- 436 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Renkli Düşler Dükkânı 8
8
Renkli Düşler Dükkânı
Aralık ayının dördüncü cumasıydı. Yedikavak’ın en ilginç dükkânı gelmesi gereken müşterileri ile doluyordu.
Cafer Dikici, Dikelya Motelde yapacağı değişiklikler için alış veriş yapmayı planlıyordu. Motelde yapılması gereken tadilat işlerini geçen hafta içinde halletmişti. Akan musluklar, çalışmayan klimalar vs… Bu hafta ise Dikelya için duvar kâğıtları almayı planlamıştı. Daha doğrusu bu planlamayı eşi Ayfer Hanım yapmıştı. Motelin boyatılmasını istememişti. O motele daha sıcak ve güven verici bir hava katmak istiyordu. İşlevselliğe ve estetik görünüme önem veriyordu.
Ayfer Dikici iç mimarlık bölümünden mezun olalı yıllar oluyordu. Evlendikten sonra mesleğini yapamadığı için içinde hep bir uhde kalmıştı. Şimdi ise para karşılığı olmadan tanıdıklarının ev ve iş yerlerinin tasarımlarına yardım ediyordu.
‘İthal duvar kâğıdı alalım. Biraz pahalı olur ama hem temizliği kolay olur hem de uzun ömürlüdürler.’
Cafer Dikici Hı hı ne demezsin.’ Diye yarım ağız söylendi. Eşini bunu duymamasını istemişti ama bunu başaramadığını anlamıştı. Hemen ‘Yani haklısın karıcığım. Sonuçta kalite her daim iyidir.’
Ayfer, eşinin bu tip alış veriş işlerinde cimri davrandığını bildiği için ‘Sen görürsün.’ Manasına gelen bir gülümseme ile karşılık verdi.
Cafer cebinden çıkacak paraların biraz daha artacağını anlamıştı. Ayfer hanıma yol verme bahanesiyle biraz arkada kaldığı bir anda ‘Hay anasını!’ manasında bir el hareketi yaptı ve hemen eşine yetişti.
Kapının açılmasıyla birlikte Bay Baki Kalır beklediği müşterilerin geldiği yöne doğru baktı. Gelenler onun şanslı müşterilerindendi.
‘Biz duvar kâğıdı alacaktık şimdi buraya niye girdik?’ Cafer dikici cebinden para çıkacağı zaman kâhin gibi olacakları önceden bilirdi.
Ayfer Hanım Motelin iletmecisi sayılırdı. Tüm dekorasyon işlerini o yapardı. Bu yeni Dükkânda bir şeyler bulabilirdi ama o şu an dekoratif eşyalar için girmemişti içeriye. Bu dükkânda eksik olan bir parçasını bulacakmış gibi hissettiği için içeriye girmişti.
‘Canım benim pek fazla bir şey harcamayı düşünmüyorum. Rahatla biraz. Dükkânın önünden geçerken gözüme bir şey ilişti bakmak için girdim.’
Sonra Bay Baki elinde akik taşlarıyla ve karnelyan işlenmiş bir kadehle yanlarında bitiverdi. Elindeki kadehi yukarı kaldırdı ve Ayfer Hanıma gösterdi.
Ayfer Hanımın soluk alış verişi değişti. Heyecanlanmıştı. ‘Bu bu kadeh az önce caddeye bakan vitrindeydi.’
Bay Baki içi gülen ve neşeli gözlerle ona baktı ‘Sizi gördüm ve bu kadehi istiyor olabileceğinizi tahmin ettim.’
Ortam biraz gerilmişti ama Bay Baki Kalır’ın insanı dinlendiren ses tonu bir anda herkesi iyi hissettirmeye yetmişti.
‘Siz benim bugünkü şanslı müşterilerimden birisiniz. Ve bu kadehi size hiç tahmin edemeyeceğiniz bir fiyata vereceğim.’
Cafer Dikici Bu sözleri duyar duymaz işaret parmağını adama doğru uzatarak hafifçe salladı ‘İşte aradığım satıcı.’ Dedi ve hafifçe güldü.
Bay Baki devam etti ‘Sizde küçük bir de iyilik isteyeceğim. Bu kadeh için biçtiğim ücretin sürşarjı da denebilir.’ Cafer Dikici’nin kafasında algıladı şey telefon şarjı ile ilgili bir şey olduğu yönündeydi ama Ayfer Hanım o kelimeyi biliyordu Ek bir ücret ya da üstüne başka bir şey daha istemek manasına geliyordu.
‘Kadehe yakından bakabilir miyim?’ Bay Baki kadehi usulca kadının eline bıraktı. Diğer müşterilerle olduğu gibi temas etmek istemiyordu. Böyle bir şey olursa küçük sırrının ve sürprizinin bozulacağından korkuyordu.
