- 312 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Sadık Hidayet'in Yeraltı Edebiyatı
Dünya büyük bir cinayet mahalli… Her insan bir katil adayı, en başta kendi canına kastetmek üzere olan. Biz insanlardan en mutlu olanımız bile kalbinin üzerinde derin bir sancı ve bazen karşı konulmaz bir öfke taşımakta.
Yer İran. Daha doğrusu gerici devrimden önceki İran! Haj Ali Razmara, İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi tarafından başbakan olarak atandı. Ve göreve gelir gelmez petrolün millileşmesi adına çok radikal adımlar atmaya başladı. Bu olayın üzerine ise 7 Mart 1951’de bir muhalif tarafından suikasta uğrayarak yaşamını yitirdi.
Başbakan Razmara, İran’ın gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biri olan Sadık Hidayet’in eniştesiydi.
Yer Paris. Tarih 9 Nisan 1951. Zaten bunalımda ve boşlukta olan Sadık Hidayet, eniştesinin suikastının da etkisiyle Paris’te yaşadığı dairesinde havagazıyla intihar ederek yaşamına son verdi.
Yazdığı kitapların ortak temalarıyla adeta bir düşünce akımı ortaya çıkaran Hidayet, bu hazin sonunu Kör Baykuş kitabında önceden anlatmış gibiydi.
Her cümlesi bir travmanın tırnakları arasında yoğrulmuş gibi… Her alegorisi yaşamın o ölümcül boşluklarını gözümüze sokar gibi… Ve karakteri yanı başımızda durup hayatımızı zehir eden duyguların birer simgesi….
" yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. ’’ Kitabın giriş cümlesi aslında bütün kitabı özetliyor. . Kitabın giriş cümlesi kitabı özetlediği kadar, İran sanat dünyasını da bir o kadar gün yüzüne çıkarıyor. İran sanatı- edebiyatı var olduğu günden beri hep bir muğlaklık, elem ve hüzün ile var olmaya çalışıyor. Belki de Ortadoğu’nun en talihsiz, en kara kaderli halkıdır. Cezaevinde zehirlenerek öldürülen Şeriati’ yi mi dersiniz, Aras nehrinde boğularak öldürülen Samed Behrengi’ yi mi sorarsınız yoksa anne babası tarafından katledilen Khorramdin’ i mi ararsınız? Bu elem, tene işlenmiş bir doğum lekesi gibi; ne yapılırsa yapılsın silinmiyor ve yüzyıllar geçtikçe daha da çok beliriyor.
Öldürülen çocuklar, vicdani hesaplaşmalar, gece vakti baş yastığa değince başlayan yaşam sancıları... Sinemadan romanlara, müzikten şiirlere değin hep bir gözyaşı hep bir travma ön plana çıkıyor. Ve Sadık Hidayet de bunca travmanın bunca baskı ve hüznün içinde parıldayan bir inci gibi belli ediyor kendisini. Hangi kitabına bakarsanız bakın, öyle ağır ki cümleleri sanki bütün dünyanın dertlerini yük edinmiş gibi kendisine. Kör Baykuş kitabı da sancılarının en bariz görüldüğü eseridir şüphesiz. Çoğu cümlesi kutsal bir kitaptan çıkan öğreti tadında, bazıları daha önce hiç yazılmamış ve hissedilmemiş dahi, başkalarınca.
Kafka’ nın Dönüşüm’ ü, Dostoyevski’ nin Yeraltından Notlar ’ ı, Sartre’ nin Bulantı’ sı ve Sadık Hidayet’ in Kör Baykuş’ u... Nedense bu kitapların hepsi bana aynı hüznü ve aynı huzursuzluğu hissettirir. İntiharıyla birlikte sonsuz bir yaşamı, Kör Baykuş’a hediye etti adeta. İran edebiyatında Baykuş bir evin üzerine konduğu zaman ertesi gün o evden cenaze çıkarmış. Ve o baykuş, o kör baykuş bir önceki gün olmasa da, bir önceyi içeren bir zamanda Sadık Hidayet’in evinin üzerine kondu ve onun ölümüyle ölümsüzleşti.
Kör Baykuş’u, Behçet Necatigil’in çevirisiyle okudum. Kendisi kitabın özsözüne unutulmaz bir paragraf bırakmıştı. Sadık Hidayet’in en yakın dostu Bozorg Alevi’nin sözlerini…
"paris’te günlerce, havagazlı bir apartman aradı,
Championnet caddesi’nde buldu aradığını;
9 nisan 1951 günü dairesine kapandı
ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı.
Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu.
Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı.
Yakılmış müsveddelerinin kalıntıları, yanı başında, yerdeydi.
Ölümünden az önce bir hikaye taslağı kaleme almıştı, şuydu konu :
annesi, ’salgı salamaz ol!’ diye beddua eder yavru örümceğe.
Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider.
- hidayet’in hayat hikayesi miydi bu?"
YORUMLAR
Doğu'nun kafka'sı Hidayet... Edebiyat dedikodularına göre Kafka'dan daha iyi olamadığı için intihar ettiği söylenir.
Bu güzel yazıya iki isim daha iliştirmek isterim;
Füruğ Ferruhzad ve Sohrab Sepehri.
Elinize sağlık.
Median Saroyan
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.