- 250 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CELLADIN GÖZYAŞLARI Bölüm-5
Paydostan sonra dosyayı da yanıma alarak ofisten ayrıldım. Dışarda yazdan kalma bir hava vardı. Gözümde demli bir bardak çay tütmeye başladı. Buda demek ki Çay bahçesine uğrayacağım. Bu sabah arabayı almadığıma pişman olmaya başladım. Her zaman yaptığım gibi bizim semte giden minibüslerden binmek oldu. Yolculuğum boyunca, kendini beğenmiş bir delikanlının ısrarlı bakışlarına katlanmak zorunda kaldım. Ama araçtan inerken ayağına basarak canına okudum.
Çay bahçesine içeri girdiğimde içimde mutluluk kelebekleri uçuşmaya başladı. Tarık Ahmet’in her zaman oturduğu masaya yerleştim. Tuhaf olan şey neydi biliyor musunuz içimde takip ediliyormuş gibi bir his oluştu. Aklıma Tarık Ahmet geldi. Neden olmasın ki?
‘’ Hayatım hava çok güzel, hemen dükkânı kapat yanıma gel. Çay bahçesindeyim. Sana demli bir çay ısmarlamak istiyorum.’’
‘’ Gelirsem bir öpücük verecek misin?’’
‘’ Ne kadar istersen acele et.’’
On dakika sonra, bir tanem yanımdaydı. İlk yaptığı iş dudaklarımdan vadettiğim almak oldu. Hem de o kadar kalabalığa aldırmadan. Çaylarımızı içip eve dönerken Kırık Tabağın önünde Tarık Ahmet,
‘’ Gel biliyorsun buranın yemekleri çok güzel. Bir şeyler alalım.’’
Beni elimden tutup çekerek, içeri soktu. Bizi gören Tarık Ahmet’in arkadaşı İlhan abi ayağa kalkarak,
‘’ Nasılsın Tarık Abi?’’
‘’ İyidir be İlhan Bey. Sen nasılsın?’’
‘’ Bizde iyiyiz.’’
‘’ Hayatım, bu gece İlhan Beyin yemeklerinden yiyeceğiz. Menüyü senin zevkine bırakıyorum.’’
Kırık Tabaktan çıkarken elimizde iki dolu poşet vardı.
Evden içeri girerken Tarık Ahmet,
‘’ Bu gün erkencisin İlayda nasıl oldu bu iş?’’
‘’ Sus, nazar değmesin. Bu gün patronun iyi tarafına denk geldi. Bana bir şey söylemedi ama birini bekler gibi bir hali vardı. Beni de başından savdı.’’
‘’ Sen eve iş getirmezdin? Elindeki dosya ne öyle?’’
‘’ Yarın sabahtan İstiklal caddesine çıkacağım. Dosyayı teslim etmek için. Meraktan çatlıyorum içinde ne yazıyor?’’
‘’ O işi bana bırak kahvelerimizi içelim, beraberce okuruz.’’
‘’ Hayatta olmaz patron bir şeyden şüphelenirse kovulurum.’’
‘’ Sen güven bana hayatım benim için çocuk oyuncağı.’’
‘’ Hadi dediğin gibi olsun ama beni rezil etme.’’
Daha fazla konuşarak vakit kaybetmemek için hemen mutfağın yolunu tuttum on beş dakika sonra kahvelerimizi birer sigara eşliğinde içtikten sonra Tarık Ahmet’e bakmaya başladım.
‘’Beni daha fazla merakta bırakma?’’
‘’ Sen çaydanlığa suyla doldur. Ocağa koy, su iyice kaynasın. Gerisi kolay.’’
Anlaşılan kocama fazla güvenmişim. Bu iş çaydanlıkla falan olacak iş değil. Çaydanlıktaki su iyice kaynayınca Tarık Ahmet,
‘’ Ver bakalım senin dosyayı.’’
Korka korka zarfı Kocama uzattım. Ne yapacak diye merakla beklemeye başladım. Zarfı çaydanlıktan çıkan buhara tutmasıyla Zarf rahatlıkla açılınca zarfın içindeki dosya kâğıtlarını çıkarıp aldı. Çizimlerin resimlerini telefonuyla çektikten sonra, çizimleri tekrar zarfın içine koyarak zarfı kapattı.
‘’ Yarın sabahtan zarfı sahibine teslim edebilirsin. Merak etme bir şey anlamayacak. Ben bu resimleri bir arkadaşıma göstereceğim. Oradan da Asayiş şubeye geleceğim.’’
‘’ Sen Asayiş şubeye gelme. Ben Büşra Amirle konuşup paydostan sonra çizimleri teslim edeceğim.’’
‘’ O zaman Büşra Amirle konuş yarın akşam gece oturmaya gidelim.’’
‘’ Bu bana da uyar.
****
Sabah İlayda ile karşılıklı doyurucu bir sabah kahvaltısı yaptıktan sonra karısından uğur öpücüğü alıp evden çıktı. Aracını çalıştırmadan önce telefonundan bir numarayı tuşladı.
‘’ merhaba Rasim, ben Tarık.’’
‘’ Bende filozof Nuri. Oğlum benimle dalgamı geçiyorsun? Defalarca arıyorum seni ama cebinde telefon diye taşıdığın nesneye bir kerecik bakmak aklına gelmiyor. Derdin ne?’’
‘’ Çok önemli bir konuda seninle görüşmek istiyorum.’’
‘’ Sıraya gir muhterem kardeşim. On beş gün sonra sıran gelir.’’
‘’ ben ciddiyim Rasim. Memleket meselesi.’’
‘’ Sen ciddisin?’’
‘’ Eh nihayet arkadaşım. Ofiste misin dışarda mısın? Ona göre Yola çıkacağım.’’
‘’ ofise yeni geldim. Evde kahvaltı yapamadım. İstersen beraber kahvaltı yapalım.’’
‘’ Sen kahvaltını yap ben yapıp çıktım. Bir yere ayrılma, çok önemli.’’
‘’ Tamam, buralardayım bekliyorum seni.’’
Telefonu kapatıp arabanın torpido gözüne bıraktım ve hareket ettim. Yaklaşık yirmi dakika sonra, Rasim’in ofisin önündeydim. Hemen aracı iyice sağa çekip stop ettim. Ofisten içeri girdiğimde arkadaşımın hayretle bana baktığını gördüm.
‘’ Bu ne hız oğlum? Bir yerlere çarpacaksın. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını.’’
Tarık olan biten her şeyi arkadaşına anlattı. Telefonunu eline alıp, resimlerin olduğu bölümü buldu. Arkadaşına telefonu uzattı.
Rasim, resimleri incelerken, Tarık sesini çıkarmadan beklemeye başladı. Aslında arkadaşının bu resimleri gördükten sonra nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Rasim başını kaldırıp arkadaşına hayretle baktı.
‘’ Oğlum sen bu işe nasıl karıştın. Bunlar İHA’ların planları. Bandırma altıncı hava üssünde bunlardan çok gördüm. Bunların ne olduğunu biliyor musun?’’
‘’ Söyledin ya.’’
‘’ Bunlar İha’ların çizimleri. Bu yaştan sonra Bond’culuk mu oynamaya başladın? Şimdiden seni ikaz ediyorum. İlayda’nın hayatının pamuk ipliğine bağlı olduğunu görüyorum. Güvenç denilen vatan haini çoktan karının peşine bir tetikçi takmıştır.’’
‘’ Teşekkür ederim Rasim. Bu mevzu aramızda kalacak.’’
‘’ Biliyorsun benden yana sorun olmaz. Nereye gidiyorsun şimdi.’’
‘’ Bizim ofise uğrayıp oradan da eve geçeceğim.’’
‘’ Bırak ofise uğramayı, evden telefonla halledersin işini.’’
‘’ Bakalım yola çıkayım da sonrasını düşünürüz.
****
Tarık Ahmet’i yolcu eden İlayda, Dosyayı yanına alarak Beyoğlu’na doğru yola çıktı. Kısa ama yorucu bir yolculuktan sonra, sora sora Rus Konsolosluğunu buldu. Ne demişti Güvenç Bey, ‘’ sırtını konsolosluğa verirsen, tam karşında büfeyi göreceksin.’’ İlayda da aynısını yaptı. Hoşuna gitmeyen nokta, Büfede Ekrem Bey yoktu. Büfede çalışan genç bir kızdı. Yanlış yerde olması imkânsızdı. Terslik büfede çalışandaydı. Orada Ekrem Bey olmalıydı. Geçirdiği kısa bir tereddütten sonra, şansını denemeye karar verdi. Sakin adımlarla büfeye doğru yürüdü. İyice yaklaştıktan sonra, büfede çalışan kıza,
‘’ Pardon bir bakar mısınız?’’
‘’ Buyurun efendim, ne istemiştiniz?’’
‘’ Çok özür dilerim, Ekrem Beyi görmek istemiştim. İnşallah yanlış yere gelmedim.’’
‘’ Yok, yok yanlış yere gelmediniz. Ekrem Abi biraz rahatsızlandı. Emaneten yerine ben bakıyorum.’’
‘’ Teşekkür ederim kendisini görürseniz, Güvenç Beyin selamını iletin.’’
Birden Hafsanur’un kafasında bir şimşek çaktı. Genç kız arkasını dönüp giderken, yavaşça seslendi.
‘’ Hanımefendi bir dakika bakar mısınız? Ekrem Abiyi niçin aramıştınız?’’
Kısa bir tereddüt geçirdikten sonra, geri döndü. Büfeye biraz daha yaklaşarak,
‘’ Ekrem Beyin bende bir emaneti var. Kendisine vermem icap ediyor.’’
Hafsanur, yüzüne masumane bir tebessüm yerleştirdikten sonra,
‘’ Şunu baştan söylesene? Emanetin geleceğinden haberim var. Bana bırakabilirsiniz.’’
‘’ İzin verirseniz patronumla görüşmem lazım.’’
‘’ Tabii buyurun konuşun.’’
Bu sefer tereddüt etme sırası Güvenç Beydeydi. İlayda beklemeye başladı. Bir iki dakika geçtikten sonra, Güvenç bey,
‘’ Hürrem kızım, dosyayı teslim edebilirsin ama fark ettirmeden, kızın resmini çek ve doğru ofise gel.’’
‘’ Baş üstüne efendim.’’
Dosyayı teslim ettiği sırada, yanlarına gelen bir müşteri gazete isteyince, İlayda eline geçen fırsatı tepmedi ve Hafsanur’un birkaç resmini çekti ve kalabalığın içine karıştı.
Hafsanur, gazeteyi müşteriye verirken, yan gözle de dosyayı getiren kızı takip ediyordu. Resmini çektiğini görünce, içinden kahkaha atarak, ‘’ kuş kafese girmek üzere. Hadi Hafsanur kim tutar seni.’’
Dosyayı teslim eden İlayda oyalanmadan, ofise döndü ve kendisini bekleyen Güvenç Beyin karşısına dikildi. Karşısında kızı gören Güvenç Bey heyecanla,
‘’ Bir terslik çıkmadı ya?’’
Hayretle başını kaldırıp patronuna bakan İlayda,
‘’ Nasıl bir terslik çıkabilir Güvenç Bey? Ekrem Bey yerine bıraktığı kızı zaten uyarmış. Çektiğim fotoğrafları telefonunuza gönderiyorum.’’
‘’ İyi bir iş becerdin çıkmadan hatırlat bir ikramiyeyi hak ettin.’’
‘’ Baş üstüne efendim.’’
İlayda, odasına geçerken, patronu kendisine seslenince, durmak zorunda kaldı ve dönerek,
‘’ Buyurun efendim bir şey mi istediniz?’’
‘’ Bekle kızım’’ Dedikten sonra, diafonun düğmesine basarak,
‘’ Nazike Hanım yanıma gelir misin?’’
İlayda’nın birden aklı karıştı. Nazike Hanımla ne işi olabilirdi? Fazla beklemediler. Genç bir kadın yanlarına gelerek, beklemeye başladı.
‘’ Nazike kızım, bundan sonra Hürrem ne derse onu yapacaksın. Hürrem, sende sadece kendi işine bakacaksın. Benle ilgili bütün işleri Nazike ye devredeceksin.’’
‘’bir şey anlamadım efendim?’’
‘’ Anla işte kızım, getir götür, çay kahve gibi işlerle uğraşmayacaksın.’’
İlayda, birden diklenerek, bir Nazike’ye bir de Güvenç Beye bakarak,
‘’ Güvenç Bey, bunu kabul edemem. Bu şirketten ayrılıncaya kadar, sizden ben sorumluyum. Size ait hiçbir şeyi başkasına teslim edemem.’’
Güvenç Bey, sevgi ile İlayda’ya bakarak, Nazike’ye,
‘’ İşine dönebilirsin kızım. Sende Hürrem.’’
İlayda, içinden ‘’şimdi oldu işte. Güvenini tam olarak kazandım.’’ İkisi birden odadan dışarı çıkınca, Nazike,
‘’ Ne olurdu kabul etseydin. Daha az yorulup akşam evimde çocuklarıma daha fazla vakit ayırabilecektim.’’
‘’ Aşağıda çok mu yoruluyorsun?’’
‘’ Evet, Hürrem Hanım bildiğin gibi değil?’’
‘’ İki üç gün sabret Nazike, senin durumunu bilemezdim, tamam mı?’’
Nazike’nin neşesi yerine gelmişti sevinçle işinin başına döndü.
Kızlar, odasından çıkınca, Güvenç Bey, Adnan’ı arayarak, her zamanki yerde buluşmalarını söyledikten sonra iyice keyfi yerine gelmişti. Odasından çıktı,
‘’ Hürrem kahvem neden gecikti?’’
‘’ Ama Güvenç Bey?’’
‘’ Şaka şaka kendine de bir kahve yap karşılıklı içelim.’’
‘’ Baş üstüne efendim.’’
Kahveleri yaparken, bir taraftan da düşünmeden edemiyordu. Acaba Sevda ile hiç karşılıklı kahve içmiş miydi?
Bu sorunun cevabını, biraz sonra alacağını bilemezdi.
Biraz sonra?’’ Güvenç Beyle karşılıklı kahvemizi içerken, Konuşmaya başladı.
‘’ Bir şeyi öncelikle bilmeni isterim. Bu güne kadar birçok sekreterle çalıştım. Kimi çok akıllı ve zekiydi, kimisi ise güzelliğine güvenerek kapımı çaldı. Sen gelinceye kadar karşılaştığım en iyi sekreterim Sevda olduğunu düşünüyordum. Ama sen, bütün yargılamalarımı, hakkında düşüncelerimi yerle bir ettin. Biraz önce, Nazike ile konuştuğunu duydum. Kendimin nasıl olduğumu biliyorsam, bu odadan Nazike yi kendine yardımcı olarak almış olduğunu söyleyip öyle çıkacaksın. Yanılıyor muyum?’’
‘’ Düşüncelerimi çok mu belli ediyorum Güvenç Bey?’’
‘’ Hayır, düşüncelerini belli etmiyorsun. Sen güzel, akıllı zeki ve çok iyi kalpli bir kızsın. Nazike durumunu sana anlattı. Ama eksik anlattı. Nazike, aynı zamanda kalp hastası. Kalbi çok düşük çalışıyor. Nazike’yi sana boşuna mı tavsiye ettim sanıyorsun.’’
‘’ Bana söyleyecek bir şey bırakmadınız efendim. Bu arada bundan sonrada kahvenizi ben getireceğim.’’
‘’ Kabul, anlaştık. Unutmadan söyleyeyim, bir bahane bul ve Nazike için benden para iste ve Nazike nin onurunu kırmadan kendisine ver. Şimdi çıkabilirsin. Bende biraz sonra bir arkadaşımla buluşacağım. Sana iyi akşamlar.’’
‘’ Size de Güvenç Bey.’’
Fazla oyalanmadan Güvenç Beyin arkasından bende çıktım. Tarık Ahmet’le kurduğumuz bütün planları rafa kaldırmak zorunda kaldık. Önce mide bulantısı ve ardından dayanılmaz sancılarla kıvranmaya başlayınca, soluğu Gureba hastanesi acilde aldık. Sabaha kadar acilde doktorların kontrolü altında yattım. Allahtan Tarık Ahmet bir bahane uydurarak Büşra Amire gelemeyeceğimizi söylemiş.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.