Kadın eline aldığı kadehi incelemeye başladığı esnada Bay Baki Kalır kadeh hakkında bilgiler vermeye başlamıştı.
‘Kadeh üzerindeki taşlarla müstesnadır. Her elementin belli bir frekansı vardır. Bu frekanslar ya da titreşimler belli bir enerji açığa çıkarırlar. Bazıları taşların antik çağlardan beri canlılığı, tazeliği ve doğurganlığı artırdığına inanılır.’
Bay Baki Kalır bu bilgileri verirken Cafer Dikici ve eşi bir umut ışığının doğmuş olabileceğini anladılar. Uzun yıllardır çocuk sahibi olamadıkları için kimden ne duysalar çocuk sahibi olmak için denemişlerdi. Şimdi bu taşlarla kaplı kadeh onlara altın tepside sunuluyordu.
Bay Baki Kalır’ın istediği ücreti duyunca ikisi de kulaklarına inanamadılar. ‘Bu benim buradaki ilk haftam. Sizler de bana şanslı başka müşteriler getirisiniz belki.’
Cafer ve Ayfer Dikici çifti gözlerini adamdan alamıyorlardı. Adamın dişleri, gülüşü, bakışı ve her şeyiyle farklı gibiydi.
‘Ama ama bu kadarı çok az. Yani taşlardan falan anlamam ama en aşağı iki yüz iki yüz elli TL olması gerekmez mi? Hem gördüğüm kadarıyla gümüş bir kadeh. Yani demek istediğim daha fazla etmesi gerekmez mi?’
Ayfer Hanım eşinin daha fazla parasının çıkması için çırpındığına ilk kez şahit oluyordu. Gözlerini bu defa sabit bir şekilde eşine dikmişti.
Ayfer Hanım ‘Evet, ben de böyle bir şeyi kabul etmek istemem. Değeri neyse alınız lütfen.’
‘Lütfen dediğimi yapın. Size bir zarf bıraktım. Lütfen üzerinde yazan tarihten önce açmayın.’
Tam o esnada kapı açıldı ve başka müşteriler içeriye girdi.
Ayfer Hanım adamın istediği elli TL’yi tezgâha bıraktı. Çıkarken Bay Bakiye çok çok çok teşekkür ettiler ve çıktılar.
İçeriye gelenler arasında Doktor Akın Akgün’ün yardımcısı Ali Solmaz girmişti. Hemen arkasından Hikmet Torun ve Oğlu girmişti içeriye. Bay Baki Kalır lüle taşı bir pipoyu gayet makul bir fiyata 20 TL’ye Hikmet Toruna satmıştı. Oğlu Halil ise kanatları, kuyruğu ve gövdesi masif tahtadan yapılmış olan tekerleri ve pervanesi metal olan şirin bir planör almıştı. Ali Solmaz tek kaldığı evinin avizelerini buradan aldı. Gayet güzel bir alış veriş yaptığını düşünüyordu. Evden taşındığında tekrar kullanabilecekti.
Bay Baki Kalır için hareketli ve kazançlı bir gün olmuştu. Günün sonunda kapalı levhasını astı. Camlarda bulunan stor perdeleri indirdi. Yorulmuştu ama gayet mutluydu. Bu gün bir sürü şanslı müşterisi gelmişti. Kimileri gerçekten de şanslıydı. İşler tamda istediği gibi gidiyordu. Gerekli işleri yavaş yavaş yapıyordu. Her şey planladığı gibi giderse buradaki işinin çabucak biteceğini düşünüyordu.
Yeni bir dükkân açmak her zaman hoşuna giderdi. Bazen açtığı bu yeni dükkânlardan çok daha keyifli ve daha mutlu ayrılırdı. Çok geçmeden yaptıklarının mutluluğunu coşkuyla yaşayacağını biliyordu.
Hem de ne mutluluk.
Cumartesi akşamıydı Kamil Gök arabasını Ayla Akın’ın sokağının başında bir yere park ediyordu. Ayla kapıyı açmış onu bekliyordu.
‘Merhaba güzelim. Başın nasıl oldu?’
Ayla ‘İnanmayacaksın ama baş ağrım kesildi. Kafasına taktığı tacı gösteriyordu. Siparişleri verdin mi?’
Kamil telefonunu göstererek ‘Çoktan bile.’
Ayla hafif bir reverans yaptı. ‘Çok hızlısınız bayım.’
Sonra ona mutfağa kadar eşlik etti. Adam bir sandalye çekti ve oturdu. Gayet neşesi yerindeydi. O sırada kadının yemek için masayı hazırlayışını seyretti. Aklında ‘Neden onunla çıkmıyorsun?’ diye bir soru belirdi.
O sırada siparişlerin geldiğini belli eden zil sesi duyuldu. Ayla siparişleri almak için mutfaktan çıktı. Geri geldiğinde Kamil’in ona ilgiyle baktığını gördü.
