- 573 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
İMKANSIZ BİR AŞKIN COĞRAFYASI...
‘’Bütün bu karışıklığın üstesinden gelmek için şiir yazıyorum. Benim gibi sağı solu belli olmayan biri için ve bir göçebe için şiir iyi bir yol arkadaşıdır. Yerin yedi kat dibine de gitsen, göğün yedi kat üstüne de çıksan seninle gelir. Şiir imkânsız bir şeydir, mümkün değildir, çaresizdir. Bunu hissediyorum ben hep onda kendi umutsuzluğumu buluyorum.’’(Alıntı)
İmkânsız bir aşkın coğrafyasında süründüğüm ve günün kilitli yüreğinde saklı mutsuz bir derviş gibi gölgemle dahi kavgalı olduğum ömrün pişekar varlığıdır bazen bir şiire bazen bir hikâyeye sığındığım…
Makul olan neye yakın kıldım ki kendimi?
Müspet menfi bir cümle duymak adına takılıyorum belki de peşine sevdiklerimin ve bingo…
Sözcüklerim kanlı bu aralar.
Yüreğim d/ağlanmış.
Varlığımsa varla yok arası ve ben seferi bir bulutum evrendeki hengâmeyi sahiplenmiş ama bir Allah’ın kulunun şu sevecen varlığımı sahiplenmediği…
Bir d/okunuş ise şiir…
Bir aşksa kalemin durmak bilmeyen kanı.
Oysaki tenim bembeyaz kimse de demesin hani: ‘’kanlı canlı’’ diye ben kansız müridiyim bu dünyadaki savaşın ve savaşçı ruhumla konduğum bir bir o yürekler ki toplasan hepsi içimdeki çocuğun gözünde büyüttüğü ne ki?
Temcit pilavı gibi kavurduğum hüzün.
Patlayan mısır taneleri gibi gözümden akan yaş.
Yasımla yüz göz oldum sonunda çeke çeke acıları çekyata döndü yüreğim ve işte hüznün kulvarında açık ara farkla öndeyim.
Ne düne dönebildiğim ne de bir adım ileri gidebildiğim…
Şölensel bir teyakkuz içimdeki yara.
İçimdeki yarımadanın kanatları bense hala ana kıtaya dâhil olamadım işte ve sünepe bir kurşun gibi saplandığım aşkın merkezine suspus yaşadığım ömrün de güftesi iken yazdıklarım varsın hüzün nameleri olsun çağlayan yüreğin bestesi.
Hamt etmesem bir gün dahi yaşayamam.
İyi ettin ettin halt ettin de demesin kimse.
Bir sürahi limonatada saklı o ekşi tat gibi yüreğimi buruşturduğum ve kat izimle sever yaşarken insanlığımı.
Makûs talihim ve şükürler olsun Rabbim diyebildiğim.
Ana menüde saklı ne varsa:
Ara sıcak iken şiir.
Ve boşboğaz imgeleri sepetleyip sofraya altın tepsi ile sunduğum yüreğim.
Çerez niyetine atıştırdığım denemelerim ve aralıksız yazdığım ucu yanık mektuplarım.
Sahibesiyim ben bu sevdalı yüreğin ve içimdeki çatı akarken damlayan sudan inşa ettiğim bir gölet belki de misafir bildiğim yüreğin müdavimleri:
Aşk gibi sırdaş.
Hüzün gibi sırnaşık.
Sazı sözü de bitmek iken içimdeki esintinin…
Günü uyuttum da geldim.
Nazenin bir yürekle sevişen sözcüklerim…
Alnımın akıyla sevip yazdığım dünün na’şı ile sürüklediğim.
Ve andaki mevcudiyetim…
Ne de olsa tayfasıyım ben kış rüzgârının içimde delik bir torba içine sıkıştırdığım dünüm ve günüm yarın olmaya ne hacet zaten yarıladığım kadar ömrü yaralandığım ve yarılandığım iksirli bir günce iken nabzını tuttuğum evrenin.
Sürmenaj olmuş kelimeleri silip de bir bir sürçü lisan yapmamın da mümkün olduğu ve içimdeki o derin dehliz ve işte göz çukurlarımda saklı hayaller ve gölgeler bense miskin tayfası duyguların genelde kaptan köşkünde geçer ömrüm gel gör ki sefil bir miço gibi gidip geldiğim güvertesinde yüreğin ve işte sözcüklerim can yeleğim kalemimse nefes alıp verdiğim.
‘’Kadınlar hâlâ bezik oynuyorlar mı bilmem. “Her şeyi gördüm, içim rahat” diyebilecek kadar iyi bir şair değilim. Ben “eh bir şeyler gördük işte” diyebiliyorum sadece. Son dönemde elimden geldiğince bir hanımefendi gibi davranmaya çalışıyorum. ‘’(Alıntı)
Öncesinde de böyle iken hayatın…
Küçükhanım demelerinde insanların mahsur görmediğim ilk gençliğim ve sezilerimde saklı rahmeti eziklik bilenlere tahammül edemediğim gibi sevgiyle sardığım yürek ıssızlığım.
