına çıkmak istemez. İstanbul’da Karuzyan’a olan borcuda üst üste birikir. Arkadaşlığı sarsılıp güveni zedelenir. Ödenmeyen borç yüzünden Mahir, şehrin kenarında bahçeli evinde derdiyle boğuşurken dışarı adım atamaz ha le gelir. Tahir’in istediği gerçekleşir. Tüm zamanı çocukları Ahir, Nehir’le eğleşmek ve eşi Mehir’in mide ağrısından çektiği sancıları dindirecek ilacı aramakla geçer.
Mahir’le iletişim bile sağlayamayıp alacağını uzun süre tahsil edemeyen Karuzyan, en yakın adamı Edgaryan ile iki çalışanını Mahir’in şehri Taşkale’ye gönderir. İstan bul’dan Toros Ekspresiyle yola çıkan Edgaryan, sora sora Taşkale’ye ulaşır ve iki gün dolaşarak altını üstüne getirip Mahir’i arar. Sadece mağazayı eliyle koymuşcasına bulur. Müşteri edasıyla mağazaya uğrar. Mahir’in mağazada olmadığını, Tahir’in tek söz sahibi olduğu ve her konuda yönetim etkinliğine şahit olur. Şehir kulübüne gidip Mahir’in izini orada da sürer. Akşam Tahir’in oturduğu masanın bitişiğinde bir masa ya oturur. Edgaryan İlerleyen saatlerde garsonla Tahir’in masaya bir şişe beyaz şa rap göndererek samimiyet kurar. Oltaya takılan Tahir’e kendisini;
“Akdeniz sahiliyle Konya’nın Seydişehir-Akşehir ilçesi yaylaları arasında sürdürülen göçebe yaşama son verdim. Tüm keçi sürüsü ile develeri sattığını ve ticarete atıla cağını, Mersin’in Mahmur’da yeni bir mağaza açacağını, Namlarını uzaklardan duy duğunu ve peşin parayla İstanbul yerine Taşkale’den mal almak isteyen bir müteşeb bis” olarak tanıtır. Peşin parayı duyan Tahir, yakinen ilgilenince ikili arasında muhab bet derinleşir. İçilen şarabın etkisiyle samimiyet artar. Mahir’e olan yakınlığı ve ilişki lerini tuzak sorularla iyice irdeleyip bilgi almaya çabalar. Tahir’in sosyal yaşamı, geli şimi ve büyük bir mağazaya sahip olabilme amacın keşfeder. Onun zayıf yönlerini bulur. Nihayetinde Tahir’in içinde gizleyerek büyüttüğü zengin olma hırsı ile Mahir’ in baskın kişiliği karşısında beslediği ezik düşüncelerden olan hıncı tespit eder. Ed garyan, şarabın etkisiyle düşünme ve devinim melekelerin kaybetmeye başlayan Tahir’e en sonunda;
“-Beğim, gerçekleri konuşma vakti geldi. Her şeyi çok iyi biliyorum, bu mağaza Mahi r’in. Sende, Mahir’in bizim yanımızda çalıştığı gibi onun yanında çalışan birisisin. Ma ğazada bir kuruşluk katkın yok. Bizim malı satıyorsunuz. Sen sadece onun yeğenisin. Adam seni himayesine almış, Sen ise, onu söğüşlemekle meşgulsün. Bu böyle git mez. Mahir nerede gizleniyor. Kaç gündür izine rastlamadım. Onu bulup görüşme miz lazım. Şayet böyle bir mağazaya sahip olmak istersen bana yardımcı olman ge rekir. Yardım etmezsen, icra yoluyla mağazada bulunan tüm mala el koydururum. El malıyla ağalık taslamana gerek yok. Ağalığın biter, ceketinle cascavlak kalırsın. Ben bu dağ başına Mahir’i bulup konuşmaya geldim. Bana Mahir’i bulmalısın” diye açık seçik konuşarak şehirde bulunma amacın açıklar. Edgaryan’dan beklemediği bir soru ve tehditle karşılaşan Tahir, “ Bu adam nerden çıktı” şaşkınlığı içinde makul bir cevap veremez ve “Mağazanın kendisinin olduğunu” iddia ederek her şeyi inkar et meye başlar. Edgaryan, Tahir’in yalan söylediğin bildiği için Mahir’in bulunması ko nusunda iş birliği teklifin yenilerken ;
“Tahir beğ, bu mağazaya tek başına sahip olmak ve Mahir’le aynı akıbeti paylaşmak istemiyorsan Mahir’in yerini bize bildirmek zorundasın. Senin selametin, geleceğin bildireceğin bilgilerle şekillenecek. Mahir’le aynı akıbeti inşallah paylaşmak istemez sin sanırım. Biz Mahir’e, sen de düşlerini süsleyen bu mağazanın mülküyetine kavu şacaksın. Yarına kadar düşün ve kararını bana öğleyin bildir” diyerek kulüpten veda laşarak ayrılırlar.
