- 229 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YANLIŞLAR ZAMANINDA DÜZELTİLMEYİNCE DOĞRUYMUŞ GİBİ ALGILANIR
YANLIŞLAR ZAMANINDA DÜZELTİLMEYİNCE DOĞRUYMUŞ GİBİ ALGILANIR
Çocuktur, hoş görelim, ses çıkarmayalım. Cahildir bir şey demeyelim…
Sonunda bu çocukların, cahildir diyerek hoş gördüğümüz; kötü, yanlış, bozuk söz ve davranışları, diğer cahil çocukların dilinde, eğlencesinde normal bir davranışmış gibi karşılık bulur. Sonunda ne büyük kalır ortada ne de küçük. Ne edep, adap, ne saygı, ne sevgi…
Sosyal hayat içinde davranış bozuklukları, kötü alışkanlıklar, yanlışlıklara karşı hoş görülü ve affedici tutum ve davranışlarımız, ne kadar iyi niyetli olursak olalım, yerinde ve zamanında uyarılmadığında çok kötü sonuçlar doğurabilir.
Toplumun gelenek ve görenekleri, toplumsal içerikli ve faydacı bir tutum sergilemelidir. Hiçbir toplum, zararına olacak bir durumu gelenek olarak kabullenmez, benimsemez, yaşatmaz. Buna rağmen nedense son yıllarda ülkemizde meydana gelen olayların bir kısmının gelenek ve görenekler olarak adlandırılması doğru değildir. Bu toplumun kültürüne, milletin özelliklerine yapılmış bir saygısızlıktır.
Bir milletin inançları, yaşayış biçimi ve diğer milletlerle ilişkilerinin belli özellikleri vardır. Bir millet bu özellikleriyle ayakta durmaya çalışır. Ancak toplumsal hayat içinde mahalli bir takım oyun, eğlence, düğün, cenaze vs. gibi gelenek ve görenekler konusunda da bağlayıcı ve müdahaleci değildir. Bu da suiistimale açık kapı oluşturmuş, kültürümüzle, inançlarımızla uzaktan yakından alakası olmayan bir takım ritüeller yaygınlaşmaya başlamıştır.
Mesela düğünlerimiz… Ne gelinliklerimiz ve damatlıklarımız, ne nikâh törenlerimiz, ne de bu merasimlerdeki eğlencelerimiz bizi yansıtıyor. Cenazelerimiz de farklı değil. Cenazelerimizin kaldırılışı İslami ölçülere ne kadar benziyor? Cenaze evine gelenler ne sohbeti dinler ne okunan Kur’an’ı. Günlük muhabbetlere devam. Cenaze sayesinde birbirini uzun zaman görmemiş, aramamış insanların cenaze sayesinde bir araya gelmesiyle hasretlik giderdikleri muhabbetler... Dualar, helalleşmeler kuru bir ritüel olmaktan öte gitmiyor. Defin esnasında da değişen bir şey yok. Akşam okumalarında yapılacak ikram beklentileri… Bunlar bizim inançlarımıza uygun değil. En üzücü tarafı ise, “Başınız sağ olsun, toprağı bol olsun, ışıklar içinde uyusun,…” gibi şuursuz, anlamsız taziye ifadeleri. Bu ifadeler İslami ifadeler değil…
Son tahlilde kendini modern, çağdaş statüsünde gören bazı kişiler, aile içinde birbirlerine adlarıyla hitap ediyorlar. Çocuk, anne baba kelimelerini kullanmıyor; anne babasını adıyla çağırıyor, arkadaşıymış gibi. Bu bizim kültürümüzün neresinde var? Sonra evde acıkan mutfakta, buzdolabına yönelip kendince karnını doyuruyor. Herkes evde özgür; isteyen istediği gibi davranıyor. Bir araya gelme, toplanma, yemeği birlikte yeme gibi alışkanlık yok olmakta. Dolayısıyla aile müessesesi de bu durumdan zarar görmektedir.
Bir milleti yok etmenin tek yolu aile müessesesini temelden sarsmaktır. Bunu hiçbir yabancı güç başaramadı. Ancak son otuz yıllık süre içinde özellikle televizyon kanallarıyla, sinsice hazırlanmış film ve programlarla içten içe aile mevhumunun içi boşaltılmış, sözleşmeli birlikteliklere dönüştürülmüştür. Son on yılda aile içi şiddetin arttığı, boşanmaların normalleştiği ve sıkça anne baba kavgalarının sebep olduğu çocuk problemleriyle karşılaşıyoruz.
Eskiden örnek insan davranışlarına imrenilir, örnek alınırdı. İyi ve güzel olan her şey insanlar tarafından itibar görürdü. Şimdi farklı olan her şey itibar görüyor. İyi veya kötü olup olmadığı önemli değil.
“Yılanın başını küçükken ezmeli. ”diye bir atasözümüz vardı. Boşuna değil. Bizden olmayan, kültürümüze ve inançlarımıza ters her söz, hal ve davranışa karşı duyarlı olmalıyız. Aksi takdirde küçük günahlar birikerek büyük günahlara dönüşür. Maalesef bu günahların ürünleriyle uğraşıyoruz son günlerde… Zararın neresinden dönersek kardır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.