- 246 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CELLADIN GÖZYAŞLARI Bölüm-4
CELLADIN GÖZYAŞLARI
Bölüm-4
Hafsanur, Büşra Amirle yaptığı görüşmeden sonra, Asayiş Şubeden ayrıldı. Artık tek başınaydı. Bir an eve mi gideyim yoksa balıklama işe mi dalayım diye bocaladıktan sonra, eve gitme fikri daha ağır bastı ve evin yolunu tuttu. Evi ilk defa kendisine bomboş geliyordu. Etrafına şöyle bir bakındı ve doğru banyonun yolunu tuttu. Uzun bir süre buz gibi suyun altında kaldıktan sonra, ‘’ Oh be nihayet kendime geldim’’ Diye düşündü. Vakit kaybetmeden bilgisayarın başına geçti. Viladimir’in hakkında elinden geldiği kadar bilgi toplamak istiyordu. Ama çok çabuk duvara tosladı. İstanbul Rus Başkonsolosluğunda, bu isimde çalışan biri görünmüyordu. Birden Ekrem Abi aklıma geldi. Büfesi Rus başkonsolosluğunun karşısındaydı. Hemen üzerime bir şeyler geçirip, İstiklal caddesinin yolunu tuttum. Büfenin önünde bir iki tur attım ama Ekrem abinin dikkatini çekemedim. En sonunda sabredemeyip,
‘’ Ekrem Abi kaldır kafanı bir baksana. Bir saattir dikkatini çekmek için uğraşıyorum.’’
‘’ Bana mı seslendin kızım?’’
‘’ Hee şu an benimle konuşan adama seslendim.’’
‘’ Dur bakayım, Allah cezanı vermesin emi Hafsanur, sen misin?’’
‘’ Nihayet Abi, ne zormuş seninle konuşmak.’’
‘’ Sen boşuna buralara gelmezsin. Söyle bakalım ne derdin var?’’
‘’ Abi senin tatile çıkacağını duydum.’’
‘’ Ne tatili kızım, işten başımı alamıyorum. Hele sen buraya gel bakayım. Neler karıştırıyorsun yine?’’
‘’ Yardımına ihtiyacım var abi. Birkaç gün yanında takılmak istiyorum.’’
‘’ Orası tamam da, sen bana şu işin aslını astarını bir anlat bakayım. Sonrasını düşünürüz.’’
Olan biten her şeyi Ekrem Abiye anlattım.
‘’ Viladimir’e yaklaşmak için, senin burası bana en uygun yermiş gibi geliyor.’’
‘’ Senin Viladimir dediğin adam, şu sarı kafa mı?’’
‘’ Abi sen nereden tanıyorsun Viladimir’i?’’
‘’ Nasıl tanımam kızım? Burada olduğu zamanlar, her sabah uğrar. Türkçe’nin gözünü kaşını yara yara konuşuyoruz. Aman dikkat et tehlikelidir.’’
‘’ Nasıl yani? Konsoloslukta çalışmıyor mu?’’
‘’ Hayır, kızım, aybaşından aybaşına Rusya’dan gelir, on on beş gün buralara takılır. Sana dikkat et dedim. Yeniden Rusya’ya döner.’’
‘’ Sen o tarafını bana bırak. Bak bakayım reisimdeki bu adam mı?’’
‘’ Ta kendisi.’’
‘’ Abi ben burada takılırken sen biraz tatil yap ama önce kabaca işleri bana göster.’’
‘’ Tamam, Hafsanur, yarın sabahtan gel. Tam sekizde burada olmayı unutma.’’
Sabahı iple çektim, yarım saat büfenin önünde volta attıktan sonra, Ekrem Abi teşrif etti. Beni görünce,
‘’ Kızım erken gel dediysek bu kadar da erken gel demedik. Bu gün ne yapıp yapmayacağını sana göstereceğim. Ondan sonra bana bay bay. Bundan sonra başının çaresine bakacaksın işin bitti mi bir telefon etmen yeter hemen buradayım.’’