Günün meşrebi.
Aşkın hicreti.
Şiirler ise kanımda saklı birer küçük güneş.
İçime doğan ve doğdurduğum ve yeniden doğduğumun da müjdecisi iken kalemim ne zamanki arzı endam etsin sesimin arşa ulaştığı…
Ar bildiğimse sessizlik.
Husumet yüklü gölgelerden uzağa kaçtığım.
Aşk ise varlığımın aş’ı belki de na’şı dünün elbet bir muzaffer edasıyla kalem elimde önde yürürken ördüğüm sözcüklerden bir bir damlayan heyecan gibi kalemin alın teri ile şahlandığım halk meclisinde hayatın da şavkı iken ümit ve sarsılmaz irademle hala ayakta kalmanın da mucizevi farkındalığı ile ben bile inanamazken kendime…
YORUMLAR
Öncesinde de böyle iken hayatın…
Küçükhanım demelerinde insanların mahsur görmediğim ilk gençliğim ve sezilerimde saklı rahmeti eziklik bilenlere tahammül edemediğim gibi sevgiyle sardığım yürek ıssızlığım.
Günün meşrebi.
Aşkın hicreti.
Şiirler ise kanımda saklı birer küçük güneş.
İçime doğan ve doğdurduğum ve yeniden doğduğumun da müjdecisi iken kalemim ne zamanki arzı endam etsin sesimin arşa ulaştığı…
Ar bildiğimse sessizlik.
Husumet yüklü gölgelerden uzağa kaçtığım.
Aşk ise varlığımın aş’ı belki de na’şı dünün elbet bir muzaffer edasıyla kalem elimde önde yürürken ördüğüm sözcüklerden bir bir damlayan heyecan gibi kalemin alın teri ile şahlandığım halk meclisinde hayatın da şavkı iken ümit ve sarsılmaz irademle hala ayakta kalmanın da mucizevi farkındalığı ile ben bile inanamazken kendime…
Aslında duygu dolu yüreğinizden bendini aşarcasına süzülüp gelen bu duygular bilinç altında duran yaşanmışlıklar ve onların verdiği izdüşüm her ne kadar felsefî açıklama yapmaya yetkin olmasam da.
Bunu da hissederek ve içtenlikle ve en uygun imgelerle âdeta dans edercesine muhteşem güzellikte dile getirdiğiniz için gönülden kutluyorum tebrikler efendim.
Gerek şiir ve gerekse içeriği dolu yazılarla harikulade güzellikte yazıyorsunuz, sağolun varolun.
Her şey gönlünüzce olsun inşallah.
Gönlünüze ve kaleminize sağlık diliyorum.
En içten selam ve saygılarımla.
Esenlikler dileğiyle.
Gülüm Çamlısoy
Bellekte saklı çok şey lakin bilinç altımın bu kadar yoğun olduğunu bilmezdim.
Günbegün eklenen nice şey:
Mutluluğa vesile bir o kada hüzün katsayısını arttıran.
Hayat, misal...
Asla müdahale edemediğim bu bağlamda yazmak bir çıkış noktası ve sık sık yetersizlik duygusuna kapıldığım...
Hissiyat hele ki bu denli hassas olmak bazen yaşamayı güçleştiriyor değerli hocam ve kalemle olan yolculuğumda belki de kendimi kandırıyorum ama...
Ama yazmadan da olmuyor.
Hocam çok çok teşekkür ederim.
Bir şeylere tutunmak zorunda insan ve de insanlara.
Bir ömür kendimi arka plana atmışken yaza yaza çok şeye vakıf oldum.
Yüreğiniz yürekleriniz dert görmesin değerli hocam.
Bir nebze de olsa yüreğe d/okunmak eşsiz bir huzur veriyor insana.
Sonsuz içten selam ve saygılarımla kıymetli hocam
ŞÜKRÜ ATAY
Yetersizlik ifadesini yazma konusunda yazdıysanız bu yetersizliği üzerime almaya hazırım:)) çünkü bu içeriği dolu yazılarınıza sizden ç/alıntı yapmadan cevap yazmakta zorlanıyoruz:))
En içten selam ve saygılarımla.
Bir başkasına hizmet fırsatını elinden kaçıranlar yaşamın sunacağı en doyurucu deneyimlerden birini kaçırmış olurlar. (Pali Metinleri)
Ne mi bir başkasına hizmet fırsatı?
Çok şey kiminin azımsadığı.
Sevmek misal yüreğini koymak.
Dokunmak belki de yazmanın amacı sevgiye delalet.
Sessizce yaşarken coşkuyla sevmek: inanç ve kainat aslında insanlığa hizmet etmek en başta duyarlı olmak ve içini bozmamak adına...
Her halükarda umudun iz düşümü.
Hayatı ve sözcükleri içselleştirmek belki de...