Ertesi gün Taşkale’nin tarihi kalesinde şehre nazır kulede Edgaryan’la buluşan Tahir;
“Edgaryan beğ, teklifinizi memnuniyetle kabul ediyorum. Mahir’in Taşkale dışına ay rılması, ya da mağazaya gelmesi durumunda en kısa sürede size bilgi vereceğim. Ben bundan böyle sizinle beraberim. Taşkale’de bir kardeşiniz olduğunu unutmayın, bana güvenebilirsiniz.” diye teminat verir. Edgaryan’da Tahir’e iletişime geçeceği te lefon ve adresi bildirdikdikten sonra;
“-Bu iş birlikteliğinden çok memnunum Tahir. Bu mağazanın yeni sahibi olarak seni bileceğiz ve birikmiş tüm borçları sileceğiz. Bundan böyle yepyeni bir ortaklık sahife si açacağız. Bu işbirliğinden herkes memnun olarak karlı çıkacak” diyerek taahhütte bulunur. Edgaryan’ın teklifiyle aklı şaşırıp benliği tusunami geçirir Tahir’in. Mahir’in en yakınında bulunan canciğer yoldaşı ve yeğeni Tahir’le çok önemli ve hayati an lamda işbirliği yapmanın mutluluğu içinde olan Edgaryan, ertesi gün İstanbul’a doğ ru yola çıkar. Kale içeriden fetih edildiği için Tahir’den gelecek haberi sabırsızlıkla beklemeye başlar.
Mahir annesinin rahatsızlığı sonucu uzun süreden beri Bayatcık’ta eğleşir. Tüm ak rabayla hoş vakit geçirmekte. Beynin tırmalayıp çok rahatsızlık veren düşünceleri de fetmekle uğraşmakta. Çocukluk arkadaşları Karaman ağa ve Mahmut çavuşla geç miş anıları yad edip sürek avına gitmekte. Vücut dili dünya işlerine boş vermiş gö rünümünde. Taşkale’de mağazasında olan gelişmeleri, evinde yaşananları umursa maz tavrında, bihaber durumda. Sevdikleri ile çocukluk arkadaşlarına ve köyüne veda eder, köyde son günlerin yaşar davranışı içinde hareket etmekte. Aradan geçen sürede gönül neşesin bulup keyfi yerine gelince ve morali yükselince anası Za hide’yi de alarak Taşkale’ye gider. Annesin doktora götürür. Evde hasta bir iken iki ye çıkar, Eşi Mehir’in mide rahatsızlığı üzerine annenin yaşlılıktan dolayı geçirdiği ra hatsızlar eklenir. Aile içi bir sohbet esnasında Tahir, yengesi Mehir’i Karaman’a gö türüp iyice muayene ettirmenin çok iyi olacağın önerir. Edgaryan’a verdiği sözlerin gerçekleşmesi, Mahir’le buluşmasının sağlanması için kader taşların döşemeye baş lar. Sinsice hareket eder. Bu fikir Mahir’in aklına yatar. Karaman’daki hastaneye gi dilecek gün kararlaştırılır. Tahir, vakit geçirmeden Edgaryan’a teferruatlı bir mektup yazıp Mahir’in Karaman’a geleceği günü bildirir.
Katarcı Güdül Osman, teknolojik değişime ayak uydurarak eşya taşıdığı hayvanları satıp mekanize nakliyatçılığa geçer. Amerika’nın orduya hibe ettiği ve bilahare eko nomik ömrünü tamamladığı için satışa çıkarılan askeri Jeep doçlardan birini satın alır. Taşkale’den Karaman’a yolcu ve eşya taşıma işini doçla sürdürür. Mekanize taşı macılığın kolaylığın gördükçe eski haline hayıflanır. Hıdırellezden sonra Mahir, anne si Zahide ve eşi Nehir’i Karaman’a doktora götürmek için Güdül Osman’ın jeep doçu na ailecek biner. Başına geleceklerden ve yeğeni Tahir’in hırsına, azgın tutkusuna a dak edildiğinden habersiz. Gençlik yıllarından beri tanıdığı Mahir’i Karaman yolcula rı arasında görünce Güdül Osman;
“-Beğim, hayrola. Ailecek, böyle nereye yolculuk” diye sorunca,
“-Aileyi Karaman’a hastahaaneye götürüyorum” cevabın alır.
“Geçmiş olsun. Rab’bim İnşaAllah tez vakitte şifasın verir.” temennisiyle kısa süreli
muhabbet yapar. Karaman yolcularının yerlerine oturması müteakip sabahleyin yo la çıkan jeep, enişleri yalpalayarak enip yokuşlarda su kaynatarak toz içinde büyük bir gürültüyle yol alır. Masif benzin kokusundan midesi bulanan yolcular, gün boyun ca öğürmekten helak, bitkin vaziyette. Her biri sersem tavuk misali akşam üzeri Ka raman’a ulaşır. Mahir ailesin Kervansaray otelde üç yataklı bir odaya yerleştirir. Ed garyan’ın dört fedaisiyle otelde ve çevresinde önceden kurduğu tuzaktan, yolun so nunun geldiğinden habersiz vaziyette.
Mahir, ailesini otel odasına yerleştirir. Azıklarında bulunan nevaleleri ailecek yedik ten sonra daha önce çalıştığı sabahçı kahvesine çay içmeye gider. Kahvehaneyi bı raktığı gibi bulur, değişiklik olmadığın fark eder. Arkadaşlarıyla gecenin ilerleyen vaktine kadar hoş sohbet edip hasretlik giderir. Müşteri azalınca istirahat etmek için kahvehaneden çıkar. Kedilerin koşuşturduğu ve cinlerin top oynadığı ıssız so kakta ağır adımlarla yürürken loş karanlık içinde bir kişi;
“- Hey hemşerim, bakar mısın” diye seslenir. Sesin geldiği yöne bakarken arkasın dan üç kişi bıçak ve muştu ile sağlı sollu saldırır. Üç kişiye karşı yapacağı bir şey ol maz, mukavemet gösteremez bile. Sadece kendini korumaya çalışır. Karanlıkta ansı zın bitiveren sokak eşkıyası kişiler evire çevire, hayatına kast edercesine dövüp hır palar. Mahir, kafasının sağ ve sol tarafından aldığı birden fazla muştu darbeleriyle, “Anam” diyemeden kendinden geçer. Karın boşluğu ve göğsünden aldığı bıçak dar berini hatırlamaz bile. Kaldırım üzerine boylu boyunca uzanır. Sabah Ezanı okunma ya başlayınca en yakın camiye gitmek için otelden ayrılan Güdül Osman, kaldırımın kenarında yerde kan gölü içinde sessizce yatan birini görür. Cami arkadaşı Kerim’le hemen yardım etmek için kişinin başını çevirince hemşehrisi Mahir olduğunu anlar. İçi azgın ateşte yanıp buram buram burkulur. Dudaklarından; “Eyvah, Bunu kim ya par sana beğim. Çok yazık” sözcükleri dökülür.
Gurbet yolculuğuna Karaman Kervansaray otelde yelken açan Mahir, en yakınında bulunan riyakarların yüzüne gülerek ardı sıra kalleşçe sergileyip kurdukları tuzak so nucu ruhunu aynı yerde sahibine teslim eder. Kervansarayda ruhu ahirete intikal eder. Yolun sonu Karakola çıkarken, tez vakitte yön değiştirip ahrete yönelir. Tahir, bu olayda sergilediği hain kişilik ile tasarrufunu çok güzel kamuflaj etmek için hedef şaşırtıp adı, sanı bilinmeyen, cismi görülmeyen kişileri hedef tahtasına koyar. Kuytu yerlerde Mahir’n borç batağında olduğunu dillendirir. Mahir’in ailesine hamilik yapmaya başlayınca kendinden şüphelenen kimse çıkmaz. Nihayetinde Mahir, kim vurduya gider, katilleri sorulup soruşturulamaz. Tahir’in en yakını ve sevdiğine karşı kalleşliği ve hiyaneti yanına kar kalır.
Tahir, yaşamı boyunca alın terini akıtmadan kısa yoldan servet sahibi olmanın haya li içinde büyür. Hileyle ve haince tasarrufla sahip olduğu Mahir’in mağazasının öz sermayesi kısa sürede tükenir. Har vurup harman savurduğu servete bir kuruş koya maz. Haksızlık ve kalleşlik edenler yaptığı kötülüğün karşılığın elbet bulup çeker. Yanına kar kalmaz, “Eden bulur” inancıyla en çok sevdikleriyle tez vakitte vedalaşır. Dayısı/kuzeni Mahir’in canına karşılık, Edgaryan’ın şahsına verdiği sözler de yerine getirilmez. Hepten sıfırı tüketip ticari olarak iflas eder. Hile ile gelen yel ile gider.
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.