‘’ Tamam, Ekrem Abi, anlaşılan bu gün beni süründüreceksin.’’
‘’ Ha şunu bileydin.’’
Bütün gün hiç durmadan çalıştık. Az çok işin inceliklerini kaptım. Paydos edeceğimize yakın,
‘’ Viladimir Konsolosluk tamı Ekrem Abi?’’
‘’ Bu gün yarın gelir, acelen ne?’’
‘’ Ha unutmadan söyleyeyim, bir iki gün içinde bir kızsana paket getirecek. O paketi adamına vereceksin.’’
‘’ Ne paketi?’’
‘’Orasına karışma. İyi bir bahşiş alacaksın sen ona bak.’’
‘’ Sen öyle diyorsan tamamdır.’’
****
Ekrem Abinin yanından ayrılınca, sağda solda oyalanmadan doğru eve gittim. Beni kapıda karşılayan ev arkadaşım Feriha,
‘’ Bu gün erkencisin Hafsanur?’’
‘’ Valla öyle oldu kanka. Bu gün geçici olarak işten ayrıldım’’
’’ Ne o kız kovuldun mu yoksa?’’
‘’ Yok, valla Ekrem Abi diye bir tanıdığım var. Bir müddet onun yanında takılacağım.’’
‘’ Hadi hayırlısı olsun.’’
‘’ Sağ ol canım ben odama geçiyorum.’’
Odama girince doğru kitaplığımın önüne geçip, yarın yanıma almayı düşündüğüm kitabı aramaya başladım. Fazlada aramak için zaman harcamadım. Zira ‘’ al beni buradan’’ der gibi gözlerimin içine bakıyordu. Kitabı elime dikkatle alıp sayfalarını karıştırmaya başladım. Elimdeki kitap Rusça idi. Büfede ihtiyacım olacak ufak tefek şeylerin listesini çıkardım. Artık iş başı yapmak için hazırdım. Yatmadan arkadaşım Feriha’ya, kalkınca beni de kaldırmasını tembih ettikten sonra mutfağa girdim. Karamozov Kardeşler’i tekrar okumak, eski bir dostla karşılaşıp sohbet etmek gibi bir şey olacaktı benim için.
Sabahleyin Feriha’nın seslenmesine gerek kalmadan uyandım. İlk işim kalkınca yatağımı toplamak oldu. Feriha’ya seslendikten sonra yola koyuldum. İş başı yapmadan önünden geçtiğim bir pastaneden 2 tane poğaça aldım. Dükkânımı açtıktan sonra, çayla beraber karnımı güzelce doyurduktan sonra işe koyuldum. Gazeteleri yerleştirdi. Büfenin içinde ufak tefek değişiklikler yaptım. İlk müşterimi beklemeye başladım. Çantamdan çıkardığım kitabımı dışarıdan görülecek şekilde yanı başıma koydum. Ekrem Abinin yerinde beni gören müşteriler ilkten ufak bir şaşkınlık yaşıyorlardı. Öğlene doğru göz ucuyla hasılata baktım bayağı iyi geldi bana.
****
Önündeki diafonun düğmesine basan Güvenç Bey,
‘’ Hürrem, yanıma gelir misin kızım.’’
‘’ Hemen geliyorum Efendim.’’
Aceleyle yerinden kalkan Hürrem, ‘’ Oh be nihayet sessizliğe son verdi bizim patron’’ diye düşünürken, Güvenç Beyin kapısını bir iki kere tıklattı.
‘’ Gel içeri Hürrem.’’
Patronunun gösterdiği yere ilişen Hürrem, beklemeye başladı.
‘’ Hürrem beni can kulağı ile dinle. Masanın üzerinde duran bu dosyayı eve giderken yanına alacaksın. Yarın sabah ofise uğramadan dosya ile beraber, İstiklal caddesinde Rus Başkonsolosluğunun ön tarafında bulunan büfede çalışan adama teslim edeceksin. Dosyayı vermeden önce Güvenç beyin selamı olduğunu söyle. Güveç Bey kim falan derse dosyayla beraber ofise gel. Rahat ol tarif ettiğim yeri kolayca bulacaksın. Adamın adı Ekrem haberin olsun.
ÜÇ GÜN ÖNCE
Paydosa yarım saat kala, Güvenç Bey odasından çıkarak İlayda’nın yanına geldi.
‘’ Hürrem, sen çıkabilirsin kızım. Ben biraz daha takılacağım.’’
‘’ Baş üstüne Güvenç Bey, Bir emriniz yoksa ben çıkıyorum.’’
‘’ Çıkabilirsin kızım.’’
Odasına geçen Güvenç Bey, İlayda’nın çıktığından emin olduktan sonra, cep telefonunu çıkartarak, bir numarayı tuşladı. Aradığı numara vakit kaybetmeden cevap verdi.
‘’ Emirlerinizi bekliyorum efendim. Neredeyse burada kök salmaya başlıyordum.’’
‘’ Biliyorum Adnan ama öyle icap etti. Akşam sekizde Tarabya’da her zaman çıktığım lokalde buluşalım.’’
‘’ Emredersiniz efendim. Hemen yola çıkıyorum.’’
Güvenç Beyde fazla oyalanmadan, ofisinden ayrıldı. Tarabya’ya geldiğinde, arabasını park ettikten sonra, acele etmeden lokale doğru yürümeye başladı. Yapacağı yürüyüş fazla uzun sürmedi. Denize bakan masası her zamanki yerinde kendisini bekliyordu.
Güvenç Beyin lokalden içeri girdiğini gren garsonlardan biri hemen yanı başında bitti.
‘’ Buyurun efendim, yeriniz sizi bekliyor. Menü her zamanki gibimi olsun?’’
‘’ Sen işini bilirsin Mümtaz, yanında kırmızı şarapta olsun.’’
‘’ Emredersiniz efendim.’’
Deniz havasının tadını çıkara çıkara Oyalanmadan önündeki yemeği silip süpürdükten sonra, kadehin dibinde kalan şarabı mideye indirdiği sırada beklediği konuğu lokalden içeri girdi.
‘’ Gel bakalım Adnan, açmışın? Sana servis açtırayım.’’
‘’ Sağ olun efendim daha yeni yedim ama bir kadeh şaraba hayır demem.’’
‘’ Öyleyse garsona seslen içkilerimizi tazelesin.’’ Perşembe günü sabahtan verdiğim adrese teslim edecek
‘’ Merak ettim Güvenç Bey, benimle konuşmak istediğiniz konu nedir?’’
‘’ Şu benim yeni sekreter, çok iyi, çok çalışkan. Bir dediğimi iki ettirmiyor. Ben leb demeden leblebiyi anlıyor. Bu kızda anlayamadığım bir şey var. Onu adım adım takip edip bana rapor vereceksin. Çarşamba günü ona bir dosya vereceğim. Perşembe sabahı benim verdiğim adrese dosyayı teslim edecek. Sen dosyayı teslim edip etmediğini bana bildireceksin. Bu kâğıtta oturduğu evin adresi. Bu da dosyayı teslim edeceği yerin adresi. İnşallah yüzüne gözüne bulaştırmazsın. Çok dikkatli olmalısın seni tanıyor.’’
‘’ merak etmeyin efendim. Bu işi olmuş bilin. Patron anlayamadığım bir şey daha var. Abuzer’i peşimden niye çektiniz?’’
‘’ Bu konuda sana hesap verecek değilim. Sana bir şans daha tanımaya karar verdim. O kadar basit.’’
‘’ Haklısınız efendim.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.