Harikatür Mahallesi 2
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Akşamüstü iki dirhem bir çekirdek giyinip, tespih gibi sıraya dizilmiş halde hazırlanmış bekliyordu tüm mahalleli. Beni görünce koluma giriyor Ankaralı Necati’nin ninesi.
- Beni bu hanım kız götürsün.
Tek ayağı aksayarak tanımadığım bir adam geliyor yanımıza, selamlaşıyor Necati ağabeyle.
-Vay! Tontirik Hamdi. Düğüne gidiyoruz yahu, ne bu yüzünden düşen bin parça, bütün mahalleli bir araya gelsek toplayamayız vallahi?
Tontirik Hamdi erkek kardeşinden bahsediyor; onun ev sahibine birikmiş kira borcunu ödeyemediği için oturduğu evden çıkarılacaklarından. “Kendim dımdızlak kaldım ama son bir atım param vardı onu da kardeşime yolladım” diyor büyük ağabey olmanın gururuyla. Necati biraz üzgünce; içi kıyılıyor birden. Daha birkaç gün önce kardeşini kavunlu dondurma yerken gördüğünü söylüyor güney sahillerinde. Tontirik Hamdi bunu duyunca iki elini birden alnında şaklatıyor, ah ben ne yaptım dercesine.
Necati’nin daha önce çağırdığı taksi geliyor, gidiş parasını peşin ödüyor, nineyle birlikte biniyoruz taksiye. Diğer mahalle eşrafı gibi kendisi de yayan gelecek iki sokak ötedeki düğüne.
Düğün oldukça eğlenceli geçiyor; davullar, zurnalar, oynayanlar, zıplayanlar… Mahallenin delisi Garip, davetli olmasa da halay başını kimseye kaptırmıyor. Cebinden çıkardığı kirli mendile adeta dans ettirip bütün bakışları üzerine çekiyor. Halay müziği bittikten sonra emrivaki bir tavırla “size bir şiir okuyacağım” diyerek herkesi şaşkına çeviriyor. Elinde titreyen mikrofonu ağzına yiyecekmiş gibi yaklaştırıp, tükürükler saçarak şu şiiri okuyor.
Hastaydı kelimelerim
Düzelmezdi, iyileşmezdi
Tedavülden kalkmış bir para gibi
Değersizdi, geçmezdi.
“Bu kadar kendinin farkında olan bir deli” dedi Necati’nin ninesi. Düğün sahibi mikrofonu hızla çekerek aldı elinden Garibin. Garip, o ortamda yer bulmuştu ya… Sözleri dinlenmese de söylemek istediklerini bağıra bağıra haykırmıştı ya… Mutluydu, tıpkı bir çocuk gibi sevine sevine iki ayağının üzerinde zıplayarak uzaklaştı oradan.
Düğün devam ederken nine, başının ağrıdığı gerekçesiyle “eve gidelim artık” dedi. Nineyle bu sefer farklı bir taksiye bindik. Arabanın içinde tatlı tatlı gülümsüyor nine. Belli ki çok hoşuna gitmişti düğün. Keyfine diyecek yoktu. Aklımdan geçenleri okur gibi eğildi kulağıma ” kız bu şoför ne iyi çıktı. Baksana, bizi ne de güzel gezdiriyor.” Haklıydı nine, bakalım Necati ağabey ne diyecekti bu işe. Gelirken beş dakika süren yolculuğumuz, yirmi beş dakika kadar sürmüştü geri döndüğümüzde.
Eve vardığımda düşünüyordum. Bu gün de oldukça hareketli geçmişti. Fotoğraf meselesinden sonra bisiklet kiralamıştık Hasan amcadan. Zaten ne zaman yaramazlık yapsam bisiklet kiralardım, saati 1 liradan. Sanki bisiklete her bindiğimde çevirdikçe pedallarını suçluluk duygum hafiflerdi ve hiç yakalanmayacakmışım gibi hissederdim. İki teker üzerinde doyasıya özgürlüktü yaşadığım şey. Kaçmak… Birçok şeyi arkamda bırakırcasına en çok da kendimden kaçmak… Bana unuttururdu bisiklet; geçici de olsa ağrılarımı, acılarımı, unuturdum yaramazlıklarımı. Bir de yüzmeyi severdim en çok… Suyun bana iyi gelen bir tarafı vardı. Güneşli gündüzlerde sakin ve durgunluğuyla rahatlarken akşam karanlığında ve serinliğinde yerini bambaşka bir duyguya bırakırdı. Bu evi de işte bazen denize benzetirdim. Gece olduğunda dalga dalga kötü anılarımı yüzüme çarpan ve sıkabildiği kadar boğazımı sıkıp beni boğan bir denize…
Yazı özlemiştim. Babamı da özlemiştim. Yaz mevsimi gibiydi babam. Hep özletirdi kendini. Kalmamıştı burada. Beni bırakıp dönmüştü. Burası da benim evim sayılırmış. Öyle ya yastık bile alışmış bana. Benim yastığımı yadırgadığım kadar yastığım beni yadırgamıyor. Hemencecik ısınıyor, başımı okşuyor sanki sıcak bir anne eli gibi. Annem yaşıyor olsaydı belki başka çocukların anneleri gibi bana terlik fırlatırdı. Çabuk git Süleyman amcadan özür dile hatanı telafi et derdi.
Ne ilginçti… Mahalleyi sevdiğim kadar bu evi, bu odayı, bu yastığı, bu yorganı sevmiyordum. Üstüme üstüme geliyordu çünkü bu ev. Her an duvarlar yıkılacakmış da altında kalacakmışım gibi. Bisiklette ve sokak oyunlarında bulduğum o tatlı huzuru bu evde bulamıyordum. Sevmememe rağmen burası beni koruyordu her türlü tehlikeden. Karnımı doyuruyordu. Nankörlüktü belki de benim bu yaptığım. Aslında ait olmadığım bir yeri benimmiş gibi özümsemeyişim.., O çok sevdiğim Hasan amcanın bisikletleri, sürekli zinciri atan eski püskü bisikletler, beni yadırgar gibiydi. Bulduğu ilk fırsatta tüm kaçış planlarımı alt üst ederek beni yarı yolda bırakırdı. Buna rağmen tutkunuydum o bisikletlerin.
Birden mahallemizin en havalı çocuğu Gürkan’ın karşımızda yüzünü buruşturup silkeleyişi geldi aklıma. Ne kadar da komik görünüyordu. Tıpkı bir kum adama benziyordu. Küçük bir kum adam... Hiç üzülmedim onun yokuş aşağı freni patlak bisikletle yeni yapılan inşaatın önündeki kum yığınlarına uçtuğunu görünce. Eh, bizi tehdit eder miydi üstelik de şantaj yaparak… Başımıza mahalle kabadayısı kesilmiş, cebimizdeki harçlıklara göz koymuştu. Allah’ın sopası yoktu ki… Bulmuştu işte cezasını. İki inşaat işçisi Gürkan’ın sağına soluna bakıyordu yara bere var mı diye. Sağlam görünüyordu. Ve hatta eğilerek boynundan düşen fotoğraf makinesini arıyordu. Bizi tehdit ettiği o meşhur, mavi, küçük, plastik, miki fareli fotoğraf makinesini.
EbRuAsya//
YORUMLAR
halil_
Rû //
iyi ki diyorum çocukluğumda bol bol sürmüşüm bisiklet. yanımıza kâr kaldı o güzel anılar.
sevgiyle
Canım Ebru,
şiirlerin bir yana, öykülerinin tadı bir başka her zaman.
Güne gelmeyi fazlasıyla haketmiş.
Tebriklerimle canım
Rû //
bu siteden tanıştığım ilk kız arkadaşım, ilk göz ağrım:)
dostluğu kıymetli biriciğim... var olasın hep.
çok teşekkürlerimle bissürü sevgilerimle 🌹
Sevgili Ebru
Çok fazla yazı okuyamıyorum ama siz hep güzel yazıyorsunuz
Geç kalmışlığımın özrü ile başarılarınızın devamını diliyorum.
Çok sevgimle tebrikler
Rû //
estağfurullah sevgili Dilek
özür ne demek...
kalbi varlığınız yeterli benim için...
çok teşekkür ve sevgimle
güzel geçsin akşamınız
Merhaba Ebru Asya hanımefendi, yazma ummanına çok geç yaklaşma, kenarda kıyıda cebelleşirken en büyük kazanımım böylesi özgün öyküler yazn değerlerleri tanımak oluyor.
Güne gelen anlatım güzelliklerinin doruk yaptığı öykünüz çok hoştu saygıdeğer kalem dost... Elbette öykünüzün I. bölümünü okumak bir güzellik olacak kendi adıma.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Rû //
merhaba İbrahim hocam...
çok teşekkür ediyorum onur verdiniz...
mutlu akşamlar diliyorum
saygılarımla efendim
Kutluyorum güne gelen yazınızı,
Ancak konuyu anlayamadım var ille ki bunun bir başı diye düşünüp baktım
ki yanılmamışım. Şimdi onları da okumak gerek haliyle.
Sevgiler,
Rû //
evet ikinci bölümüydü öykümün....
okumuşsunuz diğerini de... çok teşekkür ederim... sağ olun
sevgilerimle
Rû //
çok teşekkürler sevgili Rana...
çiçekler için de ayrıca...
🌹 bu gülde benden sana
sevgiyle
Ne tatlı bir çocukluk, anı, hatıra, hikâye...
Bir o kadar da gizli özne gibi hüzün sıkışmıştı bir yerlerine.
Bisikletlerin lastiklerine takılan, gece ışık saçan yıldızlar, solucan şekilli boncuklar, bir de pompalı kornalar ne havalıydı.
Hep içten ve sıcacık kalemine sevgimle.
Rû //
merhaba sevgili isabella...
çocukluk güzel evet..
hüzünlü yanını çok aksettirmemeye çalıştım..
birinci bölüm de dahil olmak üzere daha çok mizahi ağırlıklı oldu..
ve ilaveten;
her ne kadar şiirden uzaklaşsam da bu öyküdeki favorim delinin şiiri oldu...
güzeldi yaa... akıllı deli:)
hep sıcak hep samimi hep içtensin canım
teşekkür ederim yorumuna...
kocaman kocaman sevgiler yolladım
Hayatın gerçek yanını biraz espiri ekerek anlatmak bu olsa gerek.
Etrafımızda ve çocukluk çağlarınızda hepimizin bu ve buna benzer yaşanmışlıkları vardır mutlaka.
Her ne kadar böylesi benzer şeyler yaşamakta işin espiri ve ders alınası yanını düşünemeyiz.
Senin gözlemci yanın ve maharetli kalemin işte işin bu kısmında devreye geçiyor.
Birinci bölümünü tekrar okudum öykünün.
O kadar sıcak o kadar ince noktalar var ki.
Güne gelmesine şaşırmadım..
Sonsuz tebriğim ve sevgimle Sevgili Ebru
Nurettin Önder tarafından 1.3.2022 13:02:46 zamanında düzenlenmiştir.
Rû //
bilirsin ki bazen sadece dört mısracık bir şey anlatmak için koskoca bir öykü kurguladığım oluyor...
ayrıntıya girmesen de gözden kaçırmayarak bahsettiğin o ince noktaları vurgulaman memnun kıldı beni...
anlıyor ve anlaşılıyor olmak muhteşem bir duygu....
değerliydi varlığın...
teşekkür ederim...
sevgiyle
Rû //
güzel geçsin gününüz...
huzurla...
Rû //
sevgili Fatma hanım vakit ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum...
selamlarımla
Rû //
çok teşekkürler sevgili Gül....
güzel geçsin geceniz...
sevgiyle huzurla...
Hayatın içinden, yaşanan güzellikler ve bir o kadar duygu yoğunluğu...
Kalemine sağlık Ebru'cum..
Gönlünden kaleminden güzellikler çağlasın.
Hayat hep sana güzellikleri sunsun, başarılı kılsın
Mevlam bahtını, yolunu açık etsin.
Sevgilerimle
Rû //
ne güzel ne içten dualar bunlar böyle... mahçup oluyorum inanın... çok teşekkürlerim yürek dolusu samimi sevgilerimle....
var olun hep,
sağlıkla huzurla dostlukla 🌹