‘Yoksa artık benimle çıkmayı mı düşünüyorsun?’ diye sordu. Kamil biraz kızardı ve ne diyeceğini şaşırdı. Çünkü az önce aynı şeyi düşünmüştü.
Ayla ‘Şu paketleri açar mısın? Dedi. Kamil hala bir şokta olduğu için söylenene biraz geç tepki vermişti.
Kadın o sırada mutfak dolabından tabakları aldı. Kamil paketleri açarken içinden ‘Zamanla belki ona açılabilirim.’ Diye düşünüyordu. Aceleleri yoktu.
‘Bana yardım ettiğin için çok teşekkür ederim.’
‘Bütün bu hizmetler servisimize dâhildir. Umarım hizmetimizden memnun kalırsınız.’
‘Hadi o zaman yemeğe geçelim.’
İkisi de mutluydular. ‘Sen dünyanın en masum adamı olabilirsin.’
Kamil ona önce sevecen daha sonra ateşli bir şekilde baktı. Ve onu dudaklarından öptü. Yaptığından pişmanlık duymuyordu.
Kadın ‘Sakinleş biraz. Şimdi yemek yiyoruz. Hem daha teklifini duymadım.’
‘Sence bu bir teklif değil miydi?’
‘Daha iyisi olamazdı.’ Dedi.
İkisi de hem heyecanlı hem de neşeli şekilde yemeklerini yediler.
Sofrayı toplarken Ayla ‘Şu resim dersleri devam ediyor mu?’ diye sordu.
İş yerinden arkadaşı Emre Tunç’u kastediyordu.
Kamil tabaklarında arta kalanları çöpe dökerken ‘Evet. Dedi. ‘Gayet sadık bir öğrenci...’
‘Bence atanabilmiş olsaydın sen de iyi bir resim öğretmeni olabilirdin.’
Kamil kanayan yarasını açtığı için ona hiç kızmadı. Eskiden olsa bu zoraki meslek tercihi için üzülürdü ama şimdi alışmıştı. Şu an jandarma personeliydi ve her şey yolunda gidiyordu. Elbette öğretmen olmayı isterdi ama öyle olmamıştı.
Kamil onu omuzlarından yakalayarak dudağından daha ateşli öptü. ‘Bunu bende öyle hissediyorum.’ Kamil onu bırakarak yıkanmış bardağı alarak tezgâhın üzerine koydu.
‘İyi bir insansın Kamil.’
‘Sen de öylesin güzelim.’
Kadın başını onun omuzlarına koydu. Adamın kalbi deli gibi çarpıyordu. Yorgun bir ses tonuyla ‘Şu deli saçması su kavgası hala devam ediyor mu?’ diye sordu.
‘Geçen gün iki guruba da iyi bir fırça çektim. Fazla azıtmaya başlamadan önünü almam lazımdı. Hamit Pehlivan’ı ve Engin Yıldırım’ı görmediğim zamanlarda işimi daha çok seviyorum.
‘O zaman bu gün harika bir gündü.’
İkisi de gülüştüler. Kamil ‘İdare eder.’ Dedi.
Kamil ve Ayla’nın aralarındaki ilişki böyle başladı. Tabi Kamil bunun bir başlangıç olduğunu anlamak istememişti. O gece ve özellikle sonraki geceler ilişkilerini artık Kamil de kabullenmişti. Hala Aklını saklı odalarında Merve Solmaz vardı. Hala saç tokasını arabasının torpido gözünde saklıyordu.
YORUMLAR
İşe başladığım seneler yönetici bayanlar ağırlıklı siyah, gri, kahverengi giyinirlerdi. Tam tersine gökkuşağı gibi rengarenk çiçekli , turuncu, sarı, kırmızı, mavi, toplantılarda o kocaman masa benimle gülümserdi. Bayan arkadaşlarım rengarenk olmamı eleştirirken resmiyet dilinin soğuk olmasını gerektiğini tanimlarlardı, hiç mi hiç in aldirmazdım İnsan kendi duygusunu yansıtırdı bana göre.
Zamanla gıptayla, şimdilerde benden daha renkli giyinmeye başladılar.
Renkler, insanın iç dünyasının dış dünyaya yansımasıdır.
Doğa bütün renkleri öylesine güzel sunuyor ki gözlerine, tüm bedenine mutluluk iksiri doluyor...
Yazınız iksir tadındaydı.
Saygıyla,
Ümmühan Yıldız tarafından 5.3.2022 09:30:38 zamanında düzenlenmiştir.
Timur KOHEN
yazımı beğenmeniz beni çok mutlu etti.
Anladığım kadarıyla hayatınız ikilemler ve başkaldırılarla dolu. Çelişkiler sizin hayatınızın bir parçası.