- 310 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÜNÜN SERENCAMINDA
BİR GÜNÜN SERENCAMINDA
Bir gecenin ardından başlıyoruz yani bir güne. Sabah ezanı ile uyanıyor bütün canlılar, sadece insan uykuda…
Sabah namazında seyreliyor camilerde saflar. Serin bir uyku seremonisinde insan…
Tek tük sesler geliyor gün doğarken sokak aralarından. Camilerden çıkmış üç beş cemaat: şakalaşıyorlar…
Bir tıngırtı duyuyoruz kenarda köşelerde; kadınlı erkekli temizlik işçileri etrafı temizliyorlar, soğuk bir mart sabahı… Bir de gecelerin korkulu rüyası çeteci köpekler…
Yeniden evlere çekilirken camilerden insanlar, aksine doğmaya çalışıyor güneş. Yeniden aydınlanıyor yavaş yavaş dünya… Bu sefer çocuklar görüyorum sokaklarda minik minik. Sırtlarına yüklenmişler bunca yük… Sağdan soldan, oradan buradan derken sokaklar kaynamaya başlıyor çocuklarla… Çocuklar başlatıyor hayatı yeniden. Servisler, dolmuşlar, özel araçlar çoğalmaya başlıyor birden. Sonra memurlar, işçiler, esnaflar diziliyor yollara, duraklarda bekliyor bir kısım insanlar… Vızır vızır işliyor sokaklar, caddeler… Sonra yeniden azalıyor sokaklarda insanlar. Herkes görevinin başında. Sadece dolmuşlar kalıyor sokakları kucaklayan, bir de başıboş köpekler sürüsü; kenarda köşede süzülmüş uykudalar…
Hayat devam ediyorken etraftan sesler yükselmeye başlıyor yeniden. Minibüslerin tepelerinden gelen şarkı, türkü sesleri… Resimler ve yazılarla süslenmiş araçlar dolaşıyor mahalle aralarında, anonslar yapıyorlar: Seçim var… Kimse dönüp bakmıyor bile. Kimdir, nedir demiyor. Kulaklarını tıkamış, usanmış artık bu tür seslerden. Allah’tan bu sefer fazla gürültü de yapmıyorlar.
Esnaf oturmuş bekliyor sabahtan beri; moraller bozuk, suratlar sirke satıyor. Daha siftah bile yapamamış esnaf ikindi namazını bekliyor. Emekli bir vatandaş, esnaf arkadaşını ziyaretten çekiniyor; siftah etmemiş olduğunu düşünerek hayırlı işler dileyerek uzaktan bir selam verip geçiyor…
Genç bir kız, annesinin gözüne bakıyor yeni bir pabuç alması için. Eskimiş ayakkabılarının verdiği rahatsızlığı kimselere sezdirmemeye çalışıyor. Kafelerde, partilerde dolaşmak istemiyor birileri gibi, devir tasarruf devridir, idare devridir diyor. Harçlığını tasarruflu kullanmalı; biliyor… Öbür tarafta bir başka genç kız, son model kapüşonunu çekmiş, markalı spor ayakkabısıyla hava atarken, kulaklıklarını takıp sokak ortasında kendi kendine konuşuyor… Deli mi ne! Yüksek sesle, falan kafede buluşalım, diyor azarlayan ses tonuyla, arada bir de küfür sallıyor ulu orta… Şaşırıyorsunuz…
Öbür tarafta köylü Ahmet Efendi, gökyüzüne bakıyor… Mart günlerini sayıyor ileriki aylarda yapacaklarına karar vermek için… Dün marttı, bu gün nisan, yarın, mayıs, öbür gün haziran… Önemli bir konu aslında bu, bazıları gülüp geçse de köylü ona göre yapar hazırlığını önceden. Planını, programını yapar. Çadırını, naylonunu, işçisinin gelme tarihini, bahçesini, tırpanını, patozunu, harmanını hep bu hesaba göre ayarlar. Her şey yolunda gibi görünüyordur Ahmet Efendi için, ancak bir de fındığın fiyatı da güzel olursa. İşte, bu konuda pek iyimser görünmüyor Ahmet Efendi. Hep iyi olması umudunu taşıyor ve bu umutla var gücüyle çalışıyor, üretiyor. Çalışmadan yemek yoktur, bilir ve ona göre de çalışır. Tabii ki bu gerçek köylüler, çiftçiler içindir. Şehirde oturup da çiftçilikle uğraşanlar için hiçbir şeyin önemi yoktur. Ne olacaksa olur onlar için. Sonuca katlanmak zorundadırlar, çünkü ciddi bir emek vermemişlerdir. Nedense en fazla da onlar şikâyet ederler nedense… Bilinmez…
Ve gün batmak üzeredir. Herkes yavaş yavaş evlerine toplanmakta, okul yolları dolup taşmadadır yeniden servisler, dolmuşlar ve özel arabalar…
Karanlık çökünce herkes yeniden evindedir. Huzuru ve mutluluğu yakalamak, günü değerlendirmek ve yeni bir güne rahat ve huzur içinde girmek için başlarını yastığa koyarlar ve terki diyar ederler dünyayı, yeniden doğmak için. 23.